Anjiyoödem Nedenleri Belirtileri ve Tedavisinin 5 Yolu
Anjiyoödem, cildin derin tabakalarında meydana gelen ve sıklıkla şişlik ile kendini gösteren bir durumdur. Genellikle yüz, dudaklar, göz kapakları, el ve ayaklarda şişliklerle ortaya çıkar ve bazen nefes borusunda ve iç organlarda da etkili olabilir. Bu durum, hastalar için oldukça rahatsız edici olabilir ve yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Akut olarak ortaya çıkabilir ve acil müdahale gerektirebilir, bu yüzden belirtilerin iyi anlaşılması ve uygun tedavi planlarının oluşturulması hayati önem taşır.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Anjiyoödem Nedenleri Belirtileri ve Tedavisinin 5 Yolu
Çeşitli nedenleri olabilir. Bunlar arasında alerjik reaksiyonlar, kalıtsal yatkınlıklar, enfeksiyonlar ve bazı ilaçların yan etkileri yer almaktadır. Alerjik kökenli anjiyoödem, vücudun bir maddeye karşı gösterdiği aşırı reaksiyon sonucu oluşur. Örneğin, bazı insanlar yiyeceklere, böcek sokmalarına veya ilaçlara karşı geliştirebilirler. Kalıtsal anjiyoödem ise genetik bir bozukluk olup, bu hastalığa sahip olan bireylerde bazı enzimlerin eksikliği söz konusu olabilir. Bu durum, ataklara daha yatkın hale getirir.
Anjiyoödem belirtileri genellikle aniden ortaya çıkar ve hızla ilerler. Şişlikler, vücutta belirli bölgelerde toplanabilir ve bu şişlikler genellikle acı vermez. Ancak, şişliklerin hava yollarında meydana gelmesi durumunda nefes alma güçlüğü yaşanabilir ki bu durum hayati tehlike oluşturabilir. Diğer belirtileri arasında ciltte kızarıklık, kaşıntı ve hassasiyet yer alabilir. Bazı hastalarda mide bulantısı, kusma veya karın ağrısı gibi gastrointestinal semptomlar da görülebilir.
Anjiyoödem tedavisinde öncelikli amaç, semptomların hızla kontrol altına alınması ve hastanın rahatlatılmasıdır. Tedavi planı, nedenine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Alerjik reaksiyon kaynaklı anjiyoödemlerde antihistaminikler ve kortikosteroidler yaygın olarak kullanılır. Ancak, kalıtsal anjiyoödemde kullanılan tedavi yöntemleri daha spesifik olabilir ve bu hastalarda C1 inhibitör replasman tedavisi gibi daha ileri müdahalelere ihtiyaç duyulabilir. Tedavi sürecinde hastaların sürekli olarak izlenmesi, özellikle ağır vakalarda hayati önem taşır.
Anjiyoödem Nedenleri
Anjiyoödem, birçok farklı tetikleyici faktörden kaynaklanabilir ve bu nedenler arasında genetik yatkınlıklar, alerjik reaksiyonlar, ilaç kullanımı ve bağışıklık sistemi bozuklukları gibi çeşitli faktörler yer almaktadır. Anjiyoödem nedenlerinin doğru şekilde belirlenmesi, hem tedavi yöntemlerinin seçilmesi hem de önleyici tedbirlerin alınması açısından hayati öneme sahiptir.
1. Alerjik Reaksiyonlar
Alerjik anjiyoödem, en yaygın görülen türlerden biridir ve genellikle vücudun belirli bir maddeye karşı verdiği aşırı bağışıklık tepkisi sonucu oluşur. Alerjenle karşılaşan bağışıklık sistemi, histamin gibi inflamatuar maddelerin salınmasına neden olarak damarların genişlemesine ve cilt altına sıvı sızmasına yol açar. Bu durumda dokularda ani şişlikler meydana gelir.
Alerjik anjiyoödemin en yaygın tetikleyicileri şunlardır:
- Yiyecekler: Özellikle yer fıstığı, kabuklu deniz ürünleri, süt, yumurta, soya ve buğday gibi gıdalar yaygın alerjenler arasındadır. Bu yiyeceklere karşı gelişen alerjik reaksiyonlar, hızlı bir şekilde anjiyoödem semptomlarına yol açabilir.
- İlaçlar: Penisilin, aspirin ve nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ’ler) gibi ilaçlar, alerjik anjiyoödem vakalarının en önemli nedenleri arasındadır. Bazı ilaçlar, özellikle ilk kez kullanıldığında vücutta güçlü bir alerjik reaksiyona yol açabilir.
