Atopik Dermatit Tedavisi: 8 Belirtisi Ve Nedenleri (Egzama)
Atopik dermatit, halk arasında egzama olarak da bilinen, cildi etkileyen kronik bir iltihaplanma hastalığıdır. Genellikle bebeklik döneminde başlayan bu rahatsızlık, ilerleyen yaşlarda azalma eğiliminde olsa da tamamen ortadan kalkmayabilir. Atopik dermatit, bağışıklık sisteminin normalden farklı bir yanıt vermesi sonucunda ortaya çıkar ve çevresel etkenlerle tetiklenir. Nüfusun yaklaşık %10-20’sini etkileyen bu durum, yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürebilir ve bireylerin sosyal yaşamlarını sınırlayabilir. Atopik dermatit, yalnızca fiziksel semptomlarıyla değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik etkileriyle de dikkate alınması gereken önemli bir sağlık sorunudur.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Atopik Dermatit Tedavisi: 8 Belirtisi Ve Nedenleri (Egzama)
Atopik dermatit, cildin kurumasına, kaşınmasına ve iltihaplanmasına neden olan tekrarlayan bir rahatsızlık olarak tanımlanır. Bu durum, hastaların günlük yaşamlarını zorlaştırabilir ve tedavi edilmediği takdirde enfeksiyon riski doğurabilir. Hastalığın şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterebilir; bazı bireylerde hafif bir kaşıntı ve kızarıklıkla seyrederken, diğerlerinde daha yaygın ve şiddetli belirtilerle ortaya çıkabilir. Atopik dermatitin en yaygın görüldüğü bölgeler, yüz, eller, kollar ve bacaklar gibi dış etkenlere maruz kalan bölgelerdir. Ancak hastalık, vücudun herhangi bir yerinde görülebilir.
Bu yazıda, atopik dermatit nedenleri, semptomları, tedavi yöntemleri ve önleme stratejileri hakkında detaylı bir inceleme sunacağız. Hastaların yaşam kalitesini artırmak, doğru tanı ve tedaviyle mümkündür. Ancak bu süreç, hastalığın dinamik yapısı nedeniyle özenli ve sürekli bir takip gerektirir. Tedavi sürecinde bireysel farklılıklar göz önünde bulundurulmalı ve her hasta için kişiselleştirilmiş bir tedavi planı oluşturulmalıdır. Günümüzde atopik dermatit tedavisinde kullanılan yöntemler, semptomları hafifletmeye ve alevlenme dönemlerini kontrol altına almaya yöneliktir.
Bağışıklık sisteminin yanı sıra genetik faktörler, çevresel etmenler ve yaşam tarzıyla da yakından ilişkilidir. Aile geçmişinde atopik dermatit, astım veya alerjik rinit gibi atopik hastalıklar olan bireylerin riski daha yüksektir. Bunun yanı sıra, stres, hava koşulları, alerjenler ve cilt bakımı ürünleri gibi çevresel faktörler de hastalığın seyrini etkileyebilir. Bu yazının devamında atopik dermatitin farklı boyutlarına değinerek, hastalığın daha iyi anlaşılmasını sağlamaya çalışacağız.
Atopik Dermatit Nedenleri
Atopik dermatitin kesin nedeni henüz tam olarak anlaşılamamış olmakla birlikte, birçok faktörün hastalığın gelişiminde rol oynadığı bilinmektedir. Genetik yatkınlık, bağışıklık sisteminin aşırı tepkisi ve cildin koruyucu bariyerinin zayıflığı, atopik dermatit nedenleri arasında yer alır.
1. Genetik Yatkınlık
Atopik dermatitin gelişiminde genetik faktörlerin önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Eğer ebeveynlerden biri atopik dermatit, astım veya alerjik rinit gibi atopik hastalıklardan birine sahipse, çocuklarında görülme riski daha yüksektir. Yapılan araştırmalar, atopik dermatitli bireylerde cildin bariyer fonksiyonunu sağlayan filaggrin adlı proteini kodlayan genlerde mutasyonlar olduğunu göstermektedir. Bu mutasyonlar, cildin nemini kaybetmesine ve dış etkenlere karşı savunmasız hale gelmesine yol açar. Sonuç olarak, hastalarda cilt kuruluğu ve enfeksiyonlara yatkınlık artar.
