Gebelik Şekeri, İnsülin Dozu ve HbA1c Hesaplama
Gebelik şekeri, yani gestasyonel diyabet, gebelik sırasında ortaya çıkan önemli bir sağlık sorunudur. Genellikle hamileliğin ikinci yarısında ortaya çıkan bu durum, annenin kan şekerinin normalin üzerine çıkmasına yol açar ve anne ile bebeğin sağlığını olumsuz etkileyebilir. Normal bir gebelikte, plasenta bebeğin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hormonlar salgılar. Bu hormonlar insülin direncini artırır ve annenin vücudu bu direnci aşmak için daha fazla insülin üretir. Ancak, bazı kadınlar bu ek insülin ihtiyacını karşılayamaz ve böylece gebelik şekeri gelişir. Gebelik şekeri kontrol altına alınmadığında, hem anne hem de bebek için komplikasyon riski artar.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Gebelik Şekeri, İnsülin Dozu ve HbA1c Hesaplama (Gestasyonel Diyabet)
Gebelik döneminde şekeri dengelemek ve insülin dozlarını doğru hesaplamak artık aligurtuna.com’un Gebelik Şekeri ve İnsülin Dozu Hesaplama Programı ile daha kolay. Sağlıklı bir gebelik süreci için insülin gereksinimlerini en doğru şekilde belirleyin. Hamilelik diyabeti yönetimi ve gebelikte beslenme önerileri ile ilgili bilgi alın. Hemen ziyaret edin ve sağlıklı bir gebeliğe adım atın!
Gebelik Şekeri HbA1c hesaplama ve İnsülin dozu hesabı programı, gebelikte şeker hastalığının tedavisi ve takibi için hazırlanmıştır! Bu hesaplama programı, hızlı etkili veya reguler insülin ve NPH insülin [2-4] birden günlük enjeksiyonları kullanarak basit bir insülin rejimi tahmin edecektir. İnsülin hesaplama makinesini kullanmak için, mevcut ağırlığı girin, aşağıdaki tabloyu kullanarak insülin vermek için, birimleri seçin ve ‘hesapla’ düğmesine basın.
Gestasyonel Diyabet
Gebelik şekeri teşhisi genellikle hamileliğin 24-28. haftaları arasında yapılan bir glukoz tolerans testi ile konur. Bu test sırasında, anne adayına şeker içeren bir içecek verilir ve belirli aralıklarla kan şekeri ölçümleri yapılır. Eğer test sonuçları normalden yüksekse, gebelik şekeri tanısı konur. Bu durum geçici olabilir; yani doğumdan sonra çoğu kadında kan şekeri seviyeleri normale döner. Ancak gebelik şekeri geçirmiş olan kadınların ilerleyen yıllarda tip 2 diyabet geliştirme riski de yüksektir. Dolayısıyla, bu sorunun erken teşhis edilmesi ve uygun şekilde yönetilmesi hem gebelik süreci hem de uzun vadeli sağlık açısından kritiktir.
Gebelik şekeri yönetiminde en temel yaklaşım, annenin kan şekeri seviyelerini normal sınırlar içinde tutmaktır. Bu da genellikle diyet değişiklikleri, düzenli egzersiz ve gerekirse insülin tedavisi ile sağlanır. Diyetle kan şekeri kontrol altına alınamıyorsa, doktorlar genellikle insülin tedavisi önerebilir. İnsülin, vücudun kan şekerini düzenleyen bir hormondur ve dışarıdan verilen insülin, kan şekeri seviyelerini düşürerek komplikasyonların önüne geçebilir. Ancak gebelik döneminde insülin dozu dikkatli bir şekilde ayarlanmalıdır çünkü hem annenin hem de bebeğin güvenliği söz konusudur.
Gebelik şekeri olan kadınların sağlık durumu, insülin dozları ve HbA1c seviyeleriyle yakından izlenir. HbA1c testi, uzun dönemli kan şekeri kontrolünün bir göstergesidir ve son üç ay içindeki ortalama kan şekeri seviyelerini yansıtır. Bu test, diyabet yönetiminde önemli bir rol oynar çünkü sadece anlık kan şekeri seviyesini değil, genel kontrolü gösterir. Gebelikte ise HbA1c seviyeleri genellikle normalin biraz altında tutulmaya çalışılır, çünkü bu hem anne hem de bebeğin sağlığını korumada kritik bir parametredir.
Gebelik Şekeri Nedir?
