Şarbon Enfeksiyonu Belirtileri Nedenleri Tanısı Tedavisi 2
Şarbon, Bacillus anthracis adlı bakteri tarafından meydana gelen ve hem insanları hem de hayvanları etkileyen ciddi bir enfeksiyondur. İlk olarak tarım toplumlarında ve hayvancılıkla uğraşan bireyler arasında yaygın olarak görülmüş olup, günümüzde gelişen tıp ve veterinerlik önlemleri sayesinde kontrol altına alınabilmiştir. Bununla birlikte, biyolojik bir silah olarak kullanılması potansiyeli ve doğadaki kalıcılığı nedeniyle hala önemli bir halk sağlığı sorunu olarak varlığını sürdürmektedir. Şarbon enfeksiyonunun belirtileri, enfeksiyonun türüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilir ve bu da tanı ve tedavi sürecini karmaşık hale getirir.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Şarbon Enfeksiyonu Belirtileri, Nedenleri, Tanısı, Tedavisi
Şarbonun üç ana formu bulunmaktadır: deri, gastrointestinal ve inhalasyon (solunum) şarbonu. Her bir formun semptomları ve ölüm oranları farklılık gösterir. Deri şarbonu, şarbon enfeksiyonlarının en yaygın formudur ve genellikle açık yaralarla temas yoluyla bulaşır. Gastrointestinal şarbon, enfekte hayvanların etlerinin tüketilmesiyle oluşur ve sindirim sistemi üzerinde ciddi etkiler yaratabilir. En tehlikeli form olan inhalasyon şarbonu ise, enfekte sporların solunması sonucu akciğerlerde oluşan ağır bir enfeksiyondur ve tedavi edilmezse ölümcül olabilir. Bu nedenle, şarbon enfeksiyonunun türüne göre erken tanı ve tedavi büyük önem taşır.
Şarbon enfeksiyonu, özellikle biyoterörizm alanında dikkat çekmektedir. Tarihsel olarak, çeşitli ülkeler şarbon sporlarını biyolojik silah olarak kullanmayı denemiştir. 2001 yılında ABD’de meydana gelen şarbon mektupları olayı, bu bakterinin ne denli tehlikeli olabileceğini gözler önüne sermiştir. Olay, biyoterörizm tehditlerinin ve bu tür saldırılara karşı alınacak önlemlerin önemini bir kez daha vurgulamıştır. Bu nedenle, şarbon enfeksiyonlarıyla mücadelede sadece tıbbi önlemler değil, aynı zamanda güvenlik önlemleri de büyük rol oynamaktadır.
Şarbon enfeksiyonunun kontrolü ve önlenmesi, kapsamlı bir yaklaşım gerektirir. Aşılama programları, enfekte hayvanların kontrolü, enfekte etlerin tüketiminin engellenmesi ve biyolojik güvenlik önlemleri bu mücadelede önemli basamaklardır. Ayrıca, sağlık çalışanlarının ve veterinerlerin konu hakkında bilinçlendirilmesi, erken tanı ve etkili tedavi yöntemlerinin uygulanabilmesi için gereklidir. Tüm bu önlemler, şarbon enfeksiyonlarının yayılmasını ve insan sağlığına olan etkilerini en aza indirmek için hayati önem taşır. Bu makalede, şarbon enfeksiyonunun nedenleri, belirtileri, tedavi yöntemleri ve önleme stratejileri detaylı bir şekilde incelenecektir.
Şarbon Enfeksiyonu: Detaylı Bir İnceleme ve Önleme Yöntemleri
Şarbon, Bacillus anthracis adlı bakteri tarafından meydana gelen ve hem insanları hem de hayvanları etkileyen ciddi bir enfeksiyondur. İlk olarak tarım toplumlarında ve hayvancılıkla uğraşan bireyler arasında yaygın olarak görülmüş olup, günümüzde gelişen tıp ve veterinerlik önlemleri sayesinde kontrol altına alınabilmiştir. Bununla birlikte, biyolojik bir silah olarak kullanılması potansiyeli ve doğadaki kalıcılığı nedeniyle hala önemli bir halk sağlığı sorunu olarak varlığını sürdürmektedir. Şarbon enfeksiyonunun belirtileri, enfeksiyonun türüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilir ve bu da tanı ve tedavi sürecini karmaşık hale getirir.
