Barrett Özofagusu: 8 Belirtisi, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi
Barrett özofagusu, modern tıbbın üzerinde büyük önemle durduğu sindirim sistemi rahatsızlıklarından biridir. Genellikle uzun süreli gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) yaşayan kişilerde ortaya çıkar ve zamanla ciddi sonuçlara yol açabilir. Yemek borusunun (özofagus) alt kısmındaki hücrelerin, mide asidinin sürekli olarak bu bölgeye kaçmasıyla birlikte yapısal değişikliklere uğramasıdır. Bu durum, hücrelerin normal yapısının bozulmasına ve daha dayanıklı bir yapıya dönüşmesine neden olur. Ancak bu değişiklikler, zamanla yemek borusunda kanser riskini artıran öncü lezyonlara dönüşebilir. Bu yüzden, erken teşhis edilmesi ve düzenli olarak takip edilmesi gereken önemli bir sağlık sorunudur.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Barrett Özofagusu: 8 Belirtisi, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi
Barrett özofagusu, özellikle reflü hastalarının yaklaşık %10’unda gelişir ve yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Ancak sadece reflü hastalığı olan kişilerde değil, reflü semptomları olmayan bireylerde de görülebilir. Risk faktörleri arasında obezite, sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi ve genetik yatkınlık önemli bir yer tutar. Genellikle belirti vermez ya da reflü ile ilişkilendirilen semptomlarla karıştırılabilir. Bu da hastalığın teşhisini zorlaştıran faktörlerden biridir. Sonuç olarak, semptomların farkında olmak ve düzenli sağlık kontrollerine gitmek bu hastalığın erken teşhisi açısından kritik öneme sahiptir.
Barrett özofagusunun kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, mide asidinin yemek borusuna sürekli olarak geri kaçması sonucunda meydana gelen tahrişin, hücrelerde bir adaptasyon sürecine yol açtığı düşünülmektedir. Normal şartlarda, yemek borusunun iç yüzeyi çok katlı yassı epitel hücrelerle kaplıdır. Ancak Barrett özofagusu gelişen kişilerde, bu hücreler ince bağırsak epitel hücrelerine benzer bir yapıya dönüşür. Bu hücresel değişim, genellikle asit reflüsüne karşı bir savunma mekanizması olarak kabul edilir; ancak, bu dönüşüm aynı zamanda adenokarsinom adı verilen ciddi bir yemek borusu kanserine zemin hazırlayabilir.
Tedavi edilmeyen Barrett özofagusu vakalarında kanser riski yüksektir. Ancak bu risk, doğru tanı ve tedavi yöntemleriyle yönetilebilir. Barrett özofagusu teşhisi konan hastalarda, düzenli endoskopik takip ve biyopsi, hastalığın ilerlemesini ve potansiyel kanser gelişimini kontrol altında tutmak için kritik öneme sahiptir. Ayrıca yaşam tarzı değişiklikleri ve bazı farmakolojik tedaviler de Barrett özofagusunun ilerlemesini yavaşlatabilir veya tamamen durdurabilir. Ancak Barrett özofagusu ile ilgili bilinçlenme, erken teşhis ve tedavi yöntemlerinin etkinliği konusunda hala yeterli farkındalık oluşturulmuş değildir.
Barrett Özofagusu Nedir?
Genellikle gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) ile ilişkilendirilen, yemek borusunun alt kısmındaki epitel hücrelerinde meydana gelen yapısal bir değişikliktir. Normalde yemek borusunun yüzeyini kaplayan hücreler, mide asidinin sürekli maruziyeti sonucu, daha dayanıklı bağırsak tipi hücrelere dönüşür. Bu duruma “intestinal metaplazi” adı verilir ve Barrett özofagusu, bu metaplazinin bir sonucudur. Barrett özofagusu, GERD’nin sık görülen bir komplikasyonu olmakla birlikte, reflü semptomları yaşamayan bireylerde de ortaya çıkabilir.