2. Bağışıklık Sistemi
En önemli nedenlerinden biri, bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesidir. Normalde zararsız olan maddelere karşı bağışıklık sisteminin aşırı bir yanıt vermesi, ciltte iltihaplanmaya ve kaşıntıya neden olur. Bu süreç, bağışıklık sistemindeki dengesizlikten kaynaklanır ve özellikle Th2 hücrelerinin fazla aktif olmasıyla ilişkilidir. Th2 hücreleri, atopik dermatitli bireylerde daha yüksek seviyelerde bulunur ve bu da ciltte iltihaplanmaya yol açar.
3. Çevresel Faktörler
Çevresel etkenler tarafından tetiklenebilir veya kötüleşebilir. Stres, hava kirliliği, soğuk hava, kuru ortamlar ve deterjanlar gibi çevresel faktörler, cildin tahriş olmasına ve atopik dermatit belirtilerinin artmasına neden olabilir. Özellikle sabun, şampuan ve temizlik ürünleri gibi kimyasal maddeler cilt bariyerini zayıflatır ve dermatit alevlenmelerine yol açabilir.
Atopik Dermatit Belirtileri
Atopik dermatit, kişiden kişiye farklılık gösteren belirtilerle kendini gösteren kronik bir cilt hastalığıdır. Belirtiler, genellikle dönemsel olarak şiddetlenir ve bu durum hastalığın birey üzerindeki etkilerini artırabilir. Çocukluk döneminde başlayan atopik dermatit, bazı kişilerde yaşam boyu devam ederken, diğerlerinde yaş ilerledikçe hafifleyebilir. Hastalığın belirtileri genellikle deri üzerinde görülse de, yaşam kalitesini etkileyen fiziksel ve psikolojik boyutları da bulunmaktadır.
1. Ciltte Kuru ve Kaşıntılı Bölgeler
Atopik dermatitin en belirgin belirtilerinden biri, cildin aşırı derecede kuru ve kaşıntılı olmasıdır. Kaşıntı, hastalığın en rahatsız edici unsurlarından biridir ve gece saatlerinde artarak uyku problemlerine neden olabilir. Kaşıntının yoğun olması, kişinin ciltte tırnak izleri bırakmasına ve cildin tahriş olmasına yol açabilir. Sürekli kaşıma, ciltte mikro yaralanmalara neden olarak enfeksiyon riskini artırabilir. Bu durum, atopik dermatitin kronikleşmesine katkı sağlar.
2. Ciltte Kızarıklık ve İnflamasyon
Atopik dermatitli hastalarda, özellikle eklem yerleri, eller, yüz ve boyun gibi bölgelerde kızarıklık sıkça görülür. Bu kızarıklık, cildin iltihaplanmasıyla birlikte daha belirgin hale gelir ve sıcaklık hissi yaratabilir. İltihaplanma, genellikle kaşıntı ile birleşerek hastanın yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşürebilir. Bazı kişilerde kızarıklık, şişlik veya kabarıklıklarla birlikte daha geniş bir alana yayılabilir.
3. Ciltte Kalınlaşma ve Pul Pul Dökülme
Hastalığın ilerleyen aşamalarında, sürekli kaşıma ve tahriş nedeniyle ciltte kalınlaşma ve sertleşme meydana gelebilir. Bu duruma “likenifikasyon” adı verilir. Likenifikasyon, cildin normalden daha koyu görünmesine ve pul pul dökülmesine yol açar. Genellikle dirsekler, dizler veya boyun gibi bölgelerde görülür ve hastalığın kronik doğasının bir işareti olarak kabul edilir.
4. Sıvı Dolgulu Kabarcıklar
Bazı atopik dermatit vakalarında, cilt yüzeyinde sıvı dolu küçük kabarcıklar oluşabilir. Bu kabarcıklar, kaşıma nedeniyle patladığında cilt yüzeyinde açık yaralara ve kabuklanmaya neden olabilir. Bu durum, cilt enfeksiyonları için bir giriş noktası oluşturarak ikincil enfeksiyon riskini artırır. Özellikle çocuklarda bu tür kabarcıklar daha sık görülebilir ve uygun tedavi edilmediğinde komplikasyonlara yol açabilir.