Şarbonun üç ana formu bulunmaktadır: deri, gastrointestinal ve inhalasyon (solunum) şarbonu. Her bir formun semptomları ve ölüm oranları farklılık gösterir. Deri şarbonu, şarbon enfeksiyonlarının en yaygın formudur ve genellikle açık yaralarla temas yoluyla bulaşır. Gastrointestinal şarbon, enfekte hayvanların etlerinin tüketilmesiyle oluşur ve sindirim sistemi üzerinde ciddi etkiler yaratabilir. En tehlikeli form olan inhalasyon şarbonu ise, enfekte sporların solunması sonucu akciğerlerde oluşan ağır bir enfeksiyondur ve tedavi edilmezse ölümcül olabilir. Bu nedenle, şarbon enfeksiyonunun türüne göre erken tanı ve tedavi büyük önem taşır.
Şarbon enfeksiyonu, özellikle biyoterörizm alanında dikkat çekmektedir. Tarihsel olarak, çeşitli ülkeler şarbon sporlarını biyolojik silah olarak kullanmayı denemiştir. 2001 yılında ABD’de meydana gelen şarbon mektupları olayı, bu bakterinin ne denli tehlikeli olabileceğini gözler önüne sermiştir. Olay, biyoterörizm tehditlerinin ve bu tür saldırılara karşı alınacak önlemlerin önemini bir kez daha vurgulamıştır. Bu nedenle, şarbon enfeksiyonlarıyla mücadelede sadece tıbbi önlemler değil, aynı zamanda güvenlik önlemleri de büyük rol oynamaktadır.
Şarbon enfeksiyonunun kontrolü ve önlenmesi, kapsamlı bir yaklaşım gerektirir. Aşılama programları, enfekte hayvanların kontrolü, enfekte etlerin tüketiminin engellenmesi ve biyolojik güvenlik önlemleri bu mücadelede önemli basamaklardır. Ayrıca, sağlık çalışanlarının ve veterinerlerin konu hakkında bilinçlendirilmesi, erken tanı ve etkili tedavi yöntemlerinin uygulanabilmesi için gereklidir. Tüm bu önlemler, şarbon enfeksiyonlarının yayılmasını ve insan sağlığına olan etkilerini en aza indirmek için hayati önem taşır. Bu makalede, şarbon enfeksiyonunun nedenleri, belirtileri, tedavi yöntemleri ve önleme stratejileri detaylı bir şekilde incelenecektir.
Şarbon Enfeksiyonunun Nedenleri ve Bulaşma Yolları
Şarbon, Bacillus anthracis adlı gram pozitif bir bakteri tarafından meydana gelir. Bu bakteri, çevresel koşullara son derece dayanıklı olan sporlar üretir ve bu sporlar, yıllarca toprakta aktif kalabilir. Şarbonun bulaşma yolları genellikle üç ana başlık altında incelenir:
- Deri Yoluyla Bulaşma: En yaygın bulaşma yoludur ve genellikle enfekte hayvanlarla veya hayvan ürünleriyle doğrudan temas sonucu meydana gelir. Derideki açık yaralardan vücuda giren sporlar, bölgede küçük bir kabarcık oluşturur ve bu kabarcık zamanla büyüyerek karakteristik bir siyah yara halini alır. Tedavi edilmezse, enfeksiyon sistemik hale gelebilir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
- Solunum Yoluyla Bulaşma: Şarbon sporlarının havadan solunması sonucu meydana gelir. Bu durum, özellikle enfekte hayvanların işlenmesi sırasında veya biyoterör saldırıları sırasında ortaya çıkabilir. Solunum yoluyla bulaşan şarbon, akciğerlerde ciddi enfeksiyonlara yol açar ve bu formun ölüm oranı oldukça yüksektir.
- Gıda Yoluyla Bulaşma: Enfekte hayvanların etlerinin yeterince pişirilmeden tüketilmesi sonucu meydana gelir. Sindirim sisteminde oluşan bu tür şarbon, mide ve bağırsaklarda ciddi hasara yol açar ve erken teşhis edilmezse ölümcül olabilir.