Bu hücresel değişim, yemek borusunun mide asidine karşı bir adaptasyon mekanizmasıdır; ancak ne yazık ki, bu değişim aynı zamanda adenokarsinom gibi ciddi yemek borusu kanserlerine yol açabilecek bir süreçtir. Barrett özofagusu olan kişilerin düzenli tıbbi kontrollerle izlenmesi bu nedenle hayati önem taşır.
Barrett Özofagusu Nedenleri
Barrett özofagusunun ana nedeni, uzun süreli ve şiddetli gastroözofageal reflüdür. GERD, mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasına neden olan bir hastalıktır ve bu asit kaçağı, yemek borusunun alt kısmında sürekli tahrişe yol açar. Mide asidinin neden olduğu bu kronik tahriş, zamanla yemek borusunun alt kısmındaki epitel hücrelerinde yapısal bir değişikliğe neden olur.
Bununla birlikte, GERD dışındaki bazı faktörler de Barrett gelişme riskini artırabilir. Bunlar arasında:
- Obezite: Obezite, mideye baskı yaparak mide içeriğinin yemek borusuna kaçmasını kolaylaştırabilir. Ayrıca, obezitenin kendisi yemek borusunda hücresel değişikliklere yol açabilen bir inflamatuar duruma neden olabilir.
- Sigara ve Alkol Kullanımı: Sigara ve alkol tüketimi, yemek borusundaki hücrelerin yapısını bozabilir ve reflüyü tetikleyebilir.
- Genetik Yatkınlık: Ailede Barrett ya da yemek borusu kanseri öyküsü olan bireylerde risk artmaktadır.
- Yaş: Genellikle 50 yaş üstü bireylerde daha sık görülür.
- Cinsiyet: Erkeklerde gelişme riski kadınlara göre daha yüksektir.
Barrett Özofagusu Belirtileri
Barrett özofagusu, yemek borusu (özofagus) alt kısmında, kronik asit reflüsü nedeniyle normal özofagus dokusunun anormal bağırsak dokusuna dönüşmesiyle karakterize bir durumdur. Belirtiler genellikle reflü hastalığı (GERD) ile ilişkilidir ve bazı durumlarda belirgin olmayabilir. İşte Barrett özofagusu belirtilerinin detaylı bir incelemesi:
1. Yaygın Belirtiler
- Kronik Mide Ekşimesi ve Reflü: Sürekli mide asidinin yemek borusuna geri kaçması nedeniyle oluşan yanma hissi, hastaların çoğunda en yaygın şikayettir. Yanma genellikle göğüs kemiği arkasında hissedilir ve yemeklerden sonra kötüleşebilir.
- Asit Regürjitasyonu: Mide asidinin yemek borusuna geri kaçışı, ağızda acı veya ekşi bir tat oluşturabilir.
2. Yutma Güçlüğü (Disfaji)
- Yemek borusundaki doku değişikliği, yemek borusu kaslarının düzgün çalışmasını engelleyebilir. Bu durum, yiyeceklerin boğazdan mideye geçişini zorlaştırabilir.
- Özellikle sert veya büyük parçalı yiyecekler yutulurken ağrı veya zorluk yaşanabilir.
3. Göğüs Ağrısı
- Göğüste baskı veya ağrı hissi, genellikle kalp krizi ile karıştırılabilir. Barrett özofagusunda bu ağrı, yemek borusunun alt kısmındaki irritasyondan kaynaklanır.
4. Kronik Öksürük ve Boğaz Sorunları
- Yemek borusuna kaçan asit, boğazı tahriş ederek sürekli bir öksürüğe neden olabilir.
- Boğazda gıcık hissi, ses kısıklığı veya sık sık boğaz temizleme isteği de görülebilir.
5. Kusma ve Mide Bulantısı
- İleri vakalarda veya şiddetli reflü durumlarında, yemek borusundaki asit birikimi mide bulantısına ve nadiren kusmaya yol açabilir.
6. Kilo Kaybı ve İştahta Azalma
- Yutma güçlüğü ve yemek yerken yaşanan rahatsızlıklar nedeniyle iştah azalabilir. Bu da kilo kaybına yol açabilir.
