Aort Yetmezliğinin 9 Belirtisi ve Tedavisi
Aort yetmezliği, kalbin aort kapağının düzgün bir şekilde kapanmaması sonucu, kalbin sol ventrikülüne geri akan kanla karakterize edilen bir kalp kapak hastalığıdır. Bu durum, kalbin normal işleyişini bozar ve sol ventrikülün fazla çalışmasına neden olur. Aort kapağı, kalpten çıkan oksijen bakımından zengin kanın vücuda dağılmasını sağlayan ana kapaklardan biridir. Eğer bu kapak düzgün kapanmazsa, kan vücuda tam olarak dağılmadan geri kalbe döner. Bu, kalbin daha fazla çalışmasına neden olur ve zamanla ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Aort yetmezliği, sinsi bir şekilde gelişebilir ve erken dönemlerde belirti vermeyebilir. Bu da tanının geç konmasına neden olabilir, ancak ilerleyen aşamalarda semptomlar daha belirgin hale gelir ve tedavi ihtiyacı ortaya çıkar.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Aort Yetmezliğinin 9 Belirtisi ve Tedavisi
Bu hastalık, hem kronik hem de akut formlarda ortaya çıkabilir. Kronik aort yetmezliği, genellikle uzun yıllar boyunca yavaş ilerlerken, akut aort yetmezliği ani ve hayatı tehdit eden bir durumdur. Akut form, genellikle ciddi bir travma, enfeksiyon veya kalp kapağının yırtılması gibi acil tıbbi müdahale gerektiren durumlarda ortaya çıkar. Kronik form ise genellikle yaşa bağlı dejenerasyon, romatizmal hastalıklar veya doğuştan gelen yapısal anormallikler nedeniyle gelişir. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte daha yaygın bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Yaşla birlikte, kalp kapaklarında kireçlenme ve yapısal bozukluklar daha sık görülmektedir.
Aort yetmezliğinin neden olduğu kalp yükü, zamanla sol ventrikülün genişlemesine ve kalbin daha az verimli çalışmasına neden olur. Kalp, kanı vücuda pompalamak için daha fazla çalışmak zorunda kaldığında, kaslar kalınlaşır ve kalp kası yorulur. Bu durum, ileri evrelerde kalp yetmezliğine yol açabilir. Hastalarda, nefes darlığı, çabuk yorulma, göğüs ağrısı ve bayılma gibi semptomlar ortaya çıkabilir. Bu belirtiler, genellikle kalbin yeterince oksijen sağlayamaması veya vücuda yeterli kan pompalayamaması nedeniyle oluşur. Hastalığın ileri evrelerinde, yaşam kalitesinde ciddi bir düşüş gözlemlenir.
Aort yetmezliği teşhisi, detaylı bir tıbbi öykü, fiziksel muayene ve çeşitli görüntüleme teknikleri ile konur. Ekokardiyografi, kalbin yapısını ve fonksiyonlarını değerlendiren en yaygın kullanılan görüntüleme yöntemidir. Ayrıca, kalp kateterizasyonu ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi yöntemler de tanıda yardımcı olabilir. Erken teşhis ve tedavi, hastalığın ilerlemesini durdurabilir veya yavaşlatabilir, bu nedenle düzenli kontroller ve doktor takibi büyük önem taşır. Tedavi seçenekleri, hastalığın şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Hafif vakalarda ilaç tedavisi yeterli olabilirken, ileri vakalarda cerrahi müdahale gerekebilir.
Aort Yetmezliği Nedenleri
Aort yetmezliği, kalbin sol ventrikülünden çıkan ve kanın tüm vücuda dağıtılmasını sağlayan aort kapağının tam olarak kapanmaması sonucu kanın geri sızmasına neden olan bir kalp kapak hastalığıdır. Bu durum, ventrikülün ekstra yüklenmesine ve zamanla kalp fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. Aort yetmezliğinin ortaya çıkmasına neden olan birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler doğuştan gelen yapısal bozukluklardan, edinilmiş hastalıklara kadar çeşitlilik gösterir. İşte aort yetmezliğinin ana nedenleri:
1. Doğuştan Gelen (Konjenital) Nedenler
Bazı bireylerde, aort kapağı doğuştan iki yaprakçıklıdır (biküspit aort kapağı) ve normalde üç yaprakçıklı olması gerekir. Biküspit aort kapağı, aort kapak yetmezliğine yol açabilen yaygın bir doğuştan gelen bozukluktur. Bu yapısal anomali, zamanla kapakta yıpranma ve fonksiyon kaybına neden olabilir. Ayrıca, nadir görülen diğer kapak anomalileri de aort yetmezliği riskini artırabilir.