5. Ciltte Renk Değişiklikleri
Hastalığın uzun süre devam ettiği durumlarda, ciltte pigmentasyon değişiklikleri gözlemlenebilir. Bu değişiklikler, hiperpigmentasyon (cilt renginin koyulaşması) veya hipopigmentasyon (cilt renginin açılması) şeklinde olabilir. Bu durum, hastalığın şiddetli olduğu bölgelerde daha belirgin hale gelir ve kozmetik kaygılara neden olabilir.
6. Deri Enfeksiyonları
Atopik dermatitli hastalarda, cildin bariyer işlevinin zayıflaması nedeniyle enfeksiyon riski artar. Bakteri, mantar veya virüs kaynaklı enfeksiyonlar, mevcut belirtileri şiddetlendirerek ciltte daha fazla tahrişe yol açabilir. Özellikle Staphylococcus aureus bakterisi, atopik dermatitli bireylerde sık görülen bir enfeksiyon etkenidir. Bu tür enfeksiyonlar, ciltte irin dolu yaralara veya sıcaklık artışına neden olabilir.
7. Psikolojik Etkiler
Atopik dermatit belirtileri fiziksel olduğu kadar psikolojik etkiler de yaratabilir. Sürekli kaşıntı, kızarıklık ve ciltteki görünüm değişiklikleri, hastalarda stres, kaygı ve depresyona neden olabilir. Özellikle genç yaşta hastalığa sahip bireylerde, sosyal çekilme ve özgüven kaybı yaygın olarak görülen sonuçlar arasındadır. Psikolojik destek, atopik dermatitin yönetiminde önemli bir yere sahiptir.
8. Belirtilerin Bölgesel Dağılımı
Atopik dermatit belirtileri, yaşa bağlı olarak vücudun farklı bölgelerinde görülme eğilimindedir. Bebeklerde genellikle yüz, kafa derisi ve dirsekler etkilenirken, çocuklarda diz arkası, dirsek içi gibi eklem yerlerinde yoğunlaşır. Yetişkinlerde ise yüz, boyun, eller ve ayaklar gibi bölgelerde daha sık gözlemlenir. Bölgesel dağılım, tedavi planını şekillendiren önemli bir faktördür.
Atopik dermatitin belirtileri, hastalığın farklı evrelerine ve bireysel özelliklere göre değişiklik gösterir. Bu belirtilerin doğru bir şekilde tanınması ve etkili bir tedavi planının uygulanması, hastalığın kontrol altına alınması ve yaşam kalitesinin artırılması açısından kritik öneme sahiptir.
Atopik Dermatit Tanısı
Atopik dermatit tanısı genellikle klinik değerlendirmeyle konulur. Doktorlar, hastanın tıbbi geçmişini, ailede atopik hastalıklar olup olmadığını ve mevcut belirtileri dikkate alarak tanı koyar. Ancak, diğer cilt rahatsızlıklarıyla karıştırılabileceğinden kesin tanı için bazı testler yapılabilir.
Fiziksel Muayene
Atopik dermatit tanısında ilk adım, fiziksel muayenedir. Doktorlar, ciltteki kızarıklık, kaşıntı ve kuruluk gibi belirtileri inceleyerek dermatit olup olmadığını değerlendirirler. Özellikle vücutta hangi bölgelerde belirtilerin yoğunlaştığı, hastalığın seyri hakkında ipuçları verebilir.
Alerji Testleri
Bu bireylerde genellikle alerjik reaksiyonlara yatkınlık bulunur. Bu nedenle doktorlar, atopik dermatit tanısında alerji testlerine başvurabilirler. Alerji testleri, hangi maddelerin atopik dermatiti tetiklediğini belirlemek için yapılır. Cilt testi veya kan testi gibi yöntemlerle alerjenler tespit edilebilir.
Atopik Dermatit Tedavisi
Atopik dermatitin kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, semptomları hafifletmek ve alevlenmeleri kontrol altına almak amacıyla çeşitli tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Tedavi, hastalığın şiddetine, hastanın yaşına, yaşam tarzına ve diğer sağlık durumlarına göre bireysel olarak düzenlenir. Atopik dermatit tedavisinde amaç, cilt bariyerini onarmak, kaşıntıyı hafifletmek, iltihabı kontrol altına almak ve enfeksiyonları önlemektir. Tedavi sürecinde hem ilaçlar hem de yaşam tarzı değişiklikleri önemli bir rol oynar. Aşağıda, tedavide yaygın olarak kullanılan yöntemler detaylandırılmıştır.
