Distimik Bozukluk: 8 Belirtisi, Nedenleri ve Tedavisi
Distimik bozukluk, diğer adıyla kalıcı depresif bozukluk (PDD), toplumda yaygın bir şekilde görülen, ancak genellikle göz ardı edilen bir duygudurum bozukluğudur. Klasik depresyondan farklı olarak, distimi sürekli ve uzun süreli bir depresif durumdur; hastalar bu ruh halini yıllar boyunca deneyimleyebilirler. Distimi, belirgin derecede işlev kaybına yol açmasa da bireylerin yaşam kalitesini uzun vadede ciddi şekilde etkileyebilir. Birçok kişi, bu bozukluğun farkında olmadan yaşamını sürdürür ve bu süreçte işlevselliklerinde sürekli bir düşüş yaşar. Distimik bozukluk, kişinin kendini “normal” kabul etmesiyle sonuçlanabilir çünkü duygusal sıkıntı o kadar uzun sürer ki birey zamanla bu duruma uyum sağlar.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Distimik Bozukluk: 8 Belirtisi, Nedenleri ve Tedavisi
Distimik bozukluk, majör depresif bozukluktan farklı bir profil çizer. Majör depresyon genellikle ani başlangıçlıdır ve ağır depresif belirtilerle karakterizedir. Oysa distimi, belirtilerin daha hafif olduğu, ancak kronik bir seyir izlediği bir bozukluktur. Bu durum, kişilerin bu belirtileri “depresyon” olarak tanımlamamasına, dolayısıyla tedaviye başvurmada gecikmelerine neden olabilir. Distimi olan bireyler, sıklıkla kendilerini sürekli yorgun, umutsuz ve hayata karşı isteksiz hissederler. Bu hislerin uzun süre devam etmesi, kişinin hem sosyal hem de profesyonel yaşamını olumsuz etkileyebilir.
Distimik bozukluk, bireylerin sosyal etkileşimlerini de derinden etkiler. Bu bozukluğu olan kişiler, genellikle kendilerini sosyal ilişkilerden izole ederler ve çevreleriyle sağlıklı iletişim kurmakta zorlanırlar. Duygusal çekilme, arkadaşlık ilişkilerinde ve aile bağlarında bozulmalara yol açabilir. Zamanla, bireyin sosyal çevresi daralır ve bu da kişiyi daha yalnız ve izole bir hale getirir. Sosyal izolasyon, distiminin en sık gözlenen belirtilerinden biri haline gelir ve birey, dış dünyadan tamamen kopmuş hissedebilir. Distimi, bu yönüyle bireyin hem duygusal hem de sosyal dünyasını tehdit eden bir bozukluktur.
Distimi teşhisi ve tedavisi konusunda farkındalık, bu bozukluğun daha iyi anlaşılmasını sağlar. Bu farkındalık, bireylerin yaşamlarını etkileyen semptomların farkına varmalarına ve gerekli tedavi yollarına başvurmalarına yardımcı olabilir. Ancak birçok insan, distiminin tedavi edilebileceğini bilmeden bu belirtilerle baş etmeye çalışır. Oysa distimi, uygun tedavi ve psikoterapi yöntemleriyle büyük ölçüde yönetilebilir. Bu yazıda, distimik bozukluğun belirtileri, nedenleri, teşhisi ve tedavi yolları üzerine derinlemesine bir inceleme sunacağız. Ayrıca, bu bozukluğun bireylerin hayatına nasıl etki ettiğini ve tedavi sürecinde karşılaşılan zorlukları ele alacağız.
Distimik Bozukluk Belirtileri
Distimik bozukluk, diğer adıyla sürekli depresif bozukluk, kronik ve uzun süreli bir depresyon türüdür. Belirtiler, majör depresyondan daha hafif olmasına rağmen, daha uzun süre devam ederek bireyin günlük yaşamını önemli ölçüde etkileyebilir. İşte distimik bozukluğun başlıca belirtileri:
- Kalıcı Düşük Ruh Hali: Distimik bozukluk yaşayan bireylerde, genellikle iki yıl veya daha uzun süren sürekli bir mutsuzluk ve hüzün hali gözlemlenir. Bu duygular, bireyin çoğu gününde belirgin şekilde ortaya çıkar ve duygusal açıdan zayıf bir dönemin temelini oluşturur.