- Böcek Sokmaları: Arı ve yaban arısı sokmaları, alerjik reaksiyonları tetikleyerek anjiyoödem oluşumuna neden olabilir. Bu tür vakalar genellikle acil müdahale gerektirir.
- Lateks: Latekse karşı alerjisi olan bireylerde, lateksle temas sonucu hızlı bir şekilde anjiyoödem gelişebilir.
Alerjik anjiyoödem genellikle alerjenle karşılaşıldıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkar. Bu tür vakalarda, nefes darlığı ve boğulma hissi gibi ciddi belirtiler yaşanabilir ve bu da acil müdahale gerektirebilir. Alerjik reaksiyonların en şiddetli formu olan anafilaksi de anjiyoödemle birlikte ortaya çıkabilir ve bu durumda epinefrin enjeksiyonu hayat kurtarıcı olabilir.
2. İlaçlar
Bazı ilaçlar, alerjik reaksiyondan bağımsız olarak anjiyoödem gelişimine yol açabilir. Bu tür vakalarda, ilaçların kimyasal yapısı nedeniyle vücudun inflamatuar yanıtı tetiklenir.
İlaç kaynaklı anjiyoödemin başlıca nedenleri şunlardır:
- ACE İnhibitörleri (Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim İnhibitörleri): Bu ilaç grubu, özellikle yüksek tansiyon tedavisinde kullanılır ve bazı kişilerde anjiyoödem gelişmesine yol açabilir. ACE inhibitörleri, bradikinin adı verilen bir molekülün birikmesine neden olarak damar genişlemesine ve sıvı sızmasına yol açar. Anjiyoödem, ACE inhibitörü kullanan hastaların %0,1-0,7’sinde görülür ve genellikle ilaç kullanımından birkaç hafta sonra ortaya çıkabilir.
- Nonsteroidal Antiinflamatuar İlaçlar (NSAİİ’ler): İbuprofen, aspirin ve naproksen gibi NSAİİ’ler de bazı kişilerde atakları tetikleyebilir. Bu ilaçlar, prostaglandinlerin üretimini engelleyerek inflamasyonu tetikleyebilir ve anjiyoödem riskini artırabilir.
- Antibiyotikler: Özellikle penisilin ve sulfonamidler gibi antibiyotikler, bazı kişilerde ciddi alerjik reaksiyonlara ve anjiyoödeme neden olabilir. Bu tür ilaçlara karşı gelişen aşırı duyarlılık reaksiyonları, tedavi süresince dikkatli takip gerektirir.
İlaçlara bağlı anjiyoödem vakaları genellikle ilacın kesilmesiyle düzelir, ancak bazı vakalarda semptomların şiddetli olması durumunda acil tedavi gerekebilir.
3. Kalıtsal Anjiyoödem (HAE)
Genetik bir bozukluk olup, C1 inhibitör adı verilen bir proteinin eksikliği veya fonksiyon bozukluğu ile ilişkilidir. Bu protein, vücudun inflamatuar yanıtını düzenleyen bir enzimdir. Eksikliği durumunda, vücut kontrolsüz bir inflamatuar yanıt geliştirir ve bu durum ataklara neden olur.
Otozomal dominant bir şekilde kalıtılır, yani hastalığı taşıyan ebeveynlerden biri hastalığı çocuklarına aktarabilir. HAE, nadir görülen bir durumdur ve genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde belirtiler göstermeye başlar.
Karakteristik özellikleri şunlardır:
- Ataklar Belirli Tetikleyiciler Olmadan Ortaya Çıkabilir: Herhangi bir belirgin tetikleyici olmadan aniden gelişebilir. Ancak stres, fiziksel travma, enfeksiyonlar veya hormonal değişiklikler gibi bazı durumlar atakları tetikleyebilir.
- Sindirim Sistemi Belirtileri: Sadece cilt ve mukoza dokuları değil, aynı zamanda sindirim sistemi de etkilenebilir. Bu durumda, hastalar karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal gibi belirtilerle karşılaşabilirler. Sindirim sisteminde şişlik oluşumu, bu tür gastrointestinal semptomlara yol açabilir.
- Tedavi Zorlukları: Kalıtsal anjiyoödemde kullanılan tedavi yöntemleri, diğer türlerden farklıdır. C1 inhibitör replasman tedavisi, atakları kontrol altına almak için yaygın olarak kullanılır. Bunun yanı sıra, bazı hastalarda bradikinin inhibitörleri de semptomların kontrol altına alınmasında etkili olabilir.
