Lejyonella, Lejyoner Hastalığının 14 Belirtisi, Pontiac Ateşi

100 / 100

Lejyonella, son yıllarda giderek artan bir sağlık tehdidi haline gelmiştir. Mikrobiyolojik olarak Legionella bakterisinin neden olduğu ve insan sağlığı üzerinde ciddi etkileri olan bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu bakterinin sebep olduğu en yaygın ve ciddi hastalık, halk arasında “Lejyoner Hastalığı” olarak bilinen Legionellosis’tir. Lejyoner Hastalığı, özellikle 50 yaş ve üzerindeki bireyler, sigara içenler, bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve kronik hastalıklara sahip olanlar için ölümcül olabilecek solunum yolu enfeksiyonlarına yol açar. Bakterinin suda ve havada yayılması, hastalığın büyük topluluklara yayılmasını kolaylaştırır ve bu yüzden halk sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturur.

Lejyonella, Lejyoner Hastalığının 14 Belirtisi, Pontiac Ateşi

Lejyonella bakterisi ilk kez 1976 yılında ABD’de Philadelphia’da bir Amerikan Lejyonu toplantısında 221 kişiyi etkileyip 34 kişinin ölümüne neden olan büyük bir salgında keşfedilmiştir. Bu olaydan sonra, bakterinin varlığı ve hastalık üzerindeki etkileri geniş çapta araştırılmıştır. Bugün, dünya genelinde yüzlerce salgınla ilişkili olan bu bakteri, uygun su yönetimi ve hijyen standartlarına uyulmadığında ciddi sağlık riskleri doğurabilmektedir. Özellikle oteller, hastaneler, ve yaşlı bakım evleri gibi geniş su sistemlerine sahip büyük yapılarda bakterinin hızla çoğalması mümkündür.

Lejyonella bakterisinin en yaygın yayılma şekli, su sistemleri aracılığıyla aerosolize olmuş su damlacıklarıdır. Bu, duşlar, havalandırma sistemleri, süs havuzları ve klima soğutma kuleleri gibi ortamlar aracılığıyla gerçekleşir. İnsanlar bu aerosolize su damlacıklarını soluduklarında bakteriye maruz kalabilirler. Bu nedenle, binaların su sistemlerinin düzenli olarak kontrol edilmesi ve uygun su sıcaklıklarının korunması, bakterinin yayılmasını önlemek açısından kritik öneme sahiptir.

Bu makalede Lejyonella bakterisinin ne olduğu, nasıl yayıldığı, Lejyoner Hastalığı belirtileri ve tedavi yöntemleri detaylı olarak ele alınacaktır. Ayrıca, bu hastalığın halk sağlığı üzerindeki etkileri ve yayılmasının önlenmesine yönelik alınması gereken önlemler de incelenecektir. Bu kapsamda, hastalığın kökeninden günümüze kadar olan gelişim süreci, mikrobiyolojik ve epidemiyolojik yönleriyle birlikte değerlendirilecektir.

Lejyonella, Lejyoner Hastalığının 14 Belirtisi, Pontiac Ateşi

Lejyonella Bakterisi Nedir?

Lejyonella, gram-negatif bir bakteridir ve su ortamlarında doğal olarak bulunur. Toprak, göller, nehirler gibi doğal ortamlarda düşük sayılarda bulunan bu bakteri, insan yapımı su sistemlerinde uygun koşulları bulduğunda hızla çoğalabilir. Lejyonella, özellikle 20°C ile 45°C arasında bulunan sıcak sularda çoğalma eğilimindedir. Su sıcaklığının 50°C’nin üzerine çıkması, bakterinin üremesini durdurur ve 60°C üzerindeki sıcaklıklar bakteriyi öldürür. Bu nedenle, sıcak su sistemlerinin düzenli olarak bu sıcaklık aralığında tutulması, bakterinin yayılmasını önlemek için önemlidir.