- Enerji ve Motivasyon Eksikliği: Hastalar, sürekli bir yorgunluk ve enerji kaybı hissederler. Günlük işleri tamamlamakta zorlanabilirler ve genellikle işe karşı hevesleri azalır. Bu durum, kişinin sosyal ve iş hayatındaki verimliliğini olumsuz etkileyebilir.
- Özgüven Eksikliği ve Kendine Güven Sorunları: Distimik bozukluk yaşayan bireylerde sıkça görülen bir başka belirti, özgüven eksikliğidir. Kişi, kendisini yetersiz ve değersiz hissedebilir, bu da düşük özsaygı ile sonuçlanabilir. Bu durum, bireyin kendisi hakkındaki genel algısını ve ilişkilerini de etkileyebilir.
- Uyku Düzeni Sorunları: Distimik bozukluk genellikle uyku sorunları ile ilişkilidir. Bu, hem insomnia (uykusuzluk) hem de hipersomnia (aşırı uyku) olarak ortaya çıkabilir. Kişi, ya yeterince dinlenemediği için sabahları yorgun uyanır ya da aşırı uyuma eğiliminde olabilir.
- İştah ve Kilo Değişiklikleri: İştah değişiklikleri de distimik bozuklukta sık görülen belirtilerdendir. Kişi, belirgin bir sebep olmadan iştah kaybı veya aşırı yeme gibi davranışlar sergileyebilir. Bu durum genellikle kilo kaybı ya da kilo alımı ile sonuçlanır.
- Karamsarlık ve Umutsuzluk Duyguları: Distimik bozukluk yaşayan bireyler, geleceğe dair karamsar düşüncelere sahip olabilirler. Genellikle hayatta ilerleme kaydedemediklerini ve yaşamlarının herhangi bir olumlu yöne gitmediğini düşünürler. Bu umutsuzluk duyguları, uzun süreli bir depresif ruh haliyle birleşerek kişinin yaşam kalitesini büyük ölçüde düşürebilir.
- Konsantrasyon Bozuklukları ve Karar Alma Güçlüğü: Distimik bozuklukta bilişsel işlevlerde de zorluklar gözlemlenebilir. Kişiler, basit kararlar almakta güçlük çekebilir veya düşüncelerini toparlayamazlar. Bu, çalışma hayatında veya günlük aktivitelerde verimlilik kaybına yol açabilir.
- Sosyal İzolasyon ve İlişki Problemleri: Birey, sıklıkla sosyal etkinliklerden uzak durma ve yalnız kalma eğilimindedir. Sosyal ilişkilerde sorunlar yaşanabilir; arkadaşlıklar ve aile bağları zarar görebilir. Bu izolasyon, mevcut depresif belirtileri daha da derinleştirir.
- Genel İlgi ve Zevk Kaybı: Kişi, daha önce zevk aldığı aktivitelerden artık keyif almaz. Hobiler, sosyal etkinlikler ve ilgi alanları, distimik bozukluk yaşayan kişiler için cazibesini kaybedebilir. Bu belirti, kişinin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen önemli bir faktördür.
Distimik bozukluğun belirtileri zamanla şiddetlenip hafifleyebilir, ancak bu belirtiler en az iki yıl süreyle devam eder ve bireyin yaşamını önemli ölçüde etkiler. Çoğu zaman bu bozukluk, bireyin kendisini “sadece üzgün” veya “melankolik” olarak tanımlaması nedeniyle fark edilmeyebilir. Bu nedenle, kişinin yardım araması ve profesyonel destek alması, distimik bozukluğun etkilerinin azaltılmasında ve yönetilmesinde büyük önem taşır.