Kalıtsal anjiyoödemin teşhisi, kan testleri ve genetik analizler ile doğrulanabilir. Tedavi edilmediğinde, HAE ciddi komplikasyonlara yol açabilir, bu nedenle erken tanı ve düzenli tedavi büyük önem taşır.
4. İdiopatik Anjiyoödem
Nedeni tam olarak belirlenemeyen vakaları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu durum, hastaların belirgin bir alerjene, ilaca veya genetik faktöre maruz kalmadığı halde anjiyoödem geliştirmesi durumunda kullanılır. İdiopatik anjiyoödem, tedavi edilmesi zor olabilen ve genellikle kronik bir seyir izleyen bir durumdur. Tedavi sürecinde, genellikle belirtileri hafifletmeye yönelik genel yöntemler uygulanır, ancak kesin bir tedavi yoktur.
İdiopatik anjiyoödemin tedavi yaklaşımları şunlardır:
- Semptomatik Tedavi: Antihistaminikler ve kortikosteroidler, şişliği ve inflamasyonu hafifletmek için kullanılır. Ancak, tedavi etkili olsa bile ataklar tekrar edebilir.
- Uzun Süreli İzleme: Hastaların düzenli olarak izlenmesi ve semptomlarının kontrol altında tutulması, anjiyoödemin nedenini anlamaya yardımcı olabilir. Bununla birlikte, idiopatik vakalarda nedenin bulunması zor olabilir ve tedavi süreci uzun sürebilir.
5. Enfeksiyonlar ve Bağışıklık Sistemi Bozuklukları
Bağışıklık sistemi bozuklukları ve enfeksiyonlar, nadir nedenlerden biri olabilir. Vücudun enfeksiyonlara karşı verdiği aşırı yanıt, bazen anjiyoödeme neden olabilir. Özellikle viral enfeksiyonlar, bağışıklık sistemini tetikleyerek inflamatuar bir reaksiyona yol açabilir. Bunun yanı sıra, otoimmün hastalıklar da anjiyoödemin gelişmesine neden olabilir. Otoimmün hastalıklarda, bağışıklık sistemi kendi dokularına saldırarak anjiyoödem benzeri inflamatuar süreçleri başlatabilir.
Bağışıklık sistemi ile ilişkili anjiyoödem vakalarında tedavi, genellikle bağışıklık yanıtını düzenlemeye yönelik ilaçlar ile gerçekleştirilir. Bu tedavi, altta yatan bağışıklık sistemi bozukluğunun kontrol altına alınmasına odaklanır.
Anjiyoödem Belirtileri
Genellikle aniden ortaya çıkan ve belirli bölgelerde şişliklerle kendini gösteren bir durumdur. Cilt ve mukozal yüzeylerde şişliklere neden olan bu hastalık, bazı vakalarda hayatı tehdit edici olabilir. Anjiyoödem belirtileri, şişliklerin vücuttaki yerine, şişliklerin yaygınlığına ve tipine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu belirtiler, vücutta hafif bir rahatsızlıktan, solunum yollarında meydana gelen ciddi tıkanıklıklara kadar geniş bir yelpazede seyredebilir.
1. Şişlik (Ödem)
Anjiyoödemin en belirgin özelliği, cildin ve mukozal yüzeylerin derin katmanlarında meydana gelen şişliklerdir. Bu şişlikler aniden ortaya çıkar ve genellikle birkaç saat veya birkaç gün içinde geriler. Ancak bazı vakalarda, özellikle tedavi edilmediğinde, bu şişlikler daha uzun sürebilir. Şişlikler genellikle ağrısızdır, ancak rahatsızlık verici olabilir ve etkilenen bölgede bir dolgunluk hissi yaratabilir.
- Yüzde Şişlik: Yüz, en sık etkilediği bölgelerden biridir. Özellikle göz kapakları, dudaklar, yanaklar ve dilde şişlik meydana gelebilir. Yüzdeki şişlik, görünüm açısından rahatsız edici olmanın ötesinde, bazen konuşmayı ve yemek yemeyi zorlaştırabilir.
- Dilde ve Boğazda Şişlik: Dil ve boğazda meydana gelen şişlikler, en ciddi belirtilerden biridir. Bu bölgelerdeki şişlik, solunum yollarını tıkayabilir ve nefes almada zorluk yaratabilir. Şişlik çok hızlı bir şekilde geliştiğinde, acil tıbbi müdahale gerektirir. Boğazda meydana gelen şişlikler, boğulma hissine ve hatta solunum yetmezliğine yol açabilir, bu yüzden dil veya boğaz şişliği yaşayan kişiler derhal hastaneye başvurmalıdır.
