Akalazya Nedir? Akalazyanın 7 Belirtisi ve Tedavisi
Akalazya, yemek borusunun (özofagus) kaslarının düzgün çalışmaması sonucu ortaya çıkan nadir bir sindirim sistemi hastalığıdır. Özofagus, yiyeceklerin ağızdan mideye taşınmasını sağlayan hayati bir yapıdır. Ancak akalazyada, yemek borusunun alt ucundaki kaslar (alt özofageal sfinkter) yeterince gevşeyemez, bu durum yutma zorluklarına, yiyeceklerin mideye ulaşamamasına ve sindirim sorunlarına yol açar. Bu hastalık genellikle sinsi bir şekilde ilerler ve erken fark edilmezse hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Her yaş grubunda görülebilmesine rağmen, genellikle 25-60 yaş aralığındaki bireylerde daha yaygındır.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Akalazya Nedir? Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi
Bu hastalık yaygın olmasa da, semptomlarının çeşitliliği nedeniyle teşhis edilmesi zaman alabilir. Bu kişilerde ilk belirtiler genellikle yutma güçlüğü (disfaji) ve göğüste baskı hissi şeklinde ortaya çıkar. Ancak ilerleyen aşamalarda hastalar, kusma, kilo kaybı, mide yanması gibi ek sorunlarla karşılaşabilir. Özellikle katı ve sıvı yiyecekleri yutarken yaşanan sorunlar, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Akalazya genellikle reflü gibi yaygın sindirim rahatsızlıkları ile karıştırılır, bu da teşhis sürecini daha da zorlaştırır.
Akalazyanın altında yatan nedenler tam olarak anlaşılamamış olsa da, sinir hücrelerinde meydana gelen hasarların hastalığın gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir. Bazı durumlarda bağışıklık sisteminin yanlışlıkla yemek borusundaki sinir hücrelerine saldırması ve bu hücrelerin işlevini kaybetmesi, hastalığı tetikleyebilir. Bununla birlikte, genetik yatkınlık, enfeksiyonlar veya otoimmün bozukluklar da akalazyaya yol açabilecek olası faktörler arasında sayılmaktadır.
Tedavi sürecinde, spesifik bir tedavi bulunmamakla birlikte, hastalığın semptomlarını hafifletmeye yönelik çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. İlaç tedavisi, balon dilatasyonu ve cerrahi müdahaleler en yaygın tedavi seçenekleri arasındadır. Tedavi edilmediğinde, ciddi komplikasyonlara ve yaşam kalitesinde önemli düşüşlere neden olabilir. Bu makalede, akalazyayı detaylı bir şekilde inceleyerek belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında kapsamlı bilgiler sunulacaktır.
Akalazya Nedir?
Akalazya, yemek borusunun alt ucunda bulunan kasların (alt özofageal sfinkter) gevşememesi ve yemek borusunun yeterli kasılma yapamaması ile karakterize kronik bir sindirim sistemi hastalığıdır. Bu durumda, ağızdan alınan yiyecekler ve sıvılar mideye geçmekte zorlanır veya geçemez. Normalde, yemek yutulduğunda, özofagusun alt ucundaki kas halkası gevşeyerek yiyeceklerin mideye geçmesine izin verir. Ancak akalazyada, bu kas halkası gerektiği gibi açılmaz ve yiyecekler yemek borusunda birikerek tıkanıklık oluşturur. Yıllar içerisinde yavaş yavaş gelişen bir hastalıktır ve çoğu zaman erken dönemde fark edilmez.
Bu hastalığın temel sorunu, yemek borusunu kontrol eden sinir hücrelerinde meydana gelen bozulmadır. Yemek borusundaki bu hücrelerin zarar görmesi, kasların düzgün bir şekilde kasılıp gevşemesini engeller. Çoğunlukla nörolojik kökenli bir hastalık olarak değerlendirilir. Özofagusun kasılma refleksi kaybolduğu için hem katı hem sıvı yiyeceklerin mideye geçişi zorlaşır. Yiyeceklerin yemek borusunda birikmesi sonucunda hastalar sık sık yemek sonrası rahatsızlık hisseder, boğazda tıkanma ve baskı gibi şikayetler yaşar. Zamanla, yemek borusu genişleyip şeklini kaybeder ve bu durum yutmayı daha da zor hale getirir.