Distimik Bozukluk Nedenleri
Distimik bozukluk, ya da diğer adıyla kalıcı depresif bozukluk, uzun süreli ve genellikle hafif ile orta şiddette seyreden kronik bir depresyon türüdür. Bu bozukluğun nedenleri, biyolojik, genetik, çevresel ve psikolojik faktörlerin karmaşık bir etkileşimini içermektedir. İşte distimik bozukluğun altında yatan başlıca nedenler:
1. Genetik Faktörler
Araştırmalar, distimik bozukluğun kalıtsal bir bileşeni olduğunu göstermektedir. Ailede depresyon ya da distimik bozukluk öyküsü olan bireylerde bu duruma yakalanma riski artar. Genetik yatkınlık, beyin kimyasallarının ve nöral bağlantıların işleyişini etkileyebilir ve bireyin depresif bir ruh haline daha yatkın hale gelmesine neden olabilir. Bu genetik eğilim, genellikle serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin üretimi ve düzenlenmesi ile ilişkilendirilir.
2. Beyin Kimyası ve Nörotransmitter Dengesizlikleri
Distimik bozukluk, beyindeki nörotransmitterlerin dengesizliğinden kaynaklanabilir. Serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi kimyasalların azlığı ya da dengesizliği, bireyin duygu durumunu, enerji seviyesini ve motivasyonunu etkiler. Beyin kimyasında meydana gelen bu değişiklikler, duygusal tepkilerde ve stres yönetiminde aksamalara neden olabilir. Ayrıca, nörotransmitterlerin düzenlenmesinden sorumlu reseptörlerin veya yolların işlev bozukluğu da distimik bozukluğun ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir.
3. Çevresel Etkenler
Çevresel faktörler, distimik bozukluğun tetikleyicileri arasında önemli bir yer tutar. Çocuklukta veya ergenlikte yaşanan travmatik olaylar, istismar, ihmal ya da stresli yaşam koşulları, bireyin psikolojik dayanıklılığını zayıflatabilir ve uzun vadede distimik bozukluğa neden olabilir. Sürekli stres altında yaşamak, ekonomik zorluklar, işsizlik ya da sosyal izolasyon gibi olumsuz koşullar da bu durumu tetikleyebilir. Ayrıca, sağlıklı sosyal destekten yoksun kalmak, kişiyi kronik depresif bir ruh haline daha duyarlı hale getirebilir.
4. Kişilik Özellikleri
Bazı kişilik özellikleri ve mizaçlar da distimik bozukluk için risk faktörü olabilir. Örneğin, düşük özgüven, aşırı bağımlı kişilik yapıları, mükemmeliyetçilik ve sürekli olumsuz düşünce kalıplarına sahip olma, distimik bozukluk gelişimine katkıda bulunabilir. Bu kişiler, genellikle stresle başa çıkmakta zorlanırlar ve olumsuzlukları içselleştirme eğiliminde olabilirler. Kişinin çevresi ve yaşadığı olaylar, bu içsel eğilimleri tetikleyebilir ve kronik depresif bir tabloya yol açabilir.
5. Tıbbi Durumlar ve Diğer Psikiyatrik Bozukluklar
Bazı tıbbi durumlar ve psikiyatrik bozukluklar, distimik bozukluğun ortaya çıkmasında rol oynayabilir. Kronik hastalıklar, tiroid bozuklukları, diyabet ve bazı nörolojik rahatsızlıklar, bireyin duygu durumunu olumsuz etkileyerek distimik bozukluğa yol açabilir. Ayrıca, majör depresyon, anksiyete bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi diğer psikiyatrik rahatsızlıklar da distimik bozukluğun gelişme riskini artırabilir. Bu durumlar, bireyin ruh sağlığını sürekli olarak zayıflatabilir ve kronikleşmiş bir depresif duruma neden olabilir.
6. Hormonel Dengesizlikler
Hormon seviyelerindeki değişiklikler de distimik bozukluğa katkıda bulunabilir. Özellikle kadınlar arasında yaygın olan hormonel dengesizlikler, doğum sonrası depresyon gibi spesifik dönemlerde distimik bozukluğu tetikleyebilir. Hormon seviyelerindeki değişiklikler, nörotransmitterlerin üretimini ve işlevini etkileyerek bireyin duygu durumunu ve genel ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.