- Ellerde ve Ayaklarda Şişlik: Bazen el ve ayaklarda da şişliklere neden olabilir. Ellerde veya ayaklarda şişlik olduğunda, günlük aktiviteler zorlaşabilir. Ayakkabı giymek, yürümek veya yazı yazmak gibi basit görevler bu şişlikler nedeniyle rahatsızlık verebilir.
2. Kaşıntı ve Kızarıklık
Vakalarda genellikle ciltte kaşıntı ve kızarıklık görülmez. Ürtiker (kurdeşen) ile birlikte olduğu vakalarda kaşıntı ve kızarıklık görülebilir, ancak bu nadirdir. Ürtiker ile birlikte olan anjiyoödem, ciltte kabarık, kırmızı, kaşıntılı döküntülerle kendini gösterir. Ürtiker anjiyoödemi ile karşılaştırıldığında, anjiyoödem cildin daha derin tabakalarını etkilediğinden genellikle kaşıntı olmadan şişlik meydana gelir.
Ancak bazı hastalarda, özellikle alerjik kökenli vakalarda, hafif kaşıntı ve kızarıklık gözlemlenebilir. Bu tür belirtiler, cildin yüzeysel reaksiyonlarını işaret eder ve genellikle alerjik reaksiyonun bir parçası olarak ortaya çıkar. Kaşıntı genellikle şişlikten önce gelir ve şiddeti değişebilir. Kaşıntı ve kızarıklık, şişliklerin olduğu bölgede değil, vücudun farklı bölgelerinde de ortaya çıkabilir.
3. Nefes Darlığı (Dispne)
Vakaların en tehlikeli belirtilerinden biri, nefes darlığıdır. Özellikle dil, boğaz veya hava yollarında meydana gelen şişlikler, solunum yollarının daralmasına ve nefes almanın zorlaşmasına neden olabilir. Boğazın şişmesi durumunda, hava yollarının tıkanma riski oldukça yüksektir. Bu durum, hastada boğulma hissi yaratabilir ve acil tıbbi müdahale gerektirir.
Nefes darlığına ek olarak, hastalar hırıltılı solunum, göğüste sıkışma hissi veya nefes alırken zorlanma gibi semptomlar yaşayabilirler. Bu durumlarda müdahale edilmediği takdirde, solunum yetmezliği veya boğulma riski artar. Dilin büyümesi ve boğazın şişmesi gibi durumlar, anjiyoödemin hayati tehlike yaratabilecek en ciddi belirtilerindendir.
4. Ses Kısıklığı ve Yutma Güçlüğü
Dil, boğaz veya larenks (gırtlak) bölgesinde şişlik meydana geldiğinde, hastalar ses kısıklığı veya tamamen ses kaybı yaşayabilir. Bu durum, şişen dokuların ses tellerine baskı yapmasından kaynaklanır. Aynı zamanda, şişlik yemek borusunu etkileyerek yutma güçlüğüne neden olabilir. Yutma sırasında ağrı, boğazda tıkanma hissi ve yiyecekleri yutamama gibi semptomlar, boğazdaki şişliğin büyüklüğüne bağlı olarak değişir.
Ses kısıklığı ve yutma güçlüğü genellikle dilin, bademciklerin veya gırtlağın etkilenmesiyle ortaya çıkar. Şişliğin solunum yollarını veya yemek borusunu tamamen tıkama riski varsa, bu durum hızla kötüleşebilir. Bu belirtiler görüldüğünde, hasta hemen tıbbi yardıma başvurmalıdır.
5. Karın Ağrısı ve Sindirim Sistemi Semptomları
Sadece cilt ve solunum yollarını etkilemez, aynı zamanda iç organları da etkileyebilir. Özellikle kalıtsal anjiyoödem (HAE) hastalarında, sindirim sisteminde de şişlikler meydana gelebilir. Karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal gibi gastrointestinal belirtiler, bu hastalarda sıkça karşılaşılan semptomlardır.