7. Belirtilerin Yokluğu
- Barrett özofagusu olan bazı hastalarda belirgin bir belirti bulunmayabilir. Bu, durumun teşhisini geciktirebilir ve genellikle rutin bir endoskopi sırasında tesadüfen tespit edilebilir.
8. İleri Dönem Belirtileri
- Barrett özofagusu, yemek borusu kanserine (özofagus adenokarsinomu) ilerleyebilir. Kanser gelişimi durumunda şu belirtiler ortaya çıkabilir:
- Ani ve açıklanamayan kilo kaybı
- Şiddetli yutma güçlüğü
- Kanlı kusma veya siyah dışkı (gastrointestinal kanama belirtisi)
Barrett Özofagusu Risk Faktörleri ve Korunma Yolları
Barrett özofagusu gelişme riskini artıran pek çok faktör bulunmaktadır.
Risk altındaki kişiler için bazı korunma yolları önerilebilir:
- Kilo Kontrolü: Obezitenin reflü ve Barrett özofagusu riskini artırdığı bilinmektedir. Düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenmek, mide üzerindeki baskıyı azaltabilir.
- Sigara ve Alkol Tüketiminden Kaçınma: Sigara ve alkol, yemek borusu hücrelerinde hasara yol açabilir ve reflüyü tetikleyebilir. Bu nedenle bu zararlı alışkanlıklardan kaçınmak önemlidir.
- Beslenme Düzeni: Reflüye neden olan yiyeceklerden (baharatlı, asitli, yağlı yiyecekler) kaçınmak, mide asidinin yemek borusuna kaçmasını engellemeye yardımcı olabilir.
- Düzenli Sağlık Kontrolleri: Özellikle reflü hastalığı olan bireylerin düzenli olarak endoskopi yaptırması, Barrett özofagusunun erken teşhisi açısından kritiktir.
Komplikasyonları
Barrett özofagusu olan kişilerde özofagus kanseri riski yüksektir. Yemek borusu hücrelerinde kanser öncesi değişiklikler olan kişilerde bile risk küçüktür. Neyse ki Barrett özofagusu olan çoğu insanda hiçbir zaman özofagus kanseri gelişmeyecektir.
Barrett Özofagusu Teşhisi
Endoskopi genellikle Barrett özofagusunun olup olmadığını belirlemek için kullanılır. Ucunda bir kamera (endoskop) bulunan ışıklı bir tüp, yemek borusu dokusunda değişiklik olup olmadığını kontrol etmek için boğazınızdan aşağı geçirilir. Normal yemek borusu dokusu soluk ve parlak görünür. Barrett özofagusunda doku kırmızı ve kadifemsi görünür.
Doktorunuz yemek borunuzdan doku (biyopsi) alacaktır. Biyopsi yapılan doku, değişimin derecesini belirlemek için incelenebilir.
Doku değişikliği derecesinin belirlenmesi
Laboratuvarda dokuyu inceleme konusunda uzmanlaşmış bir doktor (patolog), yemek borusu hücrelerinizdeki displazinin derecesini belirler. Yemek borusundaki displaziyi teşhis etmek zor olabileceğinden, en az biri gastroenteroloji patolojisinde uzmanlaşmış olmak üzere iki patologun tanınız üzerinde hemfikir olması en iyisidir. Dokunuz şu şekilde sınıflandırılabilir:
- Barrett özofagusu mevcutsa displazi yoktur ancak hücrelerde kanser öncesi değişiklikler bulunmaz.
- Hücreler kanser öncesi değişikliklerin küçük belirtilerini gösteriyorsa düşük dereceli displazi.
- Hücreler çok fazla değişiklik gösteriyorsa yüksek dereceli displazi. Yüksek dereceli displazinin, hücrelerin yemek borusu kanserine dönüşmeden önceki son adım olduğu düşünülmektedir.