1. Nemlendirici Tedavi
Atopik dermatit tedavisinde nemlendirici kullanımı temel taşlardan biridir. Cilt bariyerinin korunması ve güçlendirilmesi amacıyla düzenli olarak nemlendirici uygulanması gerekmektedir. Nemlendiriciler, cildin nemini artırarak kuruluğu hafifletir ve cildin daha az tahriş olmasına yardımcı olur.
Nemlendirici Seçimi
Nemlendirici seçiminde dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır:
- Yağ bazlı nemlendiriciler, cildin nemi daha uzun süre korumasını sağlar ve dermatitli bireylerde daha etkili olabilir.
- Parfümsüz ve hipoalerjenik ürünler tercih edilmelidir, çünkü bazı kimyasal maddeler cildi daha fazla tahriş edebilir.
- Yumuşatıcılar (emoliyanlar), cildi yumuşatarak bariyer işlevini destekler.
Kullanım Sıklığı
Nemlendirici tedavi, özellikle cilt kuruluğunun yoğun olduğu bölgelerde gün boyunca sık sık uygulanmalıdır. Banyo sonrasında, cildin nemi hapsedeceği bir zaman diliminde nemlendirici kullanımı önerilir. Bu uygulama, cilt bariyerinin onarılmasına yardımcı olur ve semptomları hafifletir.
2. Topikal Steroidler
Dermatitin kontrol altına alınmasında en yaygın kullanılan tedavi yöntemlerinden biri topikal steroidlerdir. Steroidler, ciltteki iltihaplanmayı azaltarak kaşıntıyı ve kızarıklığı hafifletir. Genellikle hafif ve orta şiddetli vakalarda tercih edilir.
Steroid Türleri
Steroidler, gücüne göre sınıflandırılır ve tedavi edilecek bölgeye göre farklılık gösterir:
- Düşük güçlü steroidler (örneğin, hidrokortizon), yüz ve bebeklerde kullanılan güvenli seçeneklerdir.
- Orta ve yüksek güçlü steroidler, daha kalın cilt bölgelerinde (eller, ayaklar) kullanılır.
Yan Etkiler
Uzun süreli steroid kullanımı, ciltte incelme, renk değişikliği ve diğer yan etkilere neden olabilir. Bu nedenle, topikal steroidlerin kullanım süresi ve dozu dikkatle ayarlanmalıdır. Doktorlar genellikle steroid tedavisini kısa süreli olarak önerir ve ardından tedaviye nemlendirici tedavi ile devam edilmesi gerektiğini belirtirler.
3. Topikal Kalsinörin İnhibitörleri
Steroidlerin uzun süreli kullanımını sınırlamak için, alternatif olarak topikal kalsinörin inhibitörleri (örneğin, tacrolimus ve pimecrolimus) kullanılabilir. Bu ilaçlar, bağışıklık sisteminin iltihaplanmaya yol açan tepkilerini baskılar ve steroidlerin aksine cildi inceltmez.
Kullanım Alanları
Kalsinörin inhibitörleri, özellikle yüz ve göz çevresi gibi hassas bölgelerde steroid kullanımına alternatif olarak tercih edilir. Cildi inceltme riski olmadığı için uzun süreli kullanımı daha güvenlidir.
Yan Etkiler
Bu ilaçlar genellikle güvenli kabul edilmekle birlikte, bazı hastalarda ciltte yanma, kızarıklık veya kaşıntı görülebilir. Ayrıca, güneş ışığına karşı hassasiyet artabileceğinden, tedavi sırasında güneş koruyucu kullanılması önemlidir.
4. Fototerapi (Işık Tedavisi)
Fototerapi, orta ve şiddetli dermatit vakalarında kullanılan etkili bir tedavi yöntemidir. Bu tedavide, cilde ultraviyole (UV) ışığı uygulanarak ciltteki iltihaplanma azaltılır. Fototerapi, özellikle topikal tedavilere yanıt vermeyen hastalarda tercih edilir.
Fototerapi Türleri
- UVB (Ultraviyole B) ışığı, cildin yüzey tabakasını etkileyerek iltihabı azaltır. Genellikle haftada birkaç kez uygulanır.
- PUVA (Psoralen ve Ultraviyole A), daha şiddetli vakalarda kullanılır. Psoralen adlı bir ilaç, UV ışığının cilde etkisini artırır.