7. Biyolojik Ritmler ve Uyku Bozuklukları
Biyolojik ritimlerdeki bozukluklar ve kronik uyku eksikliği, bireyin psikolojik dayanıklılığını azaltabilir ve distimik bozukluğa katkıda bulunabilir. Uyku düzeninin bozulması, beyindeki duygusal düzenleyicilerin işleyişini etkileyerek depresif semptomların ortaya çıkmasına neden olabilir. Uyku eksikliği ayrıca, stres hormonlarının düzeyini artırarak bireyin duygu durumunu olumsuz yönde etkileyebilir.
Bu nedenler, distimik bozukluğun ortaya çıkışında birbirini tamamlayan etkenler olarak bir arada bulunabilir. Her bireyde farklı kombinasyonlarda ortaya çıkabilen bu faktörler, kişisel ve çevresel koşullara bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Dolayısıyla, distimik bozukluk tedavisinde bu nedenlerin her birini göz önünde bulundurmak, bireye yönelik etkili bir tedavi planı oluşturmak açısından önemlidir.
Distimik Bozukluk Tanısı
Distimik bozukluk, yani günümüzde yaygın olarak kullanılan adıyla kalıcı depresif bozukluk, genellikle kronik bir ruh hali bozukluğu olarak tanımlanır. Bu bozukluğun tanısı, bireylerin sürekli olarak düşük ruh hali, umutsuzluk hissi ve ilgi kaybı gibi semptomlarla en az iki yıl süreyle mücadele etmelerini gerektirir. Bu süre zarfında, belirtiler günlük hayatı ve işlevselliği olumsuz etkileyerek kişinin genel yaşam kalitesini düşürür. Tanı süreci, dikkatli bir değerlendirme ve klinik gözlem gerektirir; bu sürecin detayları aşağıda açıklanmaktadır.
1. Tanı Kriterleri
Distimik bozukluğun tanısı, DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) ve benzeri psikiyatrik tanı kılavuzları kullanılarak konur. Bu kılavuza göre, distimik bozukluk tanısı için aşağıdaki kriterlerin karşılanması gereklidir:
- Sürekli Depresif Ruh Hali: Kişi, günün büyük bölümünde ve çoğu gün kendini depresif hissetmelidir. Bu hislerin en az iki yıl sürmesi gereklidir (çocuklar ve ergenlerde bu süre bir yıl olarak belirlenmiştir).
- Ek Semptomlar: Aşağıdaki belirtilerden en az iki tanesinin bulunması gereklidir:
- İştah kaybı veya aşırı yeme
- Uykusuzluk (insomnia) ya da aşırı uyuma (hipersomnia)
- Enerji düşüklüğü veya sürekli yorgunluk hissi
- Düşük benlik saygısı
- Dikkat toplamada güçlük veya karar vermede zorlanma
- Umutsuzluk hissi
Bu belirtiler, bireyin genel işlevselliğini olumsuz etkiler ve birey, bu semptomlardan dolayı önemli bir sıkıntı yaşar.
2. Klinik Değerlendirme ve Hasta Öyküsü
Tanının konulabilmesi için, psikiyatrik değerlendirme yapılır. Bu değerlendirme, hastanın yaşam öyküsü, semptomların başlangıcı ve süresi, ailede psikiyatrik bozuklukların varlığı gibi faktörleri içerebilir. Klinisyenler, genellikle kapsamlı bir görüşme yaparak belirtilerin ne kadar süredir devam ettiğini ve bireyin yaşamında nasıl bir etkisi olduğunu belirler.