2. Romatizmal Kalp Hastalığı
Geçmişte romatizmal ateş geçiren bireylerde, bu hastalığın kalp kapaklarına zarar verme olasılığı yüksektir. Romatizmal ateş, streptokok enfeksiyonlarına bağlı olarak gelişen bir durumdur ve kalp kapaklarında kalınlaşmaya, deformasyona ve işlev bozukluğuna neden olabilir. Zamanla, bu değişiklikler aort kapağının tam olarak kapanmasını engelleyerek aort yetmezliğine yol açabilir.
3. Enfeksiyöz Endokardit
Aort yetmezliğinin diğer önemli nedenlerinden biri enfeksiyöz endokardittir. Endokardit, kalp kapaklarının iç yüzeyinde meydana gelen bakteriyel veya fungal enfeksiyonların neden olduğu ciddi bir hastalıktır. Bu enfeksiyonlar, aort kapağında tahribat yaratarak kapağın düzgün kapanmasını engelleyebilir. Endokarditin tedavi edilmemesi veya geç tanı konulması, kalıcı kapak hasarına ve aort yetmezliğine yol açabilir.
4. Dejeneratif Kapak Hastalığı
Yaşla birlikte, aort kapağının yapısında kalsifikasyon ve dejenerasyon görülebilir. Dejeneratif kapak hastalığı genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar ve aort kapağının esnekliğini kaybederek tam kapanmasını zorlaştırır. Bu durum, yaşa bağlı doğal süreçlerin bir sonucu olarak kabul edilir ve yaşlı bireylerde aort yetmezliğinin en sık nedenlerinden biridir.
5. Aort Kökü Dilatasyonu
Aort kökünün genişlemesi, aort kapağına mekanik baskı uygulayarak kapağın tam olarak kapanmasını engelleyebilir. Aort kökü dilatasyonu, genellikle hipertansiyon, Marfan sendromu veya Ehlers-Danlos sendromu gibi bağ dokusu hastalıkları ile ilişkilidir. Marfan sendromu, genetik bir hastalık olup bağ dokusunu etkiler ve aort kökünün esnekliğini kaybetmesine neden olur. Bu durum, kapağın yapısal olarak zayıflamasına ve yetmezlik gelişmesine yol açabilir.
6. Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)
Uzun süreli kontrolsüz yüksek tansiyon, aort kapağı ve çevresindeki yapılar üzerinde aşırı basınca neden olarak bu yapıların zayıflamasına katkıda bulunabilir. Hipertansiyon, aort kökünde genişlemeye ve aort kapağında fonksiyon kaybına yol açarak aort yetmezliğini tetikleyebilir.
7. Travma ve Cerrahi Komplikasyonlar
Göğüs travmaları, aort kapağına doğrudan zarar vererek aort yetmezliğine neden olabilir. Özellikle yüksek enerjili kazalar sonucu aort kapağı yırtılabilir veya hasar görebilir. Ayrıca, aort kapağı veya çevresindeki yapıların cerrahi müdahalesi sırasında oluşabilecek komplikasyonlar da yetmezliğe yol açabilir.
8. Bağ Dokusu Hastalıkları
Marfan sendromu ve Ehlers-Danlos sendromu gibi bağ dokusu hastalıkları, aort kapağını destekleyen yapıların zayıflamasına neden olur. Bu hastalıklar, aort kökünde genişlemeye ve kapak fonksiyonlarının bozulmasına yol açarak aort yetmezliği gelişimine katkıda bulunur.
9. Diğer Otoimmün ve Enflamatuvar Hastalıklar
Bazı otoimmün hastalıklar, kalp kapakçıklarının ve aort kapağının işlevini etkileyebilir. Örneğin, lupus ve ankiloza spondilit gibi hastalıklar kalp kapakçıklarını hedef alarak iltihaplanmaya ve yapısal değişikliklere neden olabilir. Bu durum, aort kapağının işlevini bozarak yetmezlik gelişmesine yol açabilir.