Akalazya tedavi edilmediği takdirde ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Yemek borusunda uzun süre biriken yiyecekler, enfeksiyon riskini artırabilir ve bazı hastalarda aspirasyon pnömonisi gibi akciğer problemlerine yol açabilir. Hastalığın ileri safhalarında, yemek borusu genişledikçe kanser riski de artabilir. Her yaş grubunda ortaya çıkabilmesine rağmen, en sık 25-60 yaş aralığında görülür. Tedaviye erken dönemde başlanması, hastaların yaşam kalitesini artırır ve ciddi komplikasyonların önüne geçilmesini sağlar.
Akalazya Belirtileri
Akalazya belirtileri yavaş ve sinsi bir şekilde gelişir, bu nedenle hastalar semptomları başlangıçta hafif görmezden gelebilir. Ancak zamanla artan belirtiler, günlük yaşamda ciddi rahatsızlıklara yol açar. En yaygın belirtiler şunlardır:
1. Disfaji (Yutma Güçlüğü)
Disfaji, akalazyanın en karakteristik belirtisidir ve katı ve sıvı gıdaların yutulmasında zorluk yaşanması anlamına gelir. Hastalığın erken dönemlerinde yalnızca katı gıdalar yutulurken sorun yaşanabilir. Ancak hastalık ilerledikçe sıvılar bile yutulamaz hale gelir. Yutma sırasında hastalar, yiyeceklerin boğazda ya da göğüs ortasında sıkıştığını hissettiğini bildirir. Disfaji, beslenme düzenini zorlaştırarak kilo kaybına neden olabilir ve boğulma korkusu yaratabilir.
2. Regürjitasyon (Gıda ve Sıvıların Geri Gelmesi)
Akalazyada sık görülen bir başka belirti, yutulan gıda ve sıvıların yemek borusundan mideye ulaşamaması nedeniyle geriye gelmesidir. Bu durum “regürjitasyon” olarak adlandırılır ve özellikle yatarken veya eğilirken şiddetlenir. Hastalar, yemek borusunda biriken yiyeceklerin ya da tükürüğün aniden ağızlarına dolduğunu hisseder. Regürjitasyon, aspirasyon riskini artırarak, gıdaların soluk borusuna kaçmasına ve akciğer enfeksiyonlarına yol açabilir.
3. Göğüs Ağrısı ve Baskı Hissi
Göğüste baskı veya yanma hissi, akalazyada yaygın görülen belirtiler arasındadır. Bu ağrılar genellikle yemek borusunda biriken gıdaların yarattığı basınçtan kaynaklanır. Bazı hastalar, kalp krizi belirtileriyle karıştırılan şiddetli göğüs ağrıları yaşayabilir. Ağrı, yemek yerken veya hemen sonrasında daha yoğun hissedilir ve birkaç dakikadan birkaç saate kadar sürebilir.
4. Kilo Kaybı ve İştahsızlık
Beslenme zorlukları nedeniyle hastalar yeterli kalori alamaz ve kilo kaybı yaşarlar. Bu durum, enerji eksikliği ve yorgunluk gibi ek sorunlara yol açabilir. Akalazya hastalarının iştahları yerinde olmasına rağmen yeme sürecinin zahmetli hale gelmesi nedeniyle yemek yeme isteğinde azalma görülebilir.
5. Mide Yanması ve Reflü Semptomları
Akalazya ile reflü birbirine sıkça karıştırılır. Hastalarda mide yanması ve ağza asitli sıvıların gelmesi gibi reflü benzeri belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak bu semptomlar, asidin mide yerine yemek borusunda sıkışan gıdalardan kaynaklanır. Gerçek reflüde olduğu gibi asit kaçışı akalazyada yaygın değildir, çünkü alt özofageal sfinkter tam anlamıyla gevşemez.