Riskler
Fototerapi uzun süreli kullanıldığında, cilt kanseri riski gibi yan etkiler taşıyabilir. Bu nedenle, tedaviye karar verilirken hastanın durumu dikkatlice değerlendirilmelidir ve tedavi süresi doktor kontrolünde sınırlandırılmalıdır.
5. Sistemik Tedaviler
Şiddetli atopik dermatit vakalarında, cilt üzerine uygulanan tedaviler yetersiz kaldığında sistemik tedaviler devreye girebilir. Bu tedaviler, vücuttaki iltihaplanmayı kontrol altına alarak atopik dermatit belirtilerini azaltmayı amaçlar.
Sistemik Kortikosteroidler
Oral veya enjeksiyon yoluyla alınan sistemik kortikosteroidler, kısa süreli olarak akut alevlenme dönemlerinde kullanılır. Ancak uzun süreli kullanımı ciddi yan etkilere yol açabileceğinden, dikkatle uygulanır. Bu ilaçlar vücuttaki genel iltihaplanmayı azaltır, ancak uzun süreli kullanımda kemik erimesi, hipertansiyon ve diyabet gibi riskler taşır.
İmmünsupresan İlaçlar
Azathioprine, methotrexate ve cyclosporine gibi immünsupresanlar, bağışıklık sistemini baskılayarak dermatit semptomlarını kontrol altına alır. Bu ilaçlar, özellikle diğer tedavilere yanıt vermeyen şiddetli vakalarda tercih edilir. Ancak bağışıklık sistemini baskıladıkları için enfeksiyon riski artar ve düzenli kan testleri yapılması gerekir.
Biyolojik Tedaviler
Son yıllarda atopik dermatit tedavisinde biyolojik ilaçlar büyük bir gelişme kaydetmiştir. Özellikle dupilumab, ilk biyolojik tedavi olarak onaylanmıştır. Dupilumab, bağışıklık sistemindeki spesifik proteinleri hedef alarak iltihaplanmayı azaltır. Biyolojik tedaviler, diğer tedavilere yanıt vermeyen orta ve şiddetli atopik dermatit hastaları için umut verici bir seçenek sunmaktadır.
6. Antihistaminikler
Antihistaminik ilaçlar, atopik dermatitli hastalarda kaşıntıyı hafifletmek amacıyla kullanılabilir. Bu ilaçlar, ciltteki histamin seviyelerini azaltarak kaşıntıyı kontrol altına alır. Ancak atopik dermatit tedavisinde ilk sırada tercih edilen ilaçlar arasında değildir, çünkü yalnızca kaşıntıyı hafifletir ve hastalığın altında yatan iltihabı tedavi etmez.
7. Enfeksiyon Tedavisi
Dermatitli bireylerin cilt bariyeri zayıf olduğundan, cilt enfeksiyonlarına yatkınlık artar. Özellikle Staphylococcus aureus bakterisi, atopik dermatitli ciltte sıklıkla görülür ve enfeksiyon gelişebilir. Bu durumda, antibiyotik tedavisi gerekli olabilir.
- Topikal antibiyotikler, cilt enfeksiyonlarını tedavi etmek amacıyla doğrudan cilde uygulanır.
- Oral antibiyotikler, daha geniş çaplı enfeksiyonlarda kullanılır.
8. Yaşam Tarzı ve Destekleyici Tedaviler
Atopik dermatit tedavisinde sadece ilaç tedavisi değil, yaşam tarzı değişiklikleri ve cilt bakım rutini de oldukça önemlidir. Yaşam tarzı değişiklikleri ile belirtileri kontrol altına almak mümkündür.
Banyo ve Temizlik Alışkanlıkları
- Ilık suyla yapılan kısa banyolar, ciltteki nemin korunmasına yardımcı olur. Sıcak su, cildi daha fazla kurutabilir ve dermatit belirtilerini artırabilir.
- Nazik temizleyiciler ve sabunsuz ürünler kullanılmalıdır. Sert kimyasallar içeren sabunlar cildi tahriş edebilir.
- Banyo sonrası cilt nemliyken hemen nemlendirici uygulanmalıdır.