Lejyonella’nın yayılmasının başlıca nedeni, suyun aerosolize olduğu ortamlardır. Örneğin, duşlar, soğutma kuleleri, hidromasaj küvetleri ve süs havuzları, bakterinin yayılabileceği potansiyel kaynaklardır. Bu ortamlarda bulunan su, bakteriyi taşıyan damlacıklar şeklinde havaya yayılır ve solunum yoluyla vücuda girdiğinde enfeksiyona neden olabilir. Lejyonella’nın, kişiden kişiye doğrudan bulaşmadığı ve yalnızca aerosolize su damlacıklarıyla bulaştığı bilinmektedir.

Lejyonella bakterisinin birkaç farklı türü vardır, ancak en yaygın olarak insanlarda hastalığa neden olan türü Legionella pneumophila’dır. Bu tür, Lejyoner Hastalığı’na neden olan başlıca etken olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, bu bakteri türü doğada serbest yaşam formu olarak bulunabildiği gibi, amipler gibi tek hücreli organizmaların içinde de yaşayabilir. Bu, bakterinin suda daha uzun süre hayatta kalmasına ve çoğalmasına olanak tanır.

Lejyoner Hastalığı Belirtileri

Lejyoner Hastalığı, Legionella pneumophila bakterisinin neden olduğu ciddi bir solunum yolu enfeksiyonu, özellikle zatürre (pnömoni) türüdür. Genellikle bakterinin solunum yoluyla vücuda girmesiyle başlar ve akciğerlerde enfeksiyona neden olur. Hastalık, adını 1976’da ABD’nin Philadelphia kentinde düzenlenen Amerikan Lejyonu toplantısında çıkan bir salgından almıştır. O zamandan beri, halk sağlığı açısından önemli bir tehdit olarak tanımlanmıştır ve hem bireysel vakalar hem de büyük salgınlar şeklinde ortaya çıkabilmektedir.

Belirtilerin Ortaya Çıkışı ve Kuluçka Süresi

Lejyoner Hastalığı, bakteriye maruz kaldıktan sonra genellikle 2-10 gün arasında ortaya çıkan belirtilerle başlar. Bununla birlikte, bazı durumlarda kuluçka süresi 2 haftaya kadar uzayabilir. İlk aşamada grip benzeri semptomlarla başlar, bu da hastalığın başlangıçta teşhis edilmesini zorlaştırabilir. Hastalığın belirtileri genellikle yavaş yavaş ortaya çıkar ve zamanla şiddetlenir.

Başlangıç belirtileri şunlardır:

  1. Yüksek ateş: Genellikle 39°C ve üzeri ateş görülür.
  2. Baş ağrısı: Şiddetli baş ağrıları, hastalığın erken dönemlerinde yaygındır.
  3. Kas ağrıları: Vücutta genel bir kırgınlık ve kas ağrıları meydana gelir.
  4. Halsizlik ve yorgunluk: Hastalar kendilerini aşırı yorgun ve halsiz hissederler.

Bu erken semptomlar, çoğu zaman grip veya diğer solunum yolu enfeksiyonlarıyla karıştırılabilir. Ancak Lejyoner Hastalığı ilerledikçe, zatürre belirtileri ortaya çıkmaya başlar ve hastalığın ciddiyeti artar.

İlerleyen Aşamalar ve Ana Belirtiler

Lejyoner Hastalığı ilerledikçe, zatürre belirtileri ve ciddi solunum yolu sorunları gelişir. Bu aşamada hastalığın tanısı daha belirgin hale gelir, ancak belirtiler her zaman hemen tanımlanamayabilir. En yaygın belirtiler şunlardır:

  1. Öksürük: Genellikle başlangıçta kuru öksürük olarak başlar, ancak hastalık ilerledikçe balgamlı hale gelebilir. Bazı hastalarda kanlı balgam da görülebilir.
  2. Nefes darlığı: Hastalar nefes almakta zorlanır ve hızlı soluma ortaya çıkabilir. Bu, hastalığın akciğerlerde yarattığı hasardan kaynaklanır.
  3. Göğüs ağrısı: Solunum sırasında veya öksürükle birlikte şiddetlenen göğüs ağrısı yaygındır.
  4. Mide bulantısı, kusma ve ishal: Bazı vakalarda gastrointestinal belirtiler de görülebilir. Bu semptomlar, Lejyoner Hastalığı’nı diğer pnömoni türlerinden ayıran önemli işaretler arasında yer alır.
  5. Zihinsel bulanıklık ve bilinç değişiklikleri: Ağır vakalarda, hastalarda zihin bulanıklığı, konsantrasyon kaybı, bilinç bulanıklığı ve hatta halüsinasyonlar meydana gelebilir. Bu, özellikle yaşlılarda ve bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde daha yaygındır.

Risk Grupları ve Hastalığın Ciddiyeti

Her yaş grubunu etkileyebilir, ancak bazı bireyler hastalığa yakalanma konusunda daha yüksek risk altındadır. Hastalık özellikle şu risk gruplarındaki kişilerde daha ağır seyreder:

  1. 50 yaş ve üzeri kişiler: Yaşlı bireylerde bağışıklık sistemi zayıfladığı için hastalık daha ciddi bir tablo çizer.
  2. Sigara içenler: Sigara kullanımı, akciğerlerin doğal savunma mekanizmalarını zayıflatarak bakterilere karşı savunmasız hale getirir.
  3. Bağışıklık sistemi zayıf olanlar: Kanser tedavisi görenler, HIV/AIDS hastaları, organ nakli sonrası bağışıklık baskılayıcı ilaç kullananlar gibi bireylerde hastalık riski daha yüksektir.
  4. Kronik hastalığı olanlar: Kronik akciğer hastalıkları (örneğin KOAH), böbrek yetmezliği, diyabet gibi rahatsızlıkları olan bireylerde de Lejyoner Hastalığı ağır seyreder.
  5. Hastane kaynaklı enfeksiyonlar: Yoğun bakım ünitelerinde, ventilatöre bağlı hastalarda veya hastanelerde yatan diğer bağışıklık sistemi zayıf bireylerde hastane kaynaklı Lejyoner Hastalığı vakaları sıkça görülür.

Lejyonella ve Diğer Hastalıklar

Lejyonella bakterisi sadece Lejyoner Hastalığı’na neden olmakla kalmaz; aynı zamanda Pontiac Ateşi adı verilen daha hafif bir hastalığa da yol açabilir. Pontiac Ateşi, Lejyoner Hastalığı’ndan farklı olarak pnömoniye neden olmaz ve genellikle grip benzeri semptomlarla seyreder. Ateş, baş ağrısı, kas ağrıları ve halsizlik gibi belirtiler, Pontiac Ateşi’nin ana semptomlarıdır ve genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden düzelir. Pontiac Ateşi’nin tedavi gerektirmemesi ve genellikle hafif seyretmesi, Lejyoner Hastalığı’ndan en büyük farkıdır.

Ancak, bakteri özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde diğer enfeksiyonlara da yol açabilir. Özellikle, hastane ortamlarında bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda Lejyonella kaynaklı zatürre riski daha yüksektir. Hastane kaynaklı enfeksiyonlar, genellikle kirli su sistemlerinden veya uygun sterilizasyon yapılmayan medikal cihazlardan kaynaklanabilir. Bu nedenle, sağlık kuruluşları su sistemlerinin bakımına ve dezenfeksiyonuna büyük özen göstermelidir.