Aort Yetmezliği Belirtileri
Aort yetmezliği, aort kapağının tam kapanmaması sonucu kalbin sol ventrikülüne geri dönen kan akışı nedeniyle oluşan bir kalp kapakçığı hastalığıdır. Bu durum, kalbin normalden daha fazla çalışmasına ve zamanla kalp yetmezliğine yol açabilecek komplikasyonlara neden olabilir. Belirtiler, hastalığın ilerleme seviyesine ve hastanın genel sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir. İşte aort yetmezliğinde en sık görülen belirtiler ve bu belirtilerin nasıl oluştuğu hakkında detaylı bilgiler:
1. Nefes Darlığı (Dispne)
Aort yetmezliği olan hastalar genellikle fiziksel aktiviteler sırasında nefes darlığı çekerler. Hastalığın ilerleyen safhalarında, istirahat halindeyken bile nefes darlığı yaşanabilir. Bu durum, kalbin sol ventrikülünde biriken fazla kanın akciğerlerdeki basıncı artırması ve sıvı birikimine yol açması sonucunda ortaya çıkar. Özellikle geceleri artan nefes darlığı (paroksismal noktürnal dispne) hastaların uyku düzenini de bozabilir.
2. Göğüs Ağrısı (Angina)
Aort yetmezliği, kalbin fazla çalışması sonucu artan oksijen ihtiyacına karşılık veremeyen koroner damarlardan kaynaklanan göğüs ağrısına neden olabilir. Bu ağrı genellikle efor sırasında veya gece yatarken hissedilir. Göğüs ağrısı, kalp kasına yeterli miktarda kan gitmediği durumlarda ortaya çıkan bir semptomdur ve aort yetmezliğinin daha ileri aşamalarında daha sık görülür.
3. Hızlı veya Düzensiz Kalp Atışları (Çarpıntı)
Hastalar, kalplerinin hızla çarptığını ya da düzensiz attığını hissedebilirler. Bu durum, sol ventrikülün genişlemesi ve kalbin daha fazla efor sarf etmesi nedeniyle oluşur. Çarpıntılar, özellikle efor sonrası ya da stres altında belirgin hale gelir. Ayrıca, hastalığın ileri evrelerinde kalp ritim bozuklukları (aritmiler) da görülebilir.
4. Yorgunluk ve Bitkinlik
Kalp, vücuda yeterli miktarda kan pompalamakta zorlandığında, hastalar günlük aktivitelerini yerine getirirken kendilerini yorgun ve bitkin hissedebilirler. Bu, kanın etkin bir şekilde dolaşmaması ve dokulara yeterli oksijenin ulaşmaması nedeniyle oluşur. Yorgunluk, genellikle ilk fark edilen belirtilerden biri olabilir ve hastalığın kronik hale gelmesiyle artış gösterir.
5. Ödem (Şişlik)
Aort yetmezliği, ileri safhalarda sıvı birikimine yol açabilir ve bu da bacaklarda, ayak bileklerinde veya karında ödem şeklinde kendini gösterebilir. Ödem, kalbin kanı yeterince güçlü bir şekilde pompalayamaması sonucu ortaya çıkan bir belirtidir. Vücudun alt kısımlarındaki şişlikler, hastalığın kalp yetmezliğine ilerlediğinin işareti olabilir.
6. Baş Dönmesi ve Bayılma (Senkop)
Aort yetmezliği olan bazı hastalar, kan basıncının ani düşmesi veya yetersiz kan akışı nedeniyle baş dönmesi veya bayılma yaşayabilir. Bu durum, özellikle aniden ayağa kalkıldığında veya efor sırasında görülebilir. Kanın vücuda yeterince dağılmaması, beyne yeterli oksijen gitmesini engeller ve senkop ataklarına neden olabilir.
7. Horlama ve Uyku Apnesi
Sol ventrikülün genişlemesi ve kan akışındaki değişiklikler, solunum yollarının basısına yol açabilir. Bu, özellikle geceleri artan horlama ve uyku apnesi gibi uyku bozukluklarına neden olabilir. Uyku apnesi, hastaların uykularında kısa süreli solunum duraklamaları yaşaması olarak tanımlanır ve kalbin artan iş yükünü daha da ağırlaştırabilir.