- Karın Ağrısı: Şiddetli karın ağrısı, kalıtsal anjiyoödemin en yaygın belirtilerinden biridir. Bu ağrı, mide veya bağırsakların şişmesinden kaynaklanır ve bazen o kadar şiddetli olabilir ki, apandisit veya bağırsak tıkanıklığı gibi diğer ciddi durumlarla karıştırılabilir. Anjiyoödem nedeniyle sindirim sisteminde şişlik meydana geldiğinde, karın bölgesinde dolgunluk ve rahatsızlık hissi oluşabilir.
- Bulantı ve Kusma: Sindirim sistemi anjiyoödeminde, mide bulantısı ve kusma da yaygın belirtilerdir. Özellikle bağırsaklarda şişlik olduğunda, hastalar mide bulantısı yaşayabilir ve kusma görülebilir. Bu semptomlar, sindirim sistemindeki şişlik geçene kadar devam edebilir.
- İshal: Bağırsaklarda şişlik olduğunda, hastalar ishal yaşayabilir. İshal, genellikle aniden başlar ve şiddetli olabilir. Bu durumda hastalar sıvı kaybı riskiyle karşı karşıya kalabilir ve bu yüzden dikkatli olunmalıdır.
6. Yorgunluk ve Halsizlik
Ataklar sırasında, hastalar genellikle yoğun bir yorgunluk ve halsizlik hissederler. Bu, vücudun inflamatuar yanıtı ve şişliklerin yarattığı stres nedeniyle meydana gelir. Özellikle kalıtsal anjiyoödem vakalarında, ataklar sırasında şiddetli bir bitkinlik hissi yaşanabilir. Vücudun şişliği kontrol altına almak için gösterdiği çaba, enerji kaybına ve genel bir halsizlik hissine neden olabilir.
Hastalar, ataklardan sonra günlerce kendilerini bitkin hissedebilirler. Bu durum, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve anjiyoödem ataklarının sık görüldüğü hastalarda, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunlara da yol açabilir.
Anjiyoödem Tedavisi
Anjiyoödem tedavisinde temel amaç, şişliği azaltmak ve hastanın semptomlarını hafifletmektir. Tedavi, nedenine ve şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Genel olarak tedavi yaklaşımları aşağıdaki gibidir:
- Alerjik Anjiyoödem Tedavisi: Alerjik reaksiyonlara bağlı gelişen vakalarda antihistaminik ilaçlar ve kortikosteroidler kullanılır. Antihistaminikler, histaminin etkisini bloke ederek şişliği azaltırken, kortikosteroidler inflamasyonu baskılar. Ciddi vakalarda, epinefrin enjeksiyonu da gerekebilir.
- ACE İnhibitörüne Bağlı Anjiyoödem Tedavisi: ACE inhibitörleri gibi ilaçlar anjiyoödemi tetikleyebildiği için, bu tür ilaçları kullanan hastalarda ilaç değişikliği önerilir. Bu ilaçlar kesildikten sonra, genellikle ataklar tekrarlamaz.
- Kalıtsal Anjiyoödem Tedavisi: Kalıtsal anjiyoödemde kullanılan tedavi yöntemleri, diğer türlerden farklıdır. C1 inhibitör konsantreleri, hastalara intravenöz olarak verilir ve şişliği hızla kontrol altına alır. Ayrıca, bazı hastalara bradikininin etkisini bloke eden ilaçlar da verilebilir. Uzun vadede, atakları önlemek amacıyla androgenik steroidler de kullanılabilir.
- İdiopatik Anjiyoödem Tedavisi: Nedeninin bilinmediği vakalarda, semptomları kontrol altına almak için genel tedavi yöntemleri uygulanır. Antihistaminik ve kortikosteroidler genellikle tercih edilen ilaçlardır, ancak bazı durumlarda hastalara uzun süreli koruyucu tedaviler de önerilebilir.
- Acil Müdahale: Anjiyoödemin hayatı tehdit eden durumlar yarattığı vakalarda, acil tıbbi müdahale gerekir. Özellikle nefes darlığı veya boğulma hissi yaşayan hastalar, hemen acil servise yönlendirilmelidir. Bu tür durumlarda hava yollarının açılması için epinefrin enjeksiyonu ve oksijen desteği gerekebilir.
Sonuç
Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ve bazen hayati tehlikeye neden olabilen bir sağlık sorunudur. Nedenleri çok çeşitli olabileceği gibi tedavi yöntemleri de altta yatan sebebe göre değişir. Alerjik reaksiyonlar, ilaçlar, kalıtsal faktörler ve enfeksiyonlar gibi birçok farklı tetikleyici yol açabilir. Tedavi sürecinde en önemli adım, doğru teşhis konulması ve uygun tedavi planlarının uygulanmasıdır. Erken müdahale, özellikle ciddi vakalarda, hayati önem taşır.