Lejyonella Bakterisinin Yayılması ve Önlenmesi

Lejyonella bakterisinin yayılmasını önlemek için alınması gereken en önemli önlemlerden biri, su sistemlerinin düzenli olarak bakımı ve dezenfeksiyonudur. Özellikle oteller, hastaneler, ofis binaları gibi büyük tesislerde su sıcaklıklarının düzenli olarak kontrol edilmesi, bakterinin çoğalmasını engelleyebilir. Soğutma kuleleri, su depoları ve duş başlıkları gibi suyun durgunlaştığı ve aerosolize olabileceği alanlar, bakteri üremesi için ideal ortamlardır. Bu yüzden bu tür alanların periyodik olarak temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi, halk sağlığı açısından kritik öneme sahiptir.

Ayrıca, su sistemlerinde biyofilm adı verilen organik madde birikimlerinin oluşması, bakterinin çoğalmasını teşvik edebilir. Biyofilm, su borularında ve yüzeylerde bakterilerin yapışıp bir araya gelerek oluşturduğu bir tabakadır ve bu tabaka içinde Lejyonella bakterileri daha dirençli hale gelir. Biyofilm oluşumunu engellemek için düzenli temizleme ve bakım işlemleri uygulanmalıdır.

Lejyonella’nın yayılmasını önlemede bir diğer önemli faktör de su sıcaklıklarının kontrolüdür. Özellikle sıcak su sistemlerinde suyun 50°C’nin üzerinde tutulması, bakterinin üremesini durdurabilir. Soğuk su sistemlerinde ise suyun 20°C’nin altında tutulması önerilir. Ayrıca, suyun durgun kalmaması için düzenli olarak sirkülasyon sağlanmalı ve gerektiğinde suyun kimyasal dezenfeksiyonu yapılmalıdır.

Lejyonella, Lejyoner Hastalığının 14 Belirtisi, Pontiac Ateşi

Lejyoner Hastalığı Tedavisi ve Korunma Yolları

Lejyoner Hastalığı, erken tanı konulduğunda tedavi edilebilen, ancak tedavi edilmediğinde ölümcül olabilecek ciddi bir enfeksiyondur. Tedavi süreci, bakteriyel enfeksiyonları hedef alan antibiyotiklerle yürütülür ve özellikle hastalığın ciddiyeti ile hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak tedavi yöntemi belirlenir.

Antibiyotik Tedavisi

Lejyoner Hastalığı tedavisinde en yaygın kullanılan yöntem antibiyotik tedavisidir. Legionella pneumophila, beta-laktam antibiyotiklere (örneğin, penisilin ve sefalosporinler) doğal olarak dirençlidir. Bunun sebebi, bakterinin hücre içi bir patojen olmasıdır. Bu yüzden hücre içi bakterilere karşı etkili olan antibiyotikler kullanılır. hastalığa yönelik tedavi genellikle makrolid grubu antibiyotikler ve florokinolonlar ile yapılır.

  1. Makrolid Antibiyotikler:
    • En sık kullanılan makrolid antibiyotik, azitromisin‘dir. Azitromisin, hastalığın tedavisinde ilk tercihlerden biridir. Hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabilir. Diğer makrolidler arasında klaritromisin de bulunur.
    • Makrolidler, hücre içi bakterilere karşı etkili oldukları için Legionella enfeksiyonlarına karşı yüksek etkiye sahiptir. Bu antibiyotikler bakterilerin protein sentezini inhibe ederek çoğalmalarını durdurur.
  2. Florokinolonlar:
    • Levofloksasin ve moksifloksasin gibi florokinolonlar da Lejyoner Hastalığının tedavisinde sıkça kullanılır. Bu antibiyotikler, özellikle bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda veya ciddi vakalarda daha sık tercih edilir.
    • Florokinolonlar, bakterilerin DNA replikasyonunu engelleyerek etkili olur ve genellikle hızlı bir iyileşme sağlar. Ciddi vakalarda, bu ilaçlar intravenöz (damar yoluyla) olarak uygulanabilir.
  3. Tetrasiklinler:
    • Doksisiklin, Lejyoner Hastalığı tedavisinde kullanılan bir başka antibiyotik seçeneğidir. Ancak makrolidler ve florokinolonlar kadar yaygın olarak kullanılmaz. Genellikle alternatif bir tedavi olarak kullanılır.