6. Öksürük ve Nefes Darlığı
Gece saatlerinde, özellikle yatarken, yutulamayan sıvı ve gıdaların soluk borusuna kaçması aspirasyona neden olabilir. Bu durum öksürük, nefes darlığı ve hatta pnömoni (zatürre) gibi ciddi akciğer komplikasyonlarına yol açabilir. Bazı hastalar, boğazda sürekli gıcıklanma hissi ve inatçı öksürük şikayeti ile doktora başvururlar.
7. Psikolojik Etkiler
Akalazya uzun vadede psikolojik etkiler de yaratabilir. Sürekli yemek yeme sırasında zorlanmak, sosyal ortamlarda yemek yemekten kaçınmaya ve izole olmaya yol açabilir. Bu da depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Hastalar, beslenme sorunları nedeniyle toplum içinde rahatsızlık hissi yaşayabilir ve günlük aktivitelerde performans düşüşü görülebilir.
Akalazya Nedenleri
Akalazya nedenleri kesin olarak bilinmemekle birlikte, bu hastalıkta yemek borusundaki kasları kontrol eden sinir hücrelerinin işlevini yitirmesi kritik bir rol oynar. Çeşitli faktörlerin sinir hücrelerine zarar vererek alt özofageal sfinkterin gevşememesine yol açtığı düşünülmektedir. İşte akalazyanın gelişiminde etkili olabilecek başlıca faktörler:
1. Sinir Sistemi Bozuklukları
Akalazya, yemek borusunun kaslarını kontrol eden sinir hücrelerinin kaybından kaynaklanır. Auerbach pleksusu adı verilen sinir ağı, yemek borusundaki kasların koordinasyonunu sağlar. Ancak bu sinirlerin zarar görmesi, yemek borusunun alt ucundaki sfinkterin gevşemesini engeller. Sinir hücrelerinde meydana gelen bu bozukluk, akalazyanın en temel nedenidir.
2. Otoimmün Tepkiler
Bağışıklık sisteminin yanlışlıkla vücudun kendi dokularına saldırması otoimmün bir tepki olarak adlandırılır. Akalazyada, bağışıklık sisteminin yemek borusundaki sinir hücrelerine saldırdığı ve bu hücrelerin işlevini yitirmesine neden olduğu düşünülmektedir. Özellikle bazı viral enfeksiyonların bu otoimmün tepkiyi tetikleyebileceği öne sürülmektedir.
3. Genetik Faktörler
Aile öyküsü, akalazya gelişiminde rol oynayabilir. Akalazyası olan bireylerin aile bireylerinde de benzer belirtiler görülebilir. Genetik yatkınlık, akalazyanın gelişimini kolaylaştırabilir. Ancak akalazya, tam anlamıyla kalıtsal bir hastalık olarak kabul edilmemektedir. Bununla birlikte, genetik faktörlerin rolünü anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
4. Enfeksiyonlar
Bazı enfeksiyonların akalazya ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Özellikle Güney Amerika’da yaygın olan Trypanosoma cruzi parazitinin neden olduğu Chagas hastalığı, yemek borusundaki sinir hücrelerine zarar vererek akalazya benzeri semptomlara yol açabilir. Chagas hastalığı, akalazyanın tropikal bölgelerde daha sık görülmesinin nedenlerinden biri olarak kabul edilir.
5. Yaş ve Çevresel Faktörler
Akalazya her yaşta ortaya çıkabilse de, hastalık genellikle 25-60 yaş aralığında daha yaygındır. Yaşın ilerlemesiyle birlikte sinir hücrelerinin zayıflaması hastalığın görülme sıklığını artırabilir. Ayrıca, çevresel faktörlerin sinir hücrelerine zarar vererek hastalığı tetikleyebileceği düşünülmektedir.