Şarbon Enfeksiyonunun Belirtileri
Şarbon enfeksiyonunun belirtileri, enfeksiyonun türüne ve bulaşma yoluna bağlı olarak değişir:
- Deri Şarbonu: Enfeksiyon genellikle deride kaşıntılı bir bölgeyle başlar ve bu bölge hızla küçük, ağrısız bir kabarcığa dönüşür. Kabarcık, birkaç gün içinde siyah merkezli, sert ve ağrısız bir yara halini alır. Tedavi edilmezse, enfeksiyon kan dolaşımına yayılabilir ve sepsis gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
- Solunum Şarbonu: İlk belirtiler grip benzeri semptomlardır: ateş, yorgunluk, kas ağrıları ve öksürük. Ancak enfeksiyon ilerledikçe, solunum güçlüğü, göğüs ağrısı ve şok belirtileri ortaya çıkar. Tedavi edilmezse, hastalık hızla ilerler ve genellikle ölümle sonuçlanır.
- Gastrointestinal Şarbon: Karın ağrısı, bulantı, kusma ve kanlı ishal gibi belirtilerle kendini gösterir. Erken teşhis edilmezse, bağırsaklarda ciddi hasara yol açarak kanamalara ve organ yetmezliğine neden olabilir.
Şarbon Enfeksiyonunun Teşhisi
Şarbon enfeksiyonunun teşhisi, hastalığın farklı klinik formlarının benzer belirtiler göstermesi nedeniyle zorlayıcı olabilir. Teşhis, enfeksiyonun türüne (deri, solunum veya gastrointestinal) ve hastanın semptomlarına bağlı olarak çeşitli testlerin ve yöntemlerin uygulanmasını gerektirir. Özellikle solunum ve gastrointestinal şarbon vakalarında, erken teşhis hayati önem taşır, çünkü bu formlar hızla ilerleyerek ölümcül sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, şüpheli şarbon vakalarında hızlı ve doğru bir teşhis süreci, tedavinin başarısını doğrudan etkiler. Ayrıca, şarbonun biyoterörizm amacıyla kullanılması ihtimali de teşhis sürecini daha karmaşık hale getirebilir ve bu tür durumlarda hızlı müdahale kritik öneme sahiptir.
Deri şarbonu, fiziksel muayene ile kolayca teşhis edilebilen bir formdur. Tipik olarak, ciltte küçük, ağrısız ve kaşıntılı bir kabarcık ile başlar ve bu kabarcık kısa sürede karakteristik siyah merkezli bir yaraya dönüşür. Bu nedenle, ciltteki şüpheli lezyonlar şarbon açısından değerlendirilmelidir. Teşhisi doğrulamak için, lezyondan alınan örneklerin mikroskopik incelemesi ve kültür testi yapılabilir. Biyopsi ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) gibi moleküler testler de, Bacillus anthracis varlığını belirlemek için kullanılabilir. Deri şarbonunun erken teşhisi, enfeksiyonun sistemik hale gelmesini engelleyebilir ve tedavi sürecini büyük ölçüde kolaylaştırır.
Solunum şarbonu, teşhis edilmesi en zor şarbon formudur çünkü erken belirtileri grip veya zatürre gibi diğer solunum yolu enfeksiyonlarına benzerdir. İlk aşamada ateş, öksürük, kas ağrıları ve halsizlik gibi nonspesifik semptomlar görülür. Bu semptomlar hızla ilerleyerek solunum sıkıntısı, göğüs ağrısı ve şok belirtilerine dönüşebilir. Solunum şarbonundan şüphelenildiğinde, kan testleri, göğüs röntgeni ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Kan testlerinde, genellikle yüksek düzeyde beyaz kan hücresi sayısı ve şiddetli inflamasyon göstergeleri bulunur. Ayrıca, solunum yollarından alınan örneklerde Bacillus anthracis DNA’sının PCR ile tespit edilmesi de teşhis için önemli bir adımdır. Hızlı teşhis konulmadığında, hastalık çok hızlı bir şekilde ilerler ve genellikle ölümle sonuçlanır.
Gastrointestinal şarbon, nadir görülen fakat teşhisi oldukça zor olan bir enfeksiyon formudur. Belirtiler arasında şiddetli karın ağrısı, bulantı, kusma ve kanlı ishal bulunur. Bu semptomlar, diğer gastrointestinal hastalıklarla kolayca karıştırılabilir. Bu nedenle, özellikle enfekte hayvan etinin tüketildiği vakalarda, gastrointestinal şarbondan şüphelenilmelidir. Teşhisi doğrulamak için, kan kültürü ve mide içeriği örneklerinin incelenmesi gereklidir. Bu örneklerde Bacillus anthracis bakterisinin veya DNA’sının bulunması, kesin teşhis için yeterli olur. Ayrıca, karın bölgesinde BT taraması veya ultrason gibi görüntüleme yöntemleri ile mide ve bağırsaklarda enfeksiyonun varlığı incelenebilir. Gastrointestinal şarbonun erken teşhisi, uygun tedaviye hızlı bir şekilde başlanmasını sağlayarak, enfeksiyonun yayılmasını ve ölüm riskini azaltabilir.