Tedavi Süresi

Tedavi süresi, hastalığın şiddetine, hastanın genel sağlık durumuna ve risk faktörlerine bağlı olarak değişebilir. Tipik olarak antibiyotik tedavisi 7 ila 10 gün sürer. Ancak, daha ağır vakalarda ve bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda tedavi süresi uzayabilir ve 2 ila 3 haftaya kadar çıkabilir. Hastalığın şiddetine göre antibiyotikler başlangıçta intravenöz olarak verilebilir ve hastanın durumu iyileştikçe oral antibiyotik tedavisine geçilir.

  • Hafif vakalar: Erken teşhis edilen ve hafif seyreden vakalarda, antibiyotik tedavisi genellikle oral yolla uygulanır ve hastalar birkaç gün içinde iyileşme gösterir.
  • Ağır vakalar: Ciddi zatürre belirtileri gösteren veya altta yatan kronik hastalıkları olan hastalar hastaneye yatırılır ve genellikle intravenöz antibiyotik tedavisi alırlar. Bu hastalar genellikle yoğun bakım ünitesinde takip edilir.

Destekleyici Tedavi

Lejyoner Hastalığı tedavisinde antibiyotiklerin yanı sıra hastanın genel durumunu iyileştirmek ve komplikasyonları önlemek için destekleyici tedaviler de uygulanır. Bu tedaviler, özellikle hastalığın ağır seyrettiği vakalarda önemlidir.

  1. Oksijen Tedavisi:
    • Solunum yetmezliği gelişen hastalarda, oksijen desteği sağlanır. Nefes darlığı ve düşük oksijen seviyeleri olan hastalara oksijen verilerek akciğerlerdeki oksijenizasyon iyileştirilir.
    • Ağır vakalarda veya ventilasyon (solunum cihazı) gerektiren durumlarda yoğun bakım desteği gerekebilir.
  2. Sıvı Tedavisi:
    • Yüksek ateş, kusma ve ishal gibi belirtiler nedeniyle dehidrasyon gelişebilir. Bu durumun önlenmesi için intravenöz sıvı tedavisi uygulanabilir.
    • Aynı zamanda, elektrolit dengesizliklerinin düzeltilmesi de hastanın iyileşmesine yardımcı olur.
  3. Ateş ve Ağrı Yönetimi:
    • Ateşin kontrol altına alınması ve kas ağrılarının hafifletilmesi için ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar (örneğin, parasetamol) kullanılabilir.

Yoğun Bakım Tedavisi

Hastalığın ciddi seyrettiği vakalarda, özellikle yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar, yoğun bakım tedavisi gerektirebilir. Bu hastalarda komplikasyonlar daha yaygındır ve şunları içerebilir:

  • Solunum Yetmezliği: Akciğerlerdeki enfeksiyon ciddi solunum yetmezliğine yol açabilir. Bu durumda hastalar solunum cihazına bağlanarak oksijen tedavisi alır.
  • Septik Şok: Lejyonella bakterisinin kan dolaşımına girmesiyle septik şok gelişebilir. Bu durumda hastaların kan basıncı kritik derecede düşer ve acil müdahale gerektirir.
  • Böbrek ve Karaciğer Yetmezliği: Çoklu organ yetmezliği gelişen vakalarda, böbrek veya karaciğer yetmezliği gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir ve diyaliz gibi ek tedavilere ihtiyaç duyulabilir.