Barrett yemek borusu taraması
Amerikan Gastroenteroloji Koleji, en az haftada bir GERD semptomları gösteren, proton pompa inhibitörü ilaç tedavisine yanıt vermeyen ve aşağıdakiler de dahil olmak üzere en az iki risk faktörüne sahip olan erkekler için taramanın önerilebileceğini söylüyor:
- Ailede Barrett özofagus veya özofagus kanseri öyküsü olması
- Erkek olmak
- Beyaz olmak
- 50 yaşın üzerinde olmak
- Halen veya geçmişte sigara içiyor olmak
- Çok fazla karın yağına sahip olmak
Kadınların Barrett yakalanma olasılığı önemli ölçüde daha düşük olsa da, kontrolsüz reflüleri varsa veya Barrett için başka risk faktörleri varsa kadınlar taranmalıdır.
Barrett Özofagusu Tedavisi
Barrett özofagusu, gastroözofageal reflünün (GERD) uzun dönemli ve ciddi bir komplikasyonu olarak kabul edilir. Tedavi yaklaşımları, öncelikle mevcut semptomları hafifletmek, hastanın yaşam kalitesini iyileştirmek ve en önemlisi Barrett epitelinde gelişebilecek displazi veya özofagus adenokarsinomuna ilerleme riskini azaltmak üzere planlanır. Tedavinin ayrıntıları hastanın yaşı, semptomların şiddeti, displazi varlığı ve hastanın genel sağlık durumu gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genel olarak, Barrett özofagusu tedavisi üç ana başlık altında incelenebilir: yaşam tarzı değişiklikleri, medikal (ilaç) tedaviler ve endoskopik veya cerrahi müdahaleler.
1. Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Barrett özofagusu tedavisinde ilk ve en temel adım, gastroözofageal reflünün şiddetini azaltmaya yönelik yaşam tarzı düzenlemeleridir. Bu düzenlemeler ile mide asidinin özofagusa geri kaçışını önlemek ve dolayısıyla Barrett epitelinde oluşabilecek ek hasar riskini en aza indirmek amaçlanır.
- Beslenme Düzenlemeleri: Mide asidini artıran veya reflüyü tetikleyen kahve, çikolata, baharatlı ve yağlı gıdalar ile asitli içecekler mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır. Ayrıca, öğünlerde az ama sık yemek yemek, midedeki basıncı azaltarak reflü oluşumunu engelleyebilir.
- Kilo Kontrolü: Obezite veya aşırı kilolu olmak, karın içi basıncı artırdığı için reflüyü şiddetlendirebilir. Bu nedenle vücut kitle indeksinin (VKİ) normal aralıkta tutulması, Barrett özofagusu hastalarında önemli bir önleyici ve tedavi edici unsurdur.
- Sigara ve Alkol: Sigara içmek, özofagustaki mukozal hasarı artırarak doku iyileşmesini zorlaştırır. Alkol de asit salgısını ve reflü şikayetlerini artırabilir. Bu nedenle Barrett özofagusu teşhisi konan hastalar için sigara ve alkol tüketimini bırakmak veya büyük ölçüde azaltmak önerilir.
- Uyku Pozisyonu ve Yatak Başını Yükseltme: Yemek yedikten hemen sonra uzanmak reflüyü şiddetlendirir. Bu nedenle akşam öğünlerini uyku saatinden en az 2-3 saat önce bitirmek gerekir. Aynı şekilde, yatağın baş kısmını 15-20 cm kadar yükseltmek, yerçekiminin de etkisiyle midedeki asit içeriğinin özofagusa geri kaçışını önlemeye yardımcı olur.
Bu yaşam tarzı değişiklikleri, Barrett özofagusu tedavi sürecinin temelini oluşturur. Ancak tek başına yeterli olmayabileceği için çoğu zaman ilaç tedavileri ve gerektiğinde endoskopik veya cerrahi müdahalelerle desteklenir.
2. Medikal (İlaç) Tedaviler
Barrett özofagusu tedavisinde ilaç kullanımı, esas olarak gastroözofageal reflünün şiddetini kontrol altında tutmaya ve böylece özofagusa asidin geri kaçışını önlemeye yöneliktir. En sık kullanılan ilaç grupları, proton pompası inhibitörleri (PPİ) ve H2 reseptör antagonistleridir.