Genel olarak, şarbon enfeksiyonunun teşhisinde laboratuvar testleri, görüntüleme yöntemleri ve hastanın klinik öyküsü bir arada değerlendirilmelidir. Şüpheli vakalarda, Bacillus anthracis’in varlığını belirlemek için hızlı tanı testleri kullanılabilir. Özellikle biyoterörizm şüphesinin olduğu durumlarda, hastalığın toplum içinde yayılmasını önlemek için hızlı ve doğru teşhis büyük önem taşır. Ayrıca, teşhis sürecinde enfekte hastalarla temas eden sağlık çalışanlarının ve laboratuvar personelinin uygun koruyucu önlemler alması gerekir, çünkü bu tür temaslar ikincil enfeksiyon riski taşıyabilir. Dolayısıyla, şarbonun teşhisinde dikkatli bir yaklaşım, doğru testlerin kullanımı ve hızlı tedavi planlaması hayati önem taşır.
Şarbon Enfeksiyonunun Tedavisi
Şarbon enfeksiyonunun tedavisi, enfeksiyonun türüne, hastalığın ciddiyetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Tedavide temel yaklaşım, erken dönemde antibiyotik kullanımıdır. Enfeksiyon türüne göre doğru antibiyotiğin belirlenmesi ve tedaviye zamanında başlanması, hastalığın seyrini olumlu yönde etkiler ve komplikasyon riskini azaltır. Şarbon bakterisi, farklı antibiyotiklere duyarlı olmasına rağmen, bazı durumlarda direnç geliştirebilir. Bu nedenle tedaviye başlanmadan önce enfeksiyonun niteliğinin belirlenmesi ve uygun ilaç seçiminin yapılması kritik önem taşır.
Antibiyotik Tedavisi: Şarbon tedavisinde genellikle penisilin, doksisiklin ve siprofloksasin gibi antibiyotikler kullanılır. Deri şarbonu gibi daha hafif vakalarda, oral antibiyotik tedavisi yeterli olabilir. Ancak solunum veya gastrointestinal şarbon gibi daha ciddi enfeksiyonlarda, antibiyotik tedavisi genellikle intravenöz (IV) yolla uygulanır. Siprofloksasin, inhalasyon şarbonu tedavisinde tercih edilen ilk basamak antibiyotiktir ve tedavi süresi genellikle 60 güne kadar uzayabilir. Bu süre, şarbon sporlarının vücutta uzun süre aktif kalabilme potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Antibiyotik tedavisine ek olarak, bağışıklık sistemini desteklemek için immünoglobulin tedavisi de uygulanabilir.
Antitoksin Kullanımı: Şarbon bakterisi, toksin üretme kapasitesine sahiptir ve bu toksinler, hücre ve doku hasarına neden olarak hastalığın seyrini kötüleştirir. Bu nedenle, özellikle solunum ve gastrointestinal şarbon vakalarında, antitoksin tedavisi önemli bir rol oynar. Raxibacumab ve obiltoxaximab gibi monoklonal antikorlar, şarbon toksinlerinin etkisini engelleyerek vücuda zarar vermelerini önler. Antitoksin tedavisi, antibiyotik tedavisi ile birlikte uygulandığında, hastanın iyileşme sürecini hızlandırabilir ve ölüm riskini azaltabilir. Bununla birlikte, antitoksin tedavisi her hasta için uygun olmayabilir ve yan etki potansiyeli göz önünde bulundurularak dikkatle uygulanmalıdır.
Destekleyici Tedavi: Şarbon enfeksiyonunun tedavisinde, hastanın genel durumu ve ortaya çıkan semptomlara göre destekleyici tedaviler de uygulanır. Solunum şarbonunda, hastanın oksijen seviyelerini dengelemek ve solunum yollarındaki baskıyı azaltmak için mekanik ventilasyon gerekebilir. Gastrointestinal şarbon vakalarında ise, sıvı ve elektrolit dengesini sağlamak için intravenöz sıvı tedavisi uygulanabilir. Kanama riski veya organ yetmezliği gelişen hastalarda, yoğun bakım desteği gerekebilir. Ayrıca, enfeksiyonun kontrol altına alınması ve komplikasyonların önlenmesi için düzenli olarak kan ve diğer biyokimyasal değerlerin izlenmesi de önemlidir.