8. Aortik Regürjitasyon Üfürümü
Aort yetmezliğinin klinik muayenede en tipik bulgularından biri, stetoskopla dinlenildiğinde duyulan üfürümdür. Bu, aort kapağından geri dönen kanın yarattığı türbülanstan kaynaklanan bir sestir. Üfürüm, genellikle kalbin diastol fazında duyulur ve şiddeti hastalığın derecesine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
9. Nabız Değişiklikleri
Aort yetmezliğinde, karakteristik bir nabız bulgusu olan “Corrigan nabzı” (ya da su darbesi nabzı) görülebilir. Bu, yüksek atışlı ve hızlı azalan nabız olarak tanımlanır. Nabzın bu şekilde hissedilmesi, aort yetmezliğinin artmış sistolik basınç ve düşmüş diyastolik basınçla karakterize hemodinamik değişikliklerinden kaynaklanır.
Belirtilerin Ciddiyeti ve Görülme Sıklığı
Aort yetmezliğinin belirtileri, hastalığın akut veya kronik olmasına bağlı olarak değişir. Akut aort yetmezliği genellikle ani ve şiddetli belirtilerle ortaya çıkar ve acil tıbbi müdahale gerektirir. Kronik aort yetmezliğinde ise belirtiler yavaş yavaş gelişir ve yıllar içinde kötüleşebilir. Bu süreçte kalbin kompansasyon mekanizmaları devreye girdiği için erken dönemde belirti vermeyebilir, ancak hastalık ilerledikçe semptomlar daha belirgin hale gelir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler.
Bu belirtilerin tanınması ve zamanında tedaviye başlanması, hastalığın ilerlemesinin durdurulması veya yavaşlatılması açısından büyük önem taşır.
Aort Yetmezliğinin Tanısı
Aort yetmezliğinin tanısında kullanılan en önemli yöntemlerden biri ekokardiyografidir. Ekokardiyografi, kalbin yapısını ve işlevini değerlendiren bir ultrason tekniğidir. Bu yöntemle, aort kapağının durumu ve geri kaçan kan miktarı ölçülebilir. Ekokardiyografi, hastalığın ciddiyetini değerlendirmek ve tedavi planını belirlemek için önemli bilgiler sağlar.
Kalp kateterizasyonu, daha ileri tanı yöntemlerinden biridir. Bu işlem sırasında, kalbe ince bir kateter yerleştirilir ve kalbin içindeki basınçlar ölçülür. Kalp kateterizasyonu, aort yetmezliğinin ciddiyetini değerlendirmek için kullanılan invaziv bir yöntemdir ve genellikle ekokardiyografi sonuçlarının yetersiz kaldığı durumlarda tercih edilir.
Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) de aort yetmezliğinin tanısında kullanılan bir diğer yöntemdir. MRG, kalbin ve aort kapağının detaylı görüntülerini sağlayarak, geri kaçan kan miktarını ve sol ventrikülün durumunu değerlendirmede yardımcı olur. Ayrıca, aort damarındaki genişlemeleri ve aort diseksiyonu gibi durumları da tespit edebilir.
Fiziksel muayene sırasında, doktor stetoskopla kalpte bir üfürüm duyabilir. Bu üfürüm, aort kapağındaki yetmezliğin neden olduğu türbülan akımın bir sonucudur. Kalp atışları sırasında duyulan bu anormal sesler, aort yetmezliğinin erken belirtilerinden biridir. Doktorlar ayrıca hastanın şikayetlerini ve tıbbi geçmişini de dikkate alarak tanı koyar.
Aort Yetmezliği Tedavisi
Aort yetmezliği (AY), kalpten vücuda kan taşıyan aort kapağının tam olarak kapanmaması sonucu ortaya çıkan ve kanın geriye doğru sızmasına neden olan bir kalp kapak hastalığıdır. Tedavi, aort yetmezliğinin şiddetine, hastanın semptomlarına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak şekillenir. AY’nin tedavisinde ilaç tedavisi ve cerrahi müdahaleler temel yaklaşımlar olarak kabul edilir. Erken tanı ve tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve komplikasyonları önlemek açısından kritik öneme sahiptir.