Gebelik şekeri (gestasyonel diyabet), gebelik sırasında ortaya çıkan ve genellikle hamilelikten önce var olmayan bir diyabet türüdür. Gestasyonel diyabet, gebeliğin ikinci yarısında, özellikle 24-28. haftalar arasında yapılan glukoz tarama testleri ile teşhis edilir. Bu durum, annenin kan şekeri seviyesinin normalden yüksek olduğu, ancak gebelik öncesinde fark edilmemiş olan diyabetik bir duruma işaret eder. Gebelik şekeri, hamilelik sırasında vücutta meydana gelen hormonal değişikliklerden kaynaklanır. Gebelik boyunca plasentadan salgılanan bazı hormonlar insülin direncine yol açar ve bu da annenin vücudunun normalde ürettiği insülin miktarının yeterli olmadığı anlamına gelir. Eğer anne adayı bu duruma karşılık olarak yeterli miktarda insülin üretemezse, kandaki glukoz (şeker) seviyeleri yükselir ve bu da gestasyonel diyabete yol açar.
Gebelik Şekerinin Risk Faktörleri
Gebelik şekerinin gelişimi, genellikle belirli risk faktörleri ile ilişkilendirilir. Aşağıda bu risk faktörleri detaylandırılmıştır:
- Ailede diyabet öyküsü: Ailesinde tip 2 diyabet öyküsü olan kadınlar, gebelik şekeri geliştirme açısından daha yüksek risk altındadır.
- Yaş: 25 yaşın üzerindeki kadınlarda gestasyonel diyabet riski artar.
- Vücut kitle indeksi (VKİ): Obezite ya da aşırı kilolu olma, gestasyonel diyabet riskini artıran önemli bir faktördür. Yüksek VKİ’ye sahip kadınlar, gebelik sırasında insülin direnci geliştirmeye daha yatkındır.
- Daha önce büyük bebek doğurmuş olmak: Önceki hamilelikte 4 kilogramın üzerinde bir bebek doğurmuş olan kadınlar da risk grubundadır.
- Önceki hamilelikte gestasyonel diyabet öyküsü: Daha önceki gebeliklerde gestasyonel diyabet geçirmiş olan kadınların bu durumu tekrar yaşama olasılığı yüksektir.
- Polikistik over sendromu (PCOS): PCOS, insülin direnci ile ilişkili bir durum olduğundan, bu sendroma sahip kadınlarda gestasyonel diyabet gelişme riski daha fazladır.
Gebelik Şekerinin Gelişme Mekanizması
Gebelik sırasında plasentadan salgılanan hormonlar, fetüsün gelişimi için gerekli olan glukoz miktarını sağlar. Ancak, bu hormonlar aynı zamanda annenin vücudunda insülinin etkisini de engelleyebilir. İnsülin, vücuttaki glukozu hücrelere taşıyan bir hormondur ve bu taşıma işlemi yetersiz olduğunda kandaki şeker seviyesi yükselir. Normalde, vücut artan insülin ihtiyacına yanıt olarak daha fazla insülin üretir. Ancak, bazı kadınların pankreası bu ihtiyacı karşılayacak kadar insülin üretemez ve bu durumda gestasyonel diyabet ortaya çıkar.
Bu diyabet türü, genellikle gebeliğin son aylarına doğru kendini gösterir çünkü plasentadan salgılanan hormonların düzeyi bu dönemde en yüksek seviyeye ulaşır. Anne adayının kan şekeri seviyesinin sürekli olarak yüksek seyretmesi, bebeğin aşırı büyümesine (makrozomi) ve doğum sırasında komplikasyonlara neden olabilir. Aynı zamanda, anne adayında yüksek tansiyon, preeklampsi gibi diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle, gebelik şekeri mutlaka düzenli olarak takip edilmeli ve tedavi edilmelidir.
Gebelik Şekerinin Belirtileri
Gebelik şekeri genellikle belirgin semptomlarla kendini göstermeyebilir. Bu yüzden, birçok anne adayı gestasyonel diyabeti olduğunu glukoz tolerans testi yapılana kadar fark etmeyebilir. Ancak, bazı durumlarda aşağıdaki belirtiler görülebilir:
- Aşırı susuzluk: Vücudun sıvı dengesini korumak için aşırı miktarda suya ihtiyaç duyması, gebelik şekeri belirtisi olabilir. Anne adayı sürekli susamış hissedebilir.
- Sık idrara çıkma: Vücut, fazla şekeri idrar yoluyla atmaya çalıştığı için sık sık idrara çıkma ihtiyacı oluşabilir. Normal hamilelikte sık idrara çıkmak yaygın bir durum olsa da, bu belirti aşırı şekilde yaşandığında dikkate alınmalıdır.
- Aşırı yorgunluk: Kan şekeri seviyelerinin dengesiz olması, enerji seviyelerini olumsuz etkiler ve bu da aşırı yorgunluğa yol açabilir. Gebelik sırasında yorgunluk normal kabul edilse de, sürekli bir halsizlik hissi diyabetin işareti olabilir.