Aşılama ve Önleyici Tedavi: Şarbon enfeksiyonlarına karşı korunmak için önleyici tedavi yöntemleri de bulunmaktadır. Şarbon aşısı, özellikle risk gruplarındaki kişilere uygulanmakta olup, askeri personel, veterinerler ve laboratuvar çalışanları gibi enfekte olma riski yüksek olan kişiler için önerilmektedir. Şarbon maruziyetinden şüphelenilen durumlarda, postekspozisyon (maruziyet sonrası) profilaksi olarak antibiyotik tedavisi ve aşı uygulanabilir. Bu yaklaşım, enfeksiyonun gelişmesini önleyebilir ve hastalığın şiddetini azaltabilir. Aşılama programları ve profilaktik tedaviler, şarbonun kontrol altında tutulmasında ve toplum sağlığının korunmasında önemli rol oynar.
Şarbon Enfeksiyonundan Korunma Yöntemleri
Şarbon enfeksiyonunu önlemek için alınabilecek birçok önlem vardır. Bu önlemler, özellikle risk altında olan gruplar için büyük önem taşır:
- Aşılama: Şarbon aşısı, özellikle askeri personel, veterinerler ve enfekte hayvanlarla temas riski olan diğer meslek grupları için önerilmektedir. Aşılama, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek enfeksiyona karşı koruma sağlar.
- Enfekte Hayvanların Kontrolü: Hayvanlarda şarbon teşhisi konduğunda, enfekte hayvanların hızlı bir şekilde karantinaya alınması ve uygun şekilde imha edilmesi gerekir. Ayrıca, şarbon vakalarının görüldüğü bölgelerdeki hayvanlar düzenli olarak aşılanmalıdır.
- Hijyen ve Koruyucu Ekipman Kullanımı: Enfekte hayvanlarla veya hayvan ürünleriyle çalışan kişiler, koruyucu giysiler ve eldivenler kullanmalıdır. İşlem sonrası ellerin ve kullanılan ekipmanların dezenfekte edilmesi, olası bulaşmaları engelleyebilir.
- Gıda Güvenliği: Enfekte hayvanlardan elde edilen et ve diğer ürünlerin tüketilmemesi, gastrointestinal şarbonun önlenmesi için önemlidir. Etlerin uygun şekilde pişirilmesi ve hayvansal ürünlerin güvenli kaynaklardan temin edilmesi gerekmektedir.
Biyoterörizm ve Şarbon
Şarbon, biyolojik silah olarak kullanılabilme potansiyeli nedeniyle dikkatle izlenmesi gereken bir patojendir. 2001 yılında ABD’de meydana gelen şarbon saldırıları, bu bakterinin ne kadar tehlikeli olabileceğini göstermiştir. Bu olayların ardından birçok ülke, biyoterörizm tehditlerine karşı önlemlerini artırmış ve biyogüvenlik standartlarını yükseltmiştir.
Biyoterör saldırıları, toplumda panik ve korkuya yol açarak sosyal ve ekonomik düzende ciddi bozulmalara neden olabilir. Bu tür saldırılara karşı etkili bir yanıt stratejisi geliştirmek için, sağlık ve güvenlik birimlerinin koordineli çalışması gerekmektedir. Ayrıca, halkın şarbon ve diğer biyolojik tehditler konusunda bilinçlendirilmesi, olası bir saldırıya karşı daha hazırlıklı olunmasını sağlayabilir.
Şarbonun Tarihçesi ve Toplum Üzerindeki Etkileri
Şarbon, insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Antik Mısır’da ve Orta Çağ Avrupa’sında sıkça görülen bu hastalık, tarım toplumlarının ekonomik yapısını ve sosyal düzenini derinden etkilemiştir. 19. yüzyılda Louis Pasteur ve Robert Koch gibi bilim insanlarının çalışmaları sayesinde, şarbonun etken maddesi ve yayılma yolları keşfedilmiş ve hastalığın kontrol altına alınması konusunda önemli adımlar atılmıştır.