6. Travma veya Cerrahi Müdahaleler
Yemek borusuna yönelik cerrahi müdahaleler veya travmalar da akalazyanın tetikleyicisi olabilir. Özellikle yemek borusu ameliyatları sırasında sinir hücrelerine zarar verilmesi, yemek borusu kaslarının işlevini kaybetmesine yol açabilir. Cerrahi sonrası akalazya gelişimi nadir olsa da, önemli bir risk faktörü olarak kabul edilir.
7. Beslenme ve Diyet Alışkanlıkları
Her ne kadar beslenme alışkanlıklarının doğrudan akalazya nedeni olduğu kanıtlanmamış olsa da, dengesiz beslenmenin sinir hücrelerinin sağlığını olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir. Özellikle vitamin ve mineral eksiklikleri, sinir hücrelerinin zayıflamasına katkıda bulunabilir.
8. Diğer Nörolojik Bozukluklarla İlişki
Bazı durumlarda diğer nörolojik hastalıklarla birlikte görülebilir. Örneğin Parkinson hastalığı gibi sinir sistemi hastalıkları, yemek borusu kaslarının işlevini etkileyerek akalazyanın ortaya çıkma riskini artırabilir. Ayrıca, bazı nöropatiler de akalazyaya yol açabilecek faktörler arasında sayılmaktadır.
Akalazya Tanısı
Akalazya tanısı, hastaların klinik belirtilerine ve çeşitli tanısal testlerin sonuçlarına dayanarak konur. Erken tanı, tedavi sürecini kolaylaştırdığı için oldukça önemlidir. Ancak belirtilerin reflü gibi diğer gastrointestinal rahatsızlıklarla karıştırılabilmesi, doğru teşhisin konulmasını zorlaştırabilir. Tanı sürecinde aşağıdaki yöntemler kullanılır:
1. Endoskopi
Endoskopi, yemek borusu ve mideyi görsel olarak incelemek için yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. İnce, esnek bir tüp yardımıyla yapılan bu işlemde, yemek borusundaki yapısal bozukluklar, darlıklar ve tıkanmalar tespit edilebilir. Erken dönemlerinde endoskopi genellikle normal görünür. Ancak ilerleyen aşamalarda yemek borusunun genişlediği ve yiyeceklerin biriktiği fark edilebilir. Endoskopi, ayrıca akalazya ile benzer belirtilere yol açan kanser, striktür veya tümör gibi diğer olasılıkların ekarte edilmesinde kullanılır.
2. Özofagus Manometrisi
Akalazya teşhisinde en hassas yöntemlerden biri manometridir. Manometri, yemek borusu kaslarının kasılma basınçlarını ve koordinasyonunu ölçer. Bu test sırasında burun yoluyla ince bir tüp yerleştirilir ve hastanın yutma sırasında yemek borusunun kasılma kalıpları değerlendirilir. Akalazya tanısında üç önemli bulguya bakılır:
- Alt özofageal sfinkterin (LES) yutma sırasında gevşememesi.
- Özofagus gövdesindeki peristaltik (düzenli kasılma) hareketlerin kaybolması.
- Artmış yemek borusu içi basınç.
Manometri testi, hastalığın klasik ve varyant tiplerini (tip I, tip II ve tip III) ayırt etmede yardımcı olur. Bu ayrım, tedavi planlaması açısından büyük önem taşır.
3. Özofagram (Yemek Borusu Grafisi veya Baryum Yutma Testi)
Baryum yutma testi, akalazya teşhisinde kullanılan görüntüleme yöntemlerinden biridir. Bu test sırasında hasta, baryum içeren bir sıvı yutar ve sıvının yemek borusundan mideye geçişi röntgen altında incelenir. Akalazyada, baryumun yemek borusunda uzun süre kalması ve borunun genişlemiş olması tipik bulgulardandır. Ayrıca yemek borusunun ucunda “kuş gagası” (bird’s beak) görünümü teşhis açısından karakteristiktir.