Referanslar:
- Anjiyoödem Nedenleri Belirtileri ve Tedavisinin 5 Yolu
- Cicardi, M., & Agostoni, A. (1996). Hereditary angioedema. The New England Journal of Medicine, 334(25), 1666-1672.
- Kaplan, A. P. (2008). Angioedema. World Allergy Organization Journal, 1(6), 103-113.
- Zingale, L. C., Beltrami, L., Zanichelli, A., Maggioni, L., Pappalardo, E., Cicardi, B., & Cicardi, M. (2006). Angioedema without urticaria: a large clinical survey. Canadian Medical Association Journal, 175(9), 1065-1070.
- Bork, K., Barnstedt, S. E., Koch, P., & Traupe, H. (2000). Hereditary angioedema with normal C1-inhibitor activity in women. The Lancet, 356(9225), 213-217.
- Lumry, W. R., Castaldo, A. J., Vernon, M. K., Wilson, D. A., Horn, P. T., & Cicardi, M. (2013). The humanistic burden of hereditary angioedema: impact on health-related quality of life, productivity, and depression. Allergy and Asthma Proceedings, 34(1), 53-59.
- Nzeako, U. C., Frigas, E., & Tremaine, W. J. (2001). Hereditary angioedema: a broad review for clinicians. Archives of Internal Medicine, 161(20), 2417-2429.
- Nielsen, E. W., Johansen, H. T., Holt, J., & Mollnes, T. E. (1996). C1 inhibitor and diagnosis of hereditary angioedema. The Lancet, 347(9012), 392-393.
- Longhurst, H. J., & Tarzi, M. D. (2006). Clinical immunology review series: an approach to the patient with angio-oedema. Clinical & Experimental Immunology, 144(3), 367-377.
- Frank, M. M. (2008). Hereditary angioedema: the clinical syndrome and its management in the United States. Immunology and Allergy Clinics, 28(3), 621-632.
- Zuraw, B. L. (2008). Hereditary angioedema. The New England Journal of Medicine, 359(10), 1027-1036.
- Gompels, M. M., Lock, R. J., Abinun, M., Bethune, C. A., Davies, G., Grattan, C., & Price, A. (2005). C1 inhibitor deficiency: consensus document. Clinical & Experimental Immunology, 139(3), 379-394.
- Bowen, T., Cicardi, M., Farkas, H., Bork, K., Kreuz, W., Zingale, L. C., & Björkander, J. (2004). 2010 International consensus algorithm for the diagnosis, therapy and management of hereditary angioedema. Allergy, Asthma & Clinical Immunology, 6(1), 1-13.
- Kaplan, A. P. (2005). Treatment of hereditary angioedema. The New England Journal of Medicine, 353(10), 1031-1033.
- Grigoriadou, S., Longhurst, H. J. (2009). Clinical immunology review series: an approach to the patient with angio-oedema. Clinical & Experimental Immunology, 155(3), 367-377.
- Bygum, A., & Andersen, K. E. (2013). Angioedema–a clinical review. Acta Dermato-Venereologica, 93(1), 122-131.
- Cicardi, M., & Zanichelli, A. (2010). Acquired angioedema. Allergy, Asthma & Clinical Immunology, 6(1), 14.
- Zuraw, B. L., & Christiansen, S. C. (2016). HAE pathophysiology and underlying mechanisms. Clinical Reviews in Allergy & Immunology, 51(2), 216-229.
- Longhurst, H. J., & Bork, K. (2019). Hereditary angioedema: an update on causes, manifestations and treatment. British Journal of Dermatology, 180(5), 999-1008.
- Agostoni, A., Aygören-Pürsün, E., Binkley, K. E., Blanch, A., Bork, K., Bouillet, L., & Cicardi, M. (2004). Hereditary and acquired angioedema: problems and progress: Proceedings of the third C1 inhibitor deficiency workshop and beyond. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 114(3), S51-S131.
- Bygum, A. (2009). Hereditary angioedema in Denmark: a nationwide survey. Orphanet Journal of Rare Diseases, 4(1), 11.
- Craig, T. J., Levy, R. J., Wasserman, R. L., Bewtra, A. K., Hurewitz, D., & Obtulowicz, K. (2009). Efficacy of human C1 esterase inhibitor concentrate compared with placebo in acute hereditary angioedema attacks. Journal of Allergy and Clinical Immunology, 124(4), 801-808.
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/