Modern tıbbın ve veterinerlik biliminin gelişmesiyle birlikte, şarbon enfeksiyonları önemli ölçüde azalmış olsa da, hastalığın tamamen ortadan kaldırıldığını söylemek mümkün değildir. Özellikle Afrika ve Asya gibi gelişmekte olan bölgelerde, şarbon vakaları hala bildirilmektedir ve bu durum küresel sağlık açısından bir tehdit oluşturmaktadır.
Sonuç
Şarbon enfeksiyonu, ciddi sonuçlara yol açabilen ve hem insanlar hem de hayvanlar için büyük tehlike arz eden bir hastalıktır. Enfeksiyonun farklı formları, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak, hastalığın yayılmasını önlemek için kritik öneme sahiptir. Aşılama programları, hijyen önlemleri ve bilinçlendirme çalışmaları, şarbonun kontrol altına alınmasında etkili stratejiler arasında yer almaktadır. Ayrıca, biyoterörizm tehdidi göz önünde bulundurulduğunda, ulusal ve uluslararası düzeyde biyogüvenlik önlemlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Referanslar:
- Şarbon Enfeksiyonu Belirtileri, Nedenleri, Tanısı, Tedavisi
- Dixon, T. C., Meselson, M., Guillemin, J., & Hanna, P. C. (1999). Anthrax. New England Journal of Medicine, 341(11), 815-826.
- Inglesby, T. V., O’Toole, T., Henderson, D. A., Bartlett, J. G., Ascher, M. S., Eitzen, E., & Hauer, J. (2002). Anthrax as a biological weapon, 2002: updated recommendations for management. Journal of the American Medical Association, 287(17), 2236-2252.
- Turnbull, P. C. (1991). Anthrax vaccines: past, present and future. Vaccine, 9(8), 533-539.
- Swartz, M. N. (2001). Recognition and management of anthrax—an update. New England Journal of Medicine, 345(22), 1621-1626.
- Mock, M., & Fouet, A. (2001). Anthrax. Annual Review of Microbiology, 55(1), 647-671.
- Dragon, D. C., & Rennie, R. P. (1995). The ecology of anthrax spores: tough but not invincible. Canadian Veterinary Journal, 36(5), 295.
- Brachman, P. S. (1980). Inhalation anthrax. Annals of the New York Academy of Sciences, 353(1), 83-93.
- Smith, H., Keppie, J., & Stanley, J. L. (1954). The chemical basis of the virulence of Bacillus anthracis: II. Some biological properties of bacterial products. British Journal of Experimental Pathology, 35(6), 572.
- O’Brien, J., Friedlander, A., Dreier, T., Ezzell, J., & Leppla, S. (1985). Effects of anthrax toxin components on human neutrophils. Infection and Immunity, 47(1), 306-310.
- Pile, J. C., Malone, J. D., Eitzen, E. M., & Friedlander, A. M. (1998). Anthrax as a potential biological warfare agent. Archives of Internal Medicine, 158(5), 429-434.
- Meselson, M., Guillemin, J., Hugh-Jones, M., Langmuir, A., Popova, I., Shelokov, A., & Yampolskaya, O. (1994). The Sverdlovsk anthrax outbreak of 1979. Science, 266(5188), 1202-1208.
- Van Ness, G. B. (1971). Ecology of anthrax. Science, 172(3990), 1303-1307.
- Leppla, S. H. (1982). Anthrax toxin edema factor: a bacterial adenylate cyclase that increases cyclic AMP concentrations of eukaryotic cells. Proceedings of the National Academy of Sciences, 79(10), 3162-3166.
- Shafazand, S., Doyle, R., Ruoss, S., Weinacker, A., & Raffin, T. A. (1999). Inhalational anthrax: epidemiology, diagnosis, and management. Chest, 116(5), 1369-1376.
- Spencer, R. C. (2003). Bacillus anthracis. Journal of Clinical Pathology, 56(3), 182-187.
- Alibek, K. (1999). Anthrax: A Disease and a Weapon. In Biohazard: The Chilling True Story of the Largest Covert Biological Weapons Program in the World-Told from Inside by the Man Who Ran It (pp. 97-102). Delta.
- Zilinskas, R. A. (1997). Iraq’s biological weapons. The past as future?. JAMA, 278(5), 418-424.
- Keim, P., Smith, K. L., Keys, C., Takahashi, H., Kurata, T., & Kaufmann, A. (2001). Molecular investigation of the Aum Shinrikyo anthrax release in Kameido, Japan. Journal of Clinical Microbiology, 39(12), 4566-4569
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/