- Proton Pompası İnhibitörleri (PPİ): Omeprazol, lansoprazol, pantoprazol, esomeprazol ve rabeprazol gibi ilaçlar midenin asit üretimini baskılayarak reflü semptomlarını hafifletir. Uzun süreli ve düzenli PPİ tedavisi, Barrett epitelinin ilerlemesini yavaşlatabilir veya durdurabilir. Ancak uzun süreli PPİ kullanımının kemik yoğunluğu, böbrek fonksiyonları ve bazı mineral-vitamin eksiklikleri üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Bu nedenle tedavi kararı, hasta özelinde yarar-zarar dengesi gözetilerek verilir.
- H2 Reseptör Antagonistleri: Ranitidin ve famotidin gibi ilaçlar, asit salınımını azaltarak reflü şikayetlerini hafifletebilir. Ancak PPİ’lere göre asit baskılayıcı etkileri daha zayıftır, bu nedenle genellikle reflü semptomlarının nispeten hafif olduğu vakalarda veya ek tedavi olarak kullanılırlar.
Bunlara ek olarak, motor aktiviteyi düzenleyici veya mide boşalmasını hızlandırıcı prokinetik ilaçlar (örn. metoklopramid, domperidon) da bazı hastalarda faydalı olabilir. Ancak bu ilaçların kullanımındaki etkinlik ve yan etki profilleri göz önünde bulundurularak, her hastanın kişisel ihtiyaçlarına göre reçete edilmesi gerekir.
3. Endoskopik Tedaviler
Endoskopik yöntemler, Barrett özofagusu bulunan ve özellikle displazi saptanmış hastalar için giderek daha fazla tercih edilen bir tedavi seçeneğidir. Erken dönemde saptanan displastik ya da erken evre kanseröz lezyonlar, endoskopik müdahalelerle cerrahiye gerek kalmadan kontrol altına alınabilir.
- Endoskopik Mukozal Rezeksiyon (EMR): Bu işlemde, displazi gösteren veya erken evre kanser şüphesi olan alanlar endoskopik olarak çıkarılır. Patolojik inceleme sonucunda temiz sınırlar elde edilmişse, hasta büyük bir cerrahiye gerek kalmadan tedavi edilmiş olur.
- Endoskopik Submukozal Diseksiyon (ESD): EMR’ye göre daha geniş lezyonların çıkartılmasına olanak tanır. Özellikle 2 cm’den büyük lezyonlarda, submukozal tabakaya yayılımı bulunan durumlarda uygulanır.
- Radyofrekans Ablasyon (RFA): Displastik Barrett mukozasının, radyofrekans enerjisiyle ısıtılarak tahrip edilmesi esasına dayanır. Özellikle EMR işleminden sonra kalan küçük displazi alanlarında oldukça etkilidir.
- Fotodinamik Terapi: Hastaya damar yoluyla ışığa duyarlı bir madde verilerek lezyonun bulunduğu alanın hedeflenmesi ve daha sonra endoskopik ışık kaynağı ile aktifleşen bu maddenin dokuya zarar vermesi prensibine dayanır. Ancak diğer yöntemlere nazaran yan etki riski daha yüksek olduğu için yaygın bir tercih olmaktan çıkmıştır.
Bu endoskopik tekniklerin başarısı, hastanın düzenli endoskopik kontrolleri ve alanında uzman hekimlerin tedavi yaklaşımları sayesinde artmaktadır. Displazi düzeyine ve yaygınlığına bağlı olarak, bu tedaviler tek başına veya kombine halde uygulanabilir.