Komplikasyonların Yönetimi

Komplikasyonlar hayatı tehdit edici olabilir. Erken teşhis ve tedavi, bu komplikasyonların önlenmesinde hayati öneme sahiptir. Tedavi edilmediği takdirde, aşağıdaki ciddi komplikasyonlar gelişebilir:

  • Plevral efüzyon: Akciğer zarları arasında sıvı birikmesi olup, solunum yetmezliğine neden olabilir.
  • Solunum yetmezliği: Akciğerlerin oksijen sağlayamaması ve hastanın ventilatöre bağlanmasını gerektirebilir.
  • Septisemi: Bakterinin kan dolaşımına yayılmasıyla ortaya çıkan ciddi bir enfeksiyon durumudur ve acil tıbbi müdahale gerektirir.
  • Böbrek yetmezliği: Bakterinin diğer organlara yayılmasıyla böbrek fonksiyonlarının bozulması durumu gelişebilir.

Tedavi Sonrası Takip ve İyileşme

Tedavi sürecinde en önemli faktörlerden biri hastanın düzenli olarak takip edilmesidir. Antibiyotik tedavisi sonrası iyileşen hastalar, birkaç hafta içinde normal sağlık durumlarına geri dönebilirler. Ancak, ağır hastalık geçiren bireylerde iyileşme süresi daha uzun olabilir ve hastalığın bıraktığı akciğer hasarı gibi kalıcı etkiler olabilir.

  • Rutin kontroller: Hastalığın tam olarak iyileşip iyileşmediğini kontrol etmek için düzenli tıbbi takip gerekir.
  • Akciğer fonksiyonları: Hastalık sonrasında akciğerlerde kalıcı hasar gelişip gelişmediğini kontrol etmek için solunum testleri yapılabilir.
  • Rehabilitasyon: Ağır vakalarda, hastalar solunum rehabilitasyonuna ihtiyaç duyabilirler.

Halk Sağlığı ve Lejyonella Salgınları

Lejyonella salgınları, dünya genelinde halk sağlığı için önemli bir tehdit oluşturur. Bu tür salgınlar, genellikle oteller, hastaneler, yaşlı bakım evleri gibi büyük su sistemlerine sahip yerlerde ortaya çıkar. Özellikle kapalı alanlardaki soğutma kuleleri ve klimalar gibi cihazlar, bakterinin yayılması için ideal koşullar sağlar. Bu nedenle, bu tür tesislerde düzenli denetimlerin yapılması ve hijyen standartlarına sıkı bir şekilde uyulması gereklidir.

Dünya genelinde, hastalığın bildirilme oranları, birçok ülkede artırılmış izleme ve tanı olanakları sayesinde giderek artmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde, bu hastalığın tanı ve tedavi yöntemleri daha erişilebilir hale gelmiştir. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkelerde Lejyonella kaynaklı hastalıklar hala büyük bir tehdit olarak varlığını sürdürmektedir. Bu ülkelerde su yönetim sistemlerinin yetersizliği ve hijyen standartlarının düşük olması, salgın riskini artırmaktadır.

Sonuç

Lejyonella bakterisi ve Lejyoner Hastalığı, özellikle modern yaşamın getirdiği su sistemlerine bağımlılıkla birlikte daha yaygın hale gelen ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Bu hastalığın önlenmesi ve yayılmasının durdurulması için düzenli su sistemi bakımları, dezenfeksiyon ve sıcaklık kontrolü büyük önem taşır. Lejyonella salgınları, yalnızca bireyleri değil, büyük toplulukları da tehdit eden ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açabileceğinden, bu konuda bilinçli olmak ve gerekli önlemleri almak hayati önem taşır.

Referanslar:

  1. Lejyonella, Lejyoner Hastalığının 14 Belirtisi, Pontiac Ateşi
  2. Bartram, J., Chartier, Y., Lee, J. V., Pond, K., & Surman-Lee, S. (2007). Leg. and the prevention of legionellosis. World Health Organization.
  3. Edelstein, P. H. (2004). Legionnaires’ disease: history and clinical findings. UpToDate.
  4. Fields, B. S., Benson, R. F., & Besser, R. E. (2002). Leg. and Legionnaires’ disease: 25 years of investigation. Clinical Microbiology Reviews.
  5. Phin, N., Parry-Ford, F., Harrison, T., Stagg, H. R., Zhang, N., & Kumar, K. (2014). Epidemiology and clinical management of Legionnaires’ disease. The Lancet Infectious Diseases.
  6. Diederen, B. M. (2008). Leg. spp. and Legionnaires’ disease. Journal of Infection.
  7. Joseph, C. A., & Ricketts, K. D. (2010). Legionnaires disease in Europe 2007–2008. Eurosurveillance.
  8. Cassell, K., Gacek, P., Rabatsky-Ehr, T., Petit, S., Cartter, M., & Weinberger, D. M. (2018). Estimating the True Burden of Legionnaires’ Disease. American Journal of Epidemiology.
  9. Cunha, B. A. (2010). Legionnaires’ disease: clinical differentiation from typical and other atypical pneumonias. Infectious Disease Clinics of North America.
  10. Mercante, J. W., & Winchell, J. M. (2015). Current and emerging Leg. diagnostics for laboratory and outbreak investigations. Clinical Microbiology Reviews.
  11. García-Fulgueiras, A., Navarro, C., Fenoll, D., García, J., González-Diego, P., Jiménez-Buñuales, T., … & Lope, V. (2003). Legionnaires’ disease outbreak in Murcia, Spain. Emerging Infectious Diseases.
  12. Den Boer, J. W., & Yzerman, E. P. F. (2002). Humidifiers as a source of Legionnaires’ disease. Clinical Infectious Diseases.
  13. Garrison, L. E., Kunz, J. M., Cooley, L. A., Moore, M. R., Lucas, C., Schrag, S., & Whitney, C. G. (2016). Vital Signs: Deficiencies in Environmental Control Identified in Outbreaks of Legionnaires’ Disease. MMWR.
  14. Yzerman, E. P., Den Boer, J. W., & Lettinga, K. D. (2002). Clinical picture and diagnostic methods of Legionnaires’ disease. European Respiratory Journal.
  15. Marston, B. J., Plouffe, J. F., File, T. M., Jr., Hackman, B. A., Salstrom, S. J., & Lipman, H. B. (1997). Incidence of community-acquired pneumonia requiring hospitalization. Archives of Internal Medicine.
  16. Muder, R. R., Yu, V. L., & Woo, A. H. (1986). Mode of transmission of Leg. pneumophila. A critical review. Archives of Internal Medicine.
  17. Sopena, N., & Sabria, M. (2004). Legionnaires’ disease: Understanding the epidemiology, clinical features, diagnosis, and management. Journal of Infection and Chemotherapy.
  18. Whiley, H., Bentham, R. (2011). Leg. longbeachae and Legionellosis. Emerging Infectious Diseases.
  19. Ricketts, K. D., Joseph, C. A., & Lee, J. V. (2006). Surveillance of Legionnaires’ disease in Europe. Eurosurveillance.
  20. Hicks, L. A., Rose, C. E., Fields, B. S., Drees, M. L., Engel, J. P., Jenkins, P. R., & Feikin, D. R. (2007). Increased rainfall is associated with increased risk for legionellosis. Epidemiology and Infection.
  21. Yu, V. L., & Stout, J. E. (2008). Leg. in environmental waters: Their prevalence, dissemination, and control. ASM Press.
  22. Greig, J. E., Carnie, J. A., Tallis, G. F., Ryan, N. J., Tan, A. G., Gordon, I., … & Harte, D. J. (2004). An outbreak of Legionnaires’ disease at the Melbourne Aquarium, April 2000: Investigation and case–control study. Medical Journal of Australia.
  23. https://scholar.google.com/
  24. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
  25. https://www.researchgate.net/
  26. https://www.mayoclinic.org/
  27. https://www.nhs.uk/
  28. https://www.webmd.com/

Lejyonella, Lejyoner Hastalığının 14 Belirtisi, Pontiac Ateşi

Sağlık Bilgisi Paylaş !