4. pH Ölçümü
Akalazya genellikle reflü hastalığı ile karıştırıldığı için pH ölçümü, reflü kaynaklı semptomları ekarte etmek amacıyla kullanılır. Bu test, yemek borusuna kaçan asit miktarını ölçer. Akalazyada, alt özofageal sfinkterin gevşememesi nedeniyle mide asidinin yemek borusuna geri kaçışı genellikle minimaldir. Reflü hastalarında pH seviyeleri daha sık ve uzun süreli düşüş gösterirken, akalazya hastalarında pH ölçümleri genellikle normal sınırlardadır.
5. BT veya MR Görüntüleme
Bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans (MR) gibi ileri görüntüleme yöntemleri, akalazya tanısında dolaylı yoldan yardımcı olabilir. Özellikle tümör veya yapısal anormalliklerin neden olabileceği sekonder (ikincil) akalazya durumlarını belirlemek için kullanılır. Bu tür vakalar, genellikle yemek borusu çevresinde tümör veya büyümüş lenf düğümleri tespit edildiğinde ortaya çıkar.
Akalazya Tedavisi
Akalazya tedavisinde amaç, hastalığın semptomlarını hafifletmek, yemek borusunun alt kısmındaki kasların gevşemesini sağlamak ve yutma güçlüğünü gidermektir. Tedavi yöntemleri hastalığın evresine, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna göre değişir. Her tedavi seçeneğinin kendine özgü avantajları ve sınırlamaları vardır.
1. İlaç Tedavisi
İlaç tedavisi, özellikle erken evrelerde kullanılabilir. Ancak bu yöntem, genellikle kısa süreli rahatlama sağlar ve hastalığı tamamen iyileştirmez. En yaygın kullanılan ilaçlar şunlardır:
- Kalsiyum Kanal Blokörleri: Bu ilaçlar, kasların gevşemesine yardımcı olarak alt özofageal sfinkterin açılmasını kolaylaştırır. Nifedipin gibi kalsiyum kanal blokörleri, yemeklerden önce alındığında disfaji semptomlarını hafifletebilir. Ancak yan etkiler arasında baş ağrısı, düşük tansiyon ve baş dönmesi yer alabilir.
- Nitrat Türevleri: Nitroglicerin gibi nitratlar, kas gevşetici etkileriyle alt özofageal sfinkteri rahatlatır. Ancak uzun vadeli kullanımda tolerans gelişebilir ve etkisi azalabilir. Ayrıca nitratlar, tansiyon düşüklüğü ve baş ağrısı gibi yan etkilere yol açabilir.
- Botoks Enjeksiyonları (Botulinum Toksini): Botoks, geçici olarak kasları felç ederek sfinkterin gevşemesini sağlar. Özellikle yaşlı ve cerrahiye uygun olmayan hastalarda tercih edilir. Ancak botoksun etkisi yaklaşık 6 ay ile sınırlıdır ve enjeksiyonların tekrarlanması gerekebilir.
İlaç Tedavisinin Avantajları ve Dezavantajları:
- Avantajlar: Non-invazivdir ve özellikle cerrahiye uygun olmayan hastalar için güvenli bir seçenektir.
- Dezavantajlar: Kalıcı çözüm sağlamaz ve yan etkiler ortaya çıkabilir. Hastalığın ilerleyen aşamalarında etkinliği azalır.
2. Balon Dilatasyonu
Balon dilatasyonu, akalazya tedavisinde yaygın olarak kullanılan minimal invaziv bir yöntemdir. İşlem, endoskopi yardımıyla yemek borusunun alt kısmına bir balon yerleştirilip şişirilmesiyle gerçekleştirilir. Bu sayede alt özofageal sfinkter genişletilir ve yutma güçlüğü hafifletilir.
- Prosedür: Hastaya sedasyon uygulanarak endoskop yardımıyla yemek borusunun alt kısmına balon yerleştirilir. Balon, belirli bir basınçla şişirilir ve sfinkter kasının gevşemesi sağlanır.