4. Cerrahi Yaklaşımlar
Cerrahi tedavi, genellikle medikal ve endoskopik yöntemlerle kontrol altına alınamayan ciddi reflü vakaları veya ilerlemiş displazi ya da kanser şüphesi taşıyan hastalar için düşünülür. Barrett özofagusu için en sık başvurulan cerrahi yöntemlerden biri fundoplikasyondur. Bu operasyonda, midenin üst kısmı (fundus), yemek borusunun alt ucunun etrafına sarılarak bir “manşon” oluşturulur. Böylece gastroözofageal bileşkede kapakçık benzeri bir mekanizma oluşturularak, asidin özofagusa geri kaçışı engellenir. Fundoplikasyon, özellikle medikal tedaviye dirençli reflü semptomları yaşayan Barrett hastalarında uzun vadeli bir çözüm sunabilir.
Eğer Barrett epitelinde ileri derecede displazi veya kanser saptanırsa, kapsamlı cerrahi uygulamalar (örneğin özofagektomi) gerekebilir. Bu tür cerrahi girişimler büyük operasyonlar olduğu için ciddi riskler taşır ve ancak gerekli olduğu durumlarda, kapsamlı bir değerlendirme sonrasında uygulanır. Cerrahi tedavi sonrasında da hasta takibi oldukça önemlidir; yeni gelişebilecek lezyonların zamanında tespiti ve komplikasyonların önlenmesi için düzenli endoskopik kontroller sürdürülmelidir.
5. Düzenli Takip ve Kontroller
Barrett özofagusu, uzun yıllar belirgin semptom vermeden ilerleyebilen bir durum olduğundan, hastaların düzenli aralıklarla endoskopik takip ve kontrollerden geçmesi önerilir. Displazi tespit edilmemiş Barrett hastalarında, genellikle 3-5 yılda bir endoskopik inceleme yapılır. Düşük dereceli displazi varlığında takip aralıkları 6-12 aya, yüksek dereceli displazi varlığında ise daha da kısa süreye (örneğin 3-6 ay) inecek şekilde planlanır. Bu sıkı takip, oluşabilecek displastik değişimlerin erken dönemde yakalanarak gerekli endoskopik veya cerrahi girişimlerin hızlıca uygulanmasını sağlar.
Tedavinin Önemli Noktaları
- Kişiye Özel Tedavi: Barrett özofagusu, farklı hasta gruplarında değişken seyirli olabilir. Tedavi planı oluşturulurken hastanın yaşı, genel sağlık durumu, reflü şikayetlerinin şiddeti ve Barrett segmentinin uzunluğu gibi parametreler göz önünde bulundurulmalıdır.
- Yaşam Boyu Takip: Barrett özofagusu saptanan hastalar, displazi gelişme riskinden dolayı yaşam boyu takibe ihtiyaç duyar. Özellikle displazi saptanan vakalarda endoskopik kontrol aralıkları kısaltılarak, erken müdahale şansı arttırılır.
- Çok Disiplinli Yaklaşım: Gastroenteroloji, cerrahi, patoloji, endoskopi ve onkoloji gibi farklı branşların iş birliği içinde olduğu bir yaklaşım, tedavinin başarısını ve hasta güvenliğini artırır.
Barrett özofagusunun tedavisi, esasen reflü kontrolü üzerinden ilerler ve displazi varlığı durumunda endoskopik veya cerrahi prosedürler devreye girer. Her aşamada kritik olan ise; hastaya uygun, bireyselleştirilmiş bir tedavi planının oluşturulması ve düzenli aralıklarla yapılan endoskopik incelemelerle değişikliklerin erkenden saptanmasıdır. Bu sayede Barrett özofagusunun ilerlemesi ve olası komplikasyonların gelişmesi büyük ölçüde önlenebilir.
Barrett Özofagusu ve Kanser İlişkisi
Barrett, tedavi edilmediği takdirde yemek borusu kanseri riskini önemli ölçüde artırabilir. Özellikle adenokarsinom adı verilen bir kanser türü, Barrett özofagusu olan kişilerde daha yaygın görülmektedir. Kanser gelişme riski, Barrett özofagusu olan bireylerde düşük olmasına rağmen, hastaların düzenli olarak takip edilmesi önemlidir. Erken teşhis edilen vakalarda, kanser riski minimize edilebilir ve uygun tedavi yöntemleri ile hastalığın ilerlemesi durdurulabilir.