1. İlaç Tedavisi
İlaç tedavisi genellikle semptomları yönetmeye ve hastalığın ilerlemesini kontrol altına almaya yöneliktir. Bu tedavi, AY’nin hafif ve orta dereceli vakalarında veya cerrahiye uygun olmayan hastalarda kullanılır. İlaç tedavisinde kullanılan başlıca gruplar şunlardır:
- Vazodilatörler: Kan damarlarını genişleterek kalbin yükünü azaltır ve kanın geri kaçmasını hafifletir. Özellikle, ACE inhibitörleri ve kalsiyum kanal blokerleri bu grup ilaçlar arasında yer alır. Bu ilaçlar, kalp debisini artırarak semptomların azalmasına yardımcı olabilir.
- Beta Blokerler: Kalp hızını ve kan basıncını kontrol etmek için kullanılır. Ancak bu ilaçlar, AY’li hastalarda dikkatli kullanılmalıdır, çünkü kalp hızı çok fazla yavaşladığında semptomlar artabilir.
- Diüretikler: Vücutta biriken fazla sıvının atılmasını sağlar ve kalp üzerindeki yükü hafifletir. AY’nin ileri aşamalarında kalp yetmezliği gelişmiş hastalarda yaygın olarak kullanılır.
- Antihipertansif İlaçlar: Özellikle hipertansiyonun eşlik ettiği AY vakalarında, kan basıncını kontrol altında tutmak için bu ilaçlar kullanılabilir. Yüksek kan basıncı, aort kapağındaki hasarı daha da artırabilir, bu nedenle kan basıncının etkin kontrolü önemlidir.
2. Cerrahi Müdahaleler
İlerlemiş aort yetmezliğinde veya semptomların şiddetli olduğu vakalarda, cerrahi müdahale en etkili tedavi yöntemidir. Cerrahi tedavi genellikle kapak tamiri veya kapak replasmanı şeklinde gerçekleştirilir.
- Aort Kapağı Replasmanı (AKR): AY’nin şiddetli vakalarında, bozuk kapağın çıkarılıp yerine yapay veya biyolojik bir kapak yerleştirilmesi en yaygın tedavi yöntemidir. Yapay kapaklar (mekanik kapaklar) uzun ömürlüdür ancak ömür boyu antikoagülan (kan sulandırıcı) tedavi gerektirir. Biyolojik kapaklar ise kan sulandırıcı kullanımı gerektirmez, ancak daha kısa ömürlüdür ve ilerleyen yıllarda tekrar değiştirilmeleri gerekebilir.
- Kapağın Onarılması: Özellikle genç ve çocuk hastalarda tercih edilebilir. Kapağın onarılması, kapağın değiştirilmesine göre daha az invazivdir ve doğal yapının korunmasına olanak tanır. Onarım işlemleri, kapağın sızdırmazlığını artırarak kanın geriye doğru akışını azaltmayı hedefler.
- Minimal İnvaziv Cerrahi Teknikler: Son yıllarda minimal invaziv yöntemler, cerrahi müdahalelerin komplikasyonlarını ve iyileşme sürelerini azaltmak için kullanılmaktadır. Bu teknikler, klasik açık kalp ameliyatına göre daha küçük kesilerle gerçekleştirilir ve hastalar genellikle daha hızlı toparlanır.
3. Transkateter Aort Kapak Replasmanı (TAVR)
Transkateter aort kapak replasmanı (TAVR), açık kalp ameliyatı riski yüksek olan hastalar için geliştirilmiş minimal invaziv bir prosedürdür. TAVR, kateter yardımıyla yeni bir kapağın yerleştirilmesini içerir. Genellikle kasıktaki bir arterden veya nadiren göğüs bölgesinden girilerek yapılan bu işlem, hastaların daha kısa sürede iyileşmesine olanak tanır. TAVR’nin kullanımı, AY tedavisinde daha yeni ve genişletilmiş endikasyonlar ile hızla yaygınlaşmaktadır.
4. Yaşam Tarzı ve Destekleyici Tedavi
Aort yetmezliği olan hastaların, ilaç ve cerrahi tedavinin yanı sıra yaşam tarzı değişikliklerine de dikkat etmeleri gerekir. Bunlar, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak ve genel sağlığı iyileştirmek için önemlidir:
- Düzenli Takip ve Kontroller: Düzenli kardiyolojik muayeneler ve ekokardiyografi, hastalığın ilerlemesinin izlenmesini sağlar ve tedavi planının gerektiğinde güncellenmesine olanak tanır.