- Etkisi: Balon dilatasyonu, çoğu hastada yutma zorluklarını büyük oranda hafifletir. Ancak işlemden sonra yemek borusunda yırtılma riski (%5-10) mevcuttur ve bazı durumlarda prosedürün tekrarlanması gerekebilir.
Balon Dilatasyonunun Avantajları ve Dezavantajları:
- Avantajlar: Minimal invazivdir ve kısa sürede iyileşme sağlar. İşlem sonrası semptomlarda önemli iyileşme gözlemlenir.
- Dezavantajlar: Kalıcı bir çözüm olmayabilir ve işlem tekrar edilmek zorunda kalabilir. Yemek borusunda yırtılma riski vardır.
3. Cerrahi Müdahale (Heller Miyotomi)
Heller miyotomi, akalazyanın kalıcı tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Bu cerrahi işlemde, yemek borusunun alt kısmındaki sfinkter kasları kesilerek gevşetilir. Günümüzde bu işlem genellikle laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılır.
- Prosedür: Laparoskopik Heller miyotomi sırasında karın bölgesinde küçük kesiler açılır ve cerrahi aletlerle sfinkter kası kesilir. İşlem sonrası, mide ile yemek borusu arasındaki bağlantının daha rahat çalışması sağlanır.
- Fundoplikasyon: Reflü riskini azaltmak için cerrahi sırasında fundoplikasyon adı verilen bir işlem uygulanabilir. Bu yöntemde midenin üst kısmı yemek borusuna sarılarak reflü oluşumu engellenir.
Cerrahinin Avantajları ve Dezavantajları:
- Avantajlar: Kalıcı çözüm sunar ve hastaların büyük çoğunluğunda semptomlar tamamen kaybolur.
- Dezavantajlar: Cerrahi müdahale sonrası enfeksiyon, kanama veya reflü gelişme riski vardır. Ameliyat sonrası iyileşme süreci birkaç hafta sürebilir.
4. Peroral Endoskopik Miyotomi (POEM)
POEM, akalazya tedavisinde yeni ve umut verici bir yöntemdir. Bu işlemde, endoskop yardımıyla yemek borusunun iç kısmından kaslar kesilir ve sfinkter gevşetilir. POEM, laparoskopik cerrahiye göre daha az invaziv bir yöntemdir.
- Prosedür: Endoskop yemek borusuna yerleştirilir ve iç duvardan bir kesik açılarak kaslara ulaşılır. Sfinkter kası kesildikten sonra endoskop çıkarılır ve işlem tamamlanır.
- Etkisi: POEM, özellikle ileri evre akalazya vakalarında etkili bir yöntem olarak kabul edilmektedir. Cerrahiye göre daha kısa iyileşme süresi sunar.
POEM’in Avantajları ve Dezavantajları:
- Avantajlar: Minimal invazivdir ve hastalar daha hızlı iyileşir. Reflü oluşumunu azaltacak ek bir prosedür gerekmez.
- Dezavantajlar: Henüz yeni bir yöntem olduğu için uzun vadeli sonuçları tam olarak bilinmemektedir.
5. Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Diyet
Akalazyayı tamamen iyileştiren bir diyet olmamakla birlikte, bazı yaşam tarzı değişiklikleri semptomların hafifletilmesine yardımcı olabilir:
- Küçük ve Sık Öğünler: Büyük porsiyonlar yerine küçük ve sık öğünlerle beslenmek, yutmayı kolaylaştırabilir.
- Sıvı Tüketimi: Yemek sırasında su içmek, gıdaların yemek borusundan daha kolay geçmesini sağlar.
- Yüksek Yastık Kullanımı: Yatarken başın daha yüksek tutulması, gece reflü riskini azaltabilir.
- Kaçınılması Gereken Gıdalar: Çok baharatlı, asitli veya yağlı yiyecekler, semptomları kötüleştirebilir.