3. Ruhsal Durum Muayenesi
Ruhsal durum muayenesi, bireyin genel zihinsel ve duygusal durumunu değerlendirir. Bu, bireyin dış görünüşü, davranışları, konuşma tarzı, duygusal tepkileri, düşünce süreçleri ve algılama yetileri hakkında bilgi toplar. Distimik bozukluk tanısı konurken, bireyin genellikle şu özellikler gözlemlenir:
- Düz ya da düşük duygusal durum: Kişinin konuşma tonu, jestleri ve mimikleri genellikle monoton ve düşük enerjilidir.
- Zihinsel ve bilişsel işlevler: Düşünce hızında yavaşlama, dikkat dağınıklığı veya karar verme güçlüğü gözlemlenebilir.
4. Ayırıcı Tanı
Distimik bozukluk tanısı konulurken, benzer belirtiler gösteren diğer psikiyatrik bozukluklar göz önünde bulundurulmalıdır. Ayırıcı tanı sürecinde, majör depresif bozukluk, bipolar bozukluk, distimik bozukluk ile karışabilecek diğer tıbbi durumlar ve madde kullanımına bağlı ruh hali bozuklukları gibi durumlar dışlanır. Distimik bozuklukta belirtiler genellikle daha hafif seyirli ancak daha uzun süreli olduğundan, majör depresyon gibi epizodik hastalıklarla karıştırılmaması önemlidir.
5. Psikometrik Testler
Distimik bozukluğun tanısında psikometrik değerlendirmeler de kullanılır. Bu testler, hastanın ruh hali, depresyon seviyesi ve genel ruhsal sağlık durumunu değerlendirmek için yapılandırılmıştır. Yaygın olarak kullanılan ölçekler arasında Beck Depresyon Envanteri (BDI) ve Hamilton Depresyon Ölçeği gibi araçlar bulunur. Bu testler, tanıyı doğrulamak ve tedavi planını yönlendirmek amacıyla kullanılır.
Distimik bozukluk tanısının kesin ve doğru bir şekilde konulması, uzun süreli ve etkili bir tedavi süreci için hayati önem taşır. Bu süreç, klinik gözlem, hasta ile yapılan kapsamlı değerlendirmeler ve standart psikiyatrik ölçütlerin birlikte kullanılması ile gerçekleştirilir.
Distimik Bozukluk Tedavisi
Distimik bozukluk, diğer adıyla kalıcı depresif bozukluk, genellikle uzun süreli ve daha hafif seyreden, ancak kronik bir depresyon türüdür. Tedavisi, hastanın yaşam kalitesini artırmayı, semptomları hafifletmeyi ve işlevselliğini iyileştirmeyi hedefler. Tedavi süreci bireyselleştirilmiş olup, kişinin belirtilerinin şiddetine, yaşam koşullarına ve diğer psikolojik veya fiziksel rahatsızlıklarına göre şekillendirilir. Distimik bozukluğun tedavisinde yaygın olarak kullanılan yöntemler şunlardır:
1. Psikoterapi
Psikoterapi, distimik bozukluğun tedavisinde genellikle ilk tercih edilen yöntemdir. Farklı terapi türleri, bu bozuklukla başa çıkmada etkili olabilir:
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Hastanın olumsuz düşünce kalıplarını ve davranışlarını tanımlayıp değiştirmesine yardımcı olur. BDT, bireye daha pozitif ve yapıcı düşünme yöntemlerini öğretir, böylece depresif belirtileri yönetebilir ve kontrol edebilir.
- Kişilerarası Terapi (KDT): Kişinin sosyal ilişkilerini ve bu ilişkilerin ruh hali üzerindeki etkilerini inceleyerek sorunlu ilişki dinamiklerini çözmeyi hedefler. Distimik bozukluğu olan bireyler için kişilerarası çatışmalar ve destek eksikliği büyük bir tetikleyici olabilir.
- Psikodinamik Terapi: Hastanın bilinçaltında yatan ve depresif belirtilere neden olabilecek geçmiş travmalar veya olumsuz deneyimleri keşfetmesini sağlar.
Psikoterapinin etkinliği, düzenli ve sürekli seanslarla arttırılabilir. Uzun vadeli terapi, distimik bozukluğu olan hastalar için en etkili sonuçları verebilir.