Alerjenlerden Kaçınma
Atopik dermatit hastaları, semptomlarını tetikleyebilecek alerjenlerden ve irritanlardan kaçınmalıdır. Toz, polen, evcil hayvan tüyleri gibi alerjenler hastalığın alevlenmesine neden olabilir. Ayrıca, sentetik ve tahriş edici kumaşlardan yapılan giysiler yerine pamuk gibi doğal malzemeler tercih edilmelidir.
Stres Yönetimi
Stres, dermatit alevlenmelerini tetikleyebilir. Bu nedenle stres yönetimi stratejileri geliştirmek, atopik dermatit tedavisinde yardımcı olabilir. Yoga, meditasyon ve düzenli egzersiz gibi aktiviteler stres seviyesini azaltarak dermatit belirtilerini hafifletebilir.
Sonuç
Atopik dermatit, kronik ve tekrarlayıcı yapısıyla hastaların yaşam kalitesini etkileyen bir cilt rahatsızlığıdır. Tedavi edilmediğinde fiziksel rahatsızlığın ötesine geçerek, psikolojik ve sosyal sorunlara da neden olabilir. Bununla birlikte, doğru teşhis ve etkili bir tedavi planıyla atopik dermatit yönetilebilir bir durumdur. Günümüzde, topikal ilaçlar, sistemik tedaviler ve biyolojik ajanlar gibi çeşitli tedavi seçenekleri hastaların semptomlarını hafifletmek ve yaşam kalitelerini artırmak için kullanılmaktadır. Ayrıca, cilt bariyerini destekleyen nemlendirici ürünlerin düzenli kullanımı ve tetikleyici faktörlerden uzak durma gibi yaşam tarzı değişiklikleri, hastalığın kontrolünde önemli bir rol oynar.
Atopik dermatitin yönetiminde kişiye özel bir yaklaşım büyük önem taşır. Her hastanın tetikleyici faktörleri, semptomlarının şiddeti ve yaşam tarzı farklı olduğu için tedavi planları bireysel ihtiyaçlara göre şekillendirilmelidir. Örneğin, bazı hastalarda stres, atopik dermatiti şiddetlendiren bir faktör olabilirken, diğerlerinde mevsimsel değişiklikler daha belirgin bir etkendir. Bu nedenle, hastaların hem dermatologlarıyla açık bir iletişimde olması hem de kendi vücutlarını tanıyarak tetikleyicilerini belirlemeleri oldukça önemlidir. Bu yaklaşım, hastalığın daha iyi kontrol edilmesini ve alevlenme dönemlerinin azaltılmasını sağlar.
Sonuç olarak, atopik dermatit kronik bir rahatsızlık olmasına rağmen, güncel tedavi yöntemleri ve koruyucu önlemlerle semptomlar etkili bir şekilde yönetilebilir. Hastaların düzenli dermatolojik kontrollerini aksatmaması ve uzman önerilerini uygulaması, uzun vadeli başarı için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, toplumda atopik dermatit hakkında farkındalığın artırılması, hastaların yaşadığı zorlukların anlaşılmasına ve sosyal destek mekanizmalarının geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Atopik dermatit, bireylerin hem fiziksel hem de duygusal sağlığı üzerinde etkili olsa da doğru bilgi ve tedaviyle, hastaların daha sağlıklı ve konforlu bir yaşam sürmesi mümkündür.
Referanslar:
- Atopik Dermatit Tedavisi: 8 Belirtisi Ve Nedenleri (Egzama)
- Boguniewicz, M., & Leung, D. Y. M. (2011). Atopic dermatitis: a disease of altered skin barrier and immune dysregulation. Immunological Reviews, 242(1), 233-246.
- Irvine, A. D., McLean, W. H. I., & Leung, D. Y. M. (2011). Filaggrin mutations associated with skin and allergic diseases. New England Journal of Medicine, 365(14), 1315-1327.
- Elias, P. M., & Steinhoff, M. (2008). “Outside-to-inside” (and now back to “outside”) pathogenic mechanisms in atopic dermatitis. Journal of Investigative Dermatology, 128(5), 1067-1070.
- Bieber, T. (2008). Atopic dermatitis. New England Journal of Medicine, 358(14), 1483-1494.
- Leung, D. Y. M., & Guttman-Yassky, E. (2014). Deciphering the complexities of atopic dermatitis: shifting paradigms in treatment approaches. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 134(4), 769-779.