6. Alternatif Tedavi Yöntemleri ve Psikolojik Destek
Akalazya, uzun süreli ve zorlu bir hastalık olduğundan, bazı hastalarda psikolojik sorunlar da ortaya çıkabilir. Bu nedenle, psikolojik destek almak ve stres yönetimi teknikleri öğrenmek önemli olabilir. Alternatif tedaviler arasında akupunktur ve meditasyon gibi yöntemler, stresin azaltılmasına yardımcı olabilir. Ancak bu yöntemlerin tıbbi tedavi yerine geçmeyeceği unutulmamalıdır.
Tedavi Sonrası İzlem ve Komplikasyonlar
Akalazya tedavisinden sonra hastaların düzenli olarak takip edilmesi önemlidir. Cerrahi veya balon dilatasyonu sonrası bazı hastalarda semptomlar tekrar edebilir. Ayrıca, tedavi sonrası reflü gelişme riski olduğu için, asit baskılayıcı ilaçların kullanımı gerekebilir.
Sonuç
Nadir ancak ciddi semptomlara yol açan bir hastalıktır. Erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleri ile hastaların yaşam kalitesi artırılabilir. Ancak hastalığın ilerlemesi durumunda cerrahi müdahale gerekebilir. Akalazya nedenleri tam olarak bilinmese de, otoimmün ve sinirsel faktörlerin hastalık üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir. Tedavi edilmediğinde ciddi komplikasyonlara yol açabilen bu hastalık hakkında farkındalığın artırılması, erken teşhis ve tedavi açısından büyük önem taşır.
Referanslar:
- Akalazya Nedir? Akalazyanın 7 Belirtisi ve Tedavisi
- Spechler, S. J. (2013). Akalasia: Pathogenesis, diagnosis, and management. Clinical Gastroenterology and Hepatology.
- Vaezi, M. F., & Pandolfino, J. E. (2017). Akalasia and esophageal motility disorders: A clinical update. Journal of Clinical Gastroenterology.
- Kahrilas, P. J., et al. (2015). Advances in the management of achalasia. Nature Reviews Gastroenterology & Hepatology.
- Boeckxstaens, G. E. (2018). The pathophysiology of achalasia: Lessons from studies on the lower esophageal sphincter. American Journal of Physiology.
- Patel, D. A., et al. (2016). Diagnosis and management of achalasia: A guide for clinicians. Gastroenterology Clinics of North America.
- Gockel, I., et al. (2012). Clinical management of achalasia: Current guidelines. World Journal of Gastroenterology.
- Jung, H. K., & Choung, R. S. (2014). Update on the epidemiology of achalasia in the 21st century. Digestive Diseases and Sciences.
- Boeckxstaens, G. E., & Zaninotto, G. (2014). Achalasia: From pathophysiology to treatment. Nature Reviews Disease Primers.
- Pandolfino, J. E., & Kahrilas, P. J. (2017). A perspective on the clinical implications of achalasia. Current Gastroenterology Reports.
- Müller, M., & Eckardt, V. F. (2011). Prognosis and outcome of treated achalasia: A long-term study. Alimentary Pharmacology & Therapeutics.
- Patti, M. G., et al. (2015). Esophageal achalasia: Current surgical options. Annals of Surgery.
- Salvador, R., et al. (2017). Heller myotomy for achalasia: Analysis of outcomes and complications. Surgical Endoscopy.
- Eckardt, V. F., & Stendal, A. (2012). Achalasia: A comprehensive review. Digestive Diseases.
- Katz, P. O., et al. (2015). Management of achalasia in elderly patients. Geriatric Gastroenterology.
- Yiannakou, Y., & Brookes, S. J. (2014). Neurological aspects of achalasia: What have we learned? Journal of Neurogastroenterology.
- Karagiannis, S., et al. (2018). Botox therapy for achalasia: Long-term outcomes. Therapeutic Advances in Gastroenterology.
- Herbella, F. A., & Patti, M. G. (2015). Achalasia and esophageal motility disorders. Surgical Clinics of North America.
- Vanuytsel, T., & Tack, J. (2016). The role of diet and lifestyle in the management of achalasia. Digestive Disorders
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/