2. İlaç Tedavisi
Distimik bozuklukta, özellikle semptomlar yoğun ve yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiliyorsa ilaç tedavisi önerilebilir. En yaygın kullanılan ilaçlar şunlardır:
- Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI’lar): Serotonin seviyelerini artırarak hastanın ruh halini iyileştirir. Fluoksetin, sertralin ve sitalopram bu grupta en çok tercih edilen ilaçlardır.
- Serotonin ve Noradrenalin Geri Alım İnhibitörleri (SNRI’lar): Hem serotonin hem de noradrenalin seviyelerini yükselterek çalışır. Venlafaksin ve duloksetin, bu sınıfın öne çıkan örneklerindendir.
- Trisiklik Antidepresanlar (TCA’lar): Daha eski bir ilaç sınıfı olmasına rağmen, bazı hastalarda etkili olabilir. Ancak, yan etkileri nedeniyle genellikle ikinci veya üçüncü basamak tedavi olarak kullanılır.
İlaç tedavisinin etkili olabilmesi için düzenli kullanım ve doktor gözetiminde doz ayarlamaları önemlidir. İlaç tedavisi genellikle altı ay ile bir yıl arasında sürer, ancak bazı vakalarda uzun vadeli kullanım gerekebilir.
3. Yaşam Tarzı Değişiklikleri ve Destekleyici Yöntemler
Hastanın genel sağlığını iyileştirmek ve tedaviye destek olmak için yaşam tarzı değişiklikleri de önemlidir:
- Düzenli Egzersiz: Fiziksel aktivite, serotonin ve endorfin seviyelerini artırarak ruh halini doğal yollarla iyileştirir. Haftada en az 3-4 kez yapılan orta düzeyde egzersiz, depresif belirtileri hafifletebilir.
- Sağlıklı Beslenme: Beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ve omega-3 yağ asitleri ile B vitaminleri gibi ruh sağlığı için önemli besin maddelerinin artırılması önerilir.
- Uyku Düzeni: Yeterli ve düzenli uyku, stres seviyelerini düşürerek genel iyilik halini artırır. Uykusuzluk, depresif semptomları kötüleştirebileceği için uyku hijyenine dikkat edilmelidir.
- Stres Yönetimi Teknikleri: Yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri gibi stres azaltıcı aktiviteler, hastanın rahatlamasına ve semptomları kontrol altına almasına yardımcı olur.
4. Destek Grupları ve Sosyal Destek
Distimik bozuklukta sosyal destek, hastanın kendini yalnız hissetmemesi ve başa çıkma mekanizmalarını geliştirmesi açısından büyük önem taşır. Destek gruplarına katılım, hastanın benzer deneyimleri yaşayan kişilerle bağlantı kurarak duygu ve düşüncelerini paylaşmasını sağlayabilir. Aynı zamanda aile ve arkadaş desteği de tedavi sürecinin başarılı olmasında önemli bir rol oynar.
5. Kombine Tedavi Yaklaşımı
Bazı vakalarda, tek başına psikoterapi veya ilaç tedavisi yeterli olmayabilir. Bu gibi durumlarda, psikoterapi ve ilaç tedavisinin bir arada kullanıldığı kombine tedavi yaklaşımı, daha iyi sonuçlar verebilir. Araştırmalar, bu yaklaşımın hem semptomları azaltmada hem de tekrarlama riskini düşürmede etkili olduğunu göstermektedir.
Distimik bozukluk tedavisinin en iyi şekilde planlanabilmesi için hastanın ihtiyaçları, belirtilerinin şiddeti ve yanıt verdiği yöntemler göz önünde bulundurulmalıdır. Uzun süreli ve dikkatli bir takip, tedavi sürecinin başarısını artırır ve bireyin yaşam kalitesini iyileştirir.