Sonuç
Özellikle uzun süreli reflü hastalığı yaşayan bireylerde görülen ciddi bir sağlık sorunudur. Bu hastalık, yemek borusunun alt kısmındaki hücrelerin yapısal değişikliğe uğramasıyla karakterizedir ve zamanla yemek borusu kanseri riskini artırabilir. Barrett özofagusu teşhisi konan hastaların düzenli olarak takip edilmesi, erken tedavi yöntemleri ile hastalığın ilerlemesinin durdurulması açısından hayati önem taşır. Yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve gerekirse cerrahi müdahaleler, hastalığın yönetiminde etkili stratejiler olarak öne çıkar.
Referanslar:
- Barrett Özofagusu: 8 Belirtisi, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi
- Spechler SJ, Souza RF. Barrett’s Esophagus. N Engl J Med. 2014;371:836-845.
- El-Serag HB, et al. Risk factors for Barrett’s esophagus. Gastroenterology. 2012;142(5):1072-1078.
- Wang KK, Sampliner RE. Updated guidelines 2008 for the diagnosis, surveillance and therapy of Barrett’s esophagus. Am J Gastroenterol. 2008;103(3):788-797.
- Fitzgerald RC, et al. British Society of Gastroenterology guidelines on the diagnosis and management of Barrett’s esophagus. Gut. 2014;63:7-42.
- Sharma P, et al. Guidelines for the diagnosis and management of Barrett’s esophagus. Am J Gastroenterol. 2009;104(3):580-597.
- Shaheen NJ, et al. ACG Clinical Guideline: Diagnosis and management of Barrett’s esophagus. Am J Gastroenterol. 2016;111(1):30-50.
- Hvid-Jensen F, et al. Incidence of adenocarcinoma among patients with Barrett’s esophagus. N Engl J Med. 2011;365:1375-1383.
- Vakil N, et al. The Montreal definition and classification of gastroesophageal reflux disease: a global evidence-based consensus. Am J Gastroenterol. 2006;101(8):1900-1920.
- Hillman LC, Chiragakis L, Shadbolt B, Kaye GL. Proton pump inhibitor therapy and the development of dysplasia in patients with Barrett’s oesophagus. Med J Aust. 2004;180(8):387-391.
- Weston AP, et al. Risk stratification of Barrett’s esophagus: updated model to predict progression to high-grade dysplasia and adenocarcinoma. Dis Esophagus. 2007;20(5):444-451.
- Lagergren J, Bergstrom R, Lindgren A, Nyren O. Symptomatic gastroesophageal reflux as a risk factor for esophageal adenocarcinoma. N Engl J Med. 1999;340:825-831.
- Reid BJ, et al. Barrett’s esophagus: cell biology and biomarkers for clinical practice. Nat Rev Gastroenterol Hepatol. 2010;7:369-378.
- Corley DA, et al. Long-term survival after Barrett’s adenocarcinoma diagnosis: implications for management. J Natl Cancer Inst. 2009;101(13):906-914.
- Rubenstein JH, et al. Risk factors for Barrett’s esophagus among patients with gastroesophageal reflux disease: a prospective study. Am J Gastroenterol. 2007;102:1091-1098.
- Cook MB, et al. Obesity and Barrett’s esophagus: a systematic review and meta-analysis. Am J Gastroenterol. 2008;103(5):1173-1183.
- Jankowski JA, et al. Molecular evolution of the metaplasia-dysplasia-adenocarcinoma sequence in the esophagus. Am J Pathol. 1999;154(4):965-973.
- Anderson LA, Watson RG, Murphy SJ, Johnston BT, Comber H, Mc Guigan J. Risk factors for Barrett’s esophagus and esophageal adenocarcinoma: results from the FINBAR study. World J Gastroenterol. 2007;13(10):1585-1594.
- Shaheen NJ, Ransohoff DF. Gastroesophageal reflux, Barrett esophagus, and esophageal cancer. JAMA. 2002;287(15):1972-1981
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/