- Diyet ve Egzersiz: Düşük sodyumlu ve dengeli bir diyet, kalp sağlığını destekler. Hafif egzersizler ve düşük yoğunluklu aktiviteler, kalp üzerindeki yükü azaltarak genel sağlığı korur.
- Sigara ve Alkol Kullanımının Bırakılması: Sigara ve aşırı alkol tüketimi, kalp-damar sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratır ve AY’nin ilerlemesini hızlandırabilir.
- Stres Yönetimi: Stres, kalp üzerinde ekstra bir yük oluşturabilir. Meditasyon, yoga ve nefes egzersizleri gibi teknikler stres yönetimine yardımcı olabilir.
Tedavinin Başarı Oranı ve Prognoz
Aort yetmezliğinde tedavi süreci, erken tanı ve tedavi yönteminin zamanında uygulanması ile başarı şansını artırır. İlaç tedavisi, semptomların hafifletilmesi ve hastalığın kontrol altında tutulması için etkili olsa da, cerrahi müdahale genellikle ileri vakalarda kalıcı bir çözüm sunar. Aort kapağı replasmanı sonrası yaşam kalitesi ve prognoz genellikle oldukça iyidir; hastalar çoğu zaman normal yaşam aktivitelerine geri dönebilir. Ancak, tedaviye zamanında başlanmazsa ve AY ilerlerse, ciddi komplikasyonlar ve kalp yetmezliği riski artar.
Aort yetmezliğinde optimal tedavi, hasta özelinde kişiselleştirilmiş bir yaklaşım gerektirir. Kardiyologlar ve kardiyovasküler cerrahlar, hastanın genel sağlık durumu, semptomlar ve eşlik eden hastalıkları göz önünde bulundurarak en uygun tedavi yöntemini belirler.
Sonuç
Aort yetmezliği, tedavi edilmediğinde ciddi sonuçlar doğurabilecek bir kalp hastalığıdır. Ancak, erken teşhis ve uygun tedavi ile hastaların yaşam kalitesi iyileştirilebilir. Hastalığın belirtilerini erken fark etmek ve düzenli doktor kontrollerini aksatmamak, yetmezliğin olumsuz etkilerini en aza indirmek açısından büyük önem taşır.
Referanslar:
- Aort Yetmezliğinin 9 Belirtisi ve Tedavisi
- Otto, C. M. (2017). “Aortic Valve Disease.” Circulation.
- Bonow, R. O., et al. (2018). “Valvular Heart Disease.” Journal of the American College of Cardiology.
- Nishimura, R. A., et al. (2014). “2014 AHA/ACC Guideline for the Management of Patients With Valvular Heart Disease.” Journal of the American College of Cardiology.
- Rahimtoola, S. H. (2001). “The Asymptomatic Patient With Severe Aortic Regurgitation.” JAMA.
- Yoganathan, A. P., et al. (2004). “Flow Dynamics in Aortic Valve Stenosis and Regurgitation.” Journal of Biomechanics.
- Bekeredjian, R., et al. (2005). “Mechanisms of Disease: Aortic Regurgitation.” Nature Clinical Practice Cardiovascular Medicine.
- Detaint, D., et al. (2006). “Natural History of Aortic Valve Disease in Adults.” European Heart Journal.
- Braunwald, E. (2019). Heart Disease: A Textbook of Cardiovascular Medicine. 12th ed.
- Vahanian, A., et al. (2021). “Guidelines on the Management of Valvular Heart Disease.” European Heart Journal.
- Devereux, R. B., et al. (2000). “Chronic Aortic Regurgitation and Left Ventricular Function.” American Heart Journal.
- Bonow, R. O., et al. (2017). “The Role of Surgery in Asymptomatic Aortic Regurgitation.” Circulation.
- Cohn, L. H. (2020). Cardiac Surgery in the Adult. 5th ed.
- Ross, D. N. (2004). “The Ross Procedure for Aortic Valve Replacement.” Annals of Thoracic Surgery.
- Coffey, S., et al. (2014). “The Epidemiology of Valvular Heart Disease.” Heart.
- Eleid, M. F., et al. (2020). “Percutaneous Treatment Options for Aortic Regurgitation.” JACC Cardiovascular Interventions.
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/