Distimik Bozukluğun Etkileri ve Zorluklar
Distimik bozukluğun en büyük zorluklarından biri, semptomların uzun süreli doğası nedeniyle hastaların kendilerini tedaviye kapalı hissetmeleridir. Kişiler, bu duygusal sıkıntıyı “kendi karakterlerinin bir parçası” olarak kabul eder ve tedavi arayışına girmekten kaçınabilirler. Bu durum, hem bireyin hem de çevresindekilerin hayatını zorlaştırabilir. Distimi, kronik bir depresyon türü olduğu için uzun vadeli bir tedavi planı gerektirir. Tedaviye başvuran bireylerin sabırlı olmaları ve düzenli olarak terapiye devam etmeleri önemlidir.
Distimik bozuklukla başa çıkmak, uzun bir yolculuk olabilir; ancak bu bozukluk, uygun tedavi ile büyük ölçüde yönetilebilir. Tedavi süreci boyunca, kişinin sosyal destek alması ve profesyonel yardımla semptomlarını yönetmesi, yaşam kalitesini önemli ölçüde artıracaktır. Distimik bozukluk, zorlayıcı bir duygusal durum yaratabilir; ancak doğru stratejilerle bu bozukluğun etkileri hafifletilebilir ve birey, daha dengeli ve tatmin edici bir yaşam sürebilir.
Referanslar:
- Distimik Bozukluk: 8 Belirtisi, Nedenleri ve Tedavisi
- American Psychiatric Association. Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM-5). Arlington, VA: American Psychiatric Publishing, 2013.
- McCullough, J.P. Treatment for Chronic Depression: Cognitive Behavioral Analysis System of Psychotherapy (CBASP). Guilford Press, 2000.
- Klein, D.N., & Schwartz, J.E. “The Course of Chronic Depression: A Review of Longitudinal Studies.” Journal of Affective Disorders, vol. 120, no. 1, 2010, pp. 1-10.
- Akiskal, H.S., & Benazzi, F. “Dysthymia and Cyclothymia in Psychiatric Practice: Rediscovered After Decades of Neglect.” Journal of Affective Disorders, vol. 115, no. 1, 2009, pp. 3-12.
- Thase, M.E., & Howland, R.H. “Biological Processes in Dysthymia.” American Journal of Psychiatry, vol. 157, no. 6, 2000, pp. 855-868.
- Gelenberg, A.J., Freeman, M.P., Markowitz, J.C., et al. “Practice Guideline for the Treatment of Patients with Major Depressive Disorder.” American Journal of Psychiatry, 2010.
- Cuijpers, P., & Schoevers, R.A. “Chronic Depression: A Critical Appraisal.” Journal of Affective Disorders, vol. 121, no. 1, 2009, pp. 1-13.
- Rush, A.J., Trivedi, M.H., & Wisniewski, S.R. “Acute and Longer-Term Outcomes in Depression: STAR*D Report.” American Journal of Psychiatry, vol. 163, no. 1, 2006, pp. 1905-1917.
- Weissman, M.M., & Markowitz, J.C. “Interpersonal Psychotherapy for Chronic Depression.” Journal of Clinical Psychology, vol. 70, no. 11, 2011, pp. 983-994.
- Kessler, R.C., Chiu, W.T., Demler, O., & Walters, E.E. “Prevalence, Severity, and Comorbidity of 12-Month DSM-IV Disorders in the National Comorbidity Survey Replication.” Archives of General Psychiatry, vol. 62, no. 6, 2005, pp. 617-627.
- Nemeroff, C.B., & Heim, C.M. “Childhood Trauma and Depression: Neurobiological Mechanisms and Treatment Implications.” Journal of Clinical Psychiatry, vol. 62, no. 8, 2001, pp. 39-45.
- Barlow, D.H., & Durand, V.M. Abnormal Psychology: An Integrative Approach. Cengage Learning, 2015.
- Beck, A.T., & Alford, B.A. Depression: Causes and Treatment. University of Pennsylvania Press, 2009.
- Nolen-Hoeksema, S. Abnormal Psychology. McGraw-Hill, 2014.
- Moore, D.P., & Jefferson, J.W. Handbook of Medical Psychiatry. Elsevier, 2010.
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/