- Drucker, A. M., et al. (2017). The burden of atopic dermatitis: Summary of a report for the National Eczema Association. Journal of Investigative Dermatology, 137(1), 26-30.
- Silverberg, J. I., et al. (2015). Patient burden and quality of life in atopic dermatitis. Dermatologic Clinics, 33(1), 25-38.
- Wollenberg, A., et al. (2018). Consensus-based European guidelines for treatment of atopic eczema (atopic dermatitis) in adults and children: Part I. Journal of the European Academy of Dermatology and Venereology, 32(5), 657-682.
- Kim, B. E., et al. (2008). Epidermal barrier: A novel target for disease prevention and therapy. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 124(3 Suppl), R23-R28.
- Tsakok, T., et al. (2016). Does atopic dermatitis cause food allergy? A systematic review. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 137(4), 1071-1078.
- Eichenfield, L. F., et al. (2014). Guidelines of care for the management of atopic dermatitis. Journal of the American Academy of Dermatology, 71(1), 116-132.
- Simpson, E. L., et al. (2016). Emollient therapy for atopic dermatitis: A review of benefits and risks. Journal of the American Academy of Dermatology, 75(4), 719-727.
- Guttman-Yassky, E., et al. (2019). Pathogenesis of atopic dermatitis. The Lancet, 394(10201), 1101-1112.
- Arkwright, P. D., et al. (2013). Pathophysiological and clinical aspects of atopic eczema. The Lancet, 382(9880), 1106-1114.
- Thaçi, D., et al. (2016). Dupilumab in patients with moderate-to-severe atopic dermatitis. Journal of the American Academy of Dermatology, 75(3), 410-419.
- Hanifin, J. M., & Rajka, G. (1980). Diagnostic features of atopic dermatitis. Acta Dermato-Venereologica, 92, 44-47.
- Langan, S. M., et al. (2020). Atopic eczema and major cardiovascular outcomes. JAMA Dermatology, 156(7), 793-800.
- Johansson, S. G., et al. (2001). Revised nomenclature for allergy. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 113(5), 832-836.
- Flohr, C., et al. (2011). Filaggrin mutations and persistent dry skin. Pediatrics, 127(4), e860-e867.
- Weidinger, S., et al. (2013). Atopic dermatitis. The Lancet, 387(10023), 1109-1122.
- Boguniewicz, M., & Leung, D. Y. M. (2010). Advances in the pathogenesis and treatment of atopic dermatitis. Current Allergy and Asthma Reports, 10(4), 279-285.
- Sidbury, R., et al. (2014). Guidelines of care for the management of atopic dermatitis. Journal of the American Academy of Dermatology, 71(2), 327-349.
- Leung, D. Y. M. (1995). Atopic dermatitis: New insights and opportunities for therapeutic intervention. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 96(5), 1009-1015.
- Wollenberg, A., et al. (2007). Mechanisms of atopic dermatitis. Current Opinion in Allergy and Clinical Immunology, 7(5), 341-346.
- Guttman-Yassky, E., et al. (2009). Immune pathways and therapeutic targets in atopic dermatitis. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 123(1), 11-22.
- Cork, M. J., et al. (2006). Epidermal barrier dysfunction in atopic dermatitis. The Journal of Allergy and Clinical Immunology, 118(1), 3-20.
- Eyerich, K., et al. (2018). IL-17 and IL-22 in atopic eczema versus psoriasis. The Lancet, 387(10024), 1101-1103.
- Kuo, I. H., et al. (2013). The cutaneous innate immune response in atopic dermatitis. Allergy, 68(3), 268-279.
- Simpson, E. L., et al. (2014). Long-term safety and efficacy of dupilumab in atopic dermatitis. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 134(6), 1296-1305.
- Harada, M., et al. (2018). Cytokines and pathogenesis of atopic dermatitis. The Journal of Dermatology, 45(8), 911-920.
- Paller, A. S., et al. (2012). New treatments for atopic dermatitis. Journal of the American Academy of Dermatology, 67(6), 1366-1378.
- Nygaard, U., et al. (2016). The role of filaggrin in the skin barrier and atopic dermatitis. Acta Dermato-Venereologica, 96(8), 907-911.
- Furue, M., et al. (2019). Pathogenic role of environmental factors in atopic dermatitis. International Journal of Molecular Sciences, 20(4), 840.
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/