- Bulanık görme: Yüksek kan şekeri seviyeleri gözdeki sıvı dengesini etkileyerek geçici görme sorunlarına yol açabilir.
- Cilt enfeksiyonları ve yara iyileşmesinde gecikme: Yüksek kan şekeri, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve ciltte enfeksiyonların artmasına neden olabilir. Ayrıca, küçük yaraların iyileşmesi normalden daha uzun sürebilir.
Bu belirtilerin çoğu, hamilelik sırasında görülebilecek yaygın semptomlar olduğundan, gestasyonel diyabetin fark edilmesi zor olabilir. Bu nedenle, 24-28. haftalar arasında yapılan glukoz tarama testleri oldukça önemlidir. Eğer test sonuçları yüksek çıkarsa, doktor annenin diyetini düzenler ve kan şekeri seviyelerini yakından izler.
Gestasyonel Diyabetin Bebek Üzerindeki Etkileri
Kontrol altına alınmayan gebelik şekeri, sadece anne değil, bebek üzerinde de olumsuz etkilere yol açabilir. Bebek, annenin yüksek kan şekeri seviyelerine maruz kaldığında, pankreası fazla insülin üretmeye başlar. Bu durum, bebeğin aşırı kilo almasına (makrozomi) neden olabilir ve doğum sırasında zorluk çıkarabilir. Makrozomi, doğum sırasında omuz distosisi gibi komplikasyonlara yol açabilir, bu da bebeğin doğum kanalından geçişini zorlaştırır ve acil sezaryen ihtiyacını doğurabilir.
Bebeğin aşırı insülin üretimi, doğumdan sonra hipoglisemi riskini artırabilir. Doğumdan sonra bebek, anne karnında aldığı yüksek şekeri artık almadığı için kan şekeri hızla düşebilir ve bu durum, yeni doğan bebekte ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Hipoglisemi, kasılmalar, bilinç bulanıklığı ve hatta kalıcı nörolojik hasarlara neden olabilecek ciddi bir durumdur.
Bunun dışında, gestasyonel diyabet, bebeğin ilerleyen yaşlarda tip 2 diyabet ve obezite gibi sağlık sorunları yaşama riskini de artırabilir. Bu nedenle, gebelik şekeri tanısı konduğunda, hem annenin hem de bebeğin sağlığını korumak için tedaviye hemen başlanması büyük önem taşır.
Gebelik Şekerinin Önlenmesi ve Tedavi Yöntemleri
Gebelik şekerini tamamen önlemek mümkün olmasa da, bazı yaşam tarzı değişiklikleri riskin azaltılmasına yardımcı olabilir. Sağlıklı bir beslenme düzeni ve düzenli egzersiz, insülin direncini azaltmaya ve kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir. Anne adayının hamilelik öncesi ve sırasında ideal kiloda olması, gestasyonel diyabet riskini azaltmanın en etkili yollarından biridir.
Gebelik şekeri tanısı konduğunda, doktor genellikle önce yaşam tarzı değişiklikleri önerir. Bu değişiklikler, sağlıklı bir diyet ve düzenli fiziksel aktiviteyi içerir. Anne adaylarının kan şekerini düzenli olarak ölçmesi ve diyetlerini buna göre ayarlamaları önemlidir. Eğer diyet ve egzersiz kan şekerini kontrol altında tutmak için yeterli olmazsa, insülin tedavisi devreye girer. İnsülin, anne adaylarının kan şekerini güvenli seviyelerde tutmak için kullanılır ve gebelik boyunca güvenle uygulanabilir.
Sonuç olarak, gebelik şekeri hem anne hem de bebek için ciddi sağlık riskleri taşıyan bir durumdur, ancak erken teşhis ve uygun tedavi ile bu riskler büyük ölçüde azaltılabilir. Anne adaylarının düzenli doktor kontrollerine gitmeleri ve kan şekeri seviyelerini sürekli takip etmeleri, sağlıklı bir gebelik süreci için kritik öneme sahiptir.
Gebelik Şekerinde İnsülin Tedavisi ve Doz Ayarlaması
Gebelik şekeri (gestasyonel diyabet) tanısı konulan kadınlar için insülin tedavisi, diyet ve egzersizle kan şekeri kontrol altına alınamadığında başvurulan en etkili tedavi yöntemlerinden biridir. İnsülin tedavisinin temel amacı, annenin kan şekeri seviyelerini gebelik boyunca güvenli aralıklarda tutarak hem anne hem de bebeğin sağlığını korumaktır. Gebelik süresince değişen hormonal dengeler, annenin kan şekerini yönetmesini zorlaştırabilir, bu yüzden insülin tedavisi hamilelikte güvenli bir seçenek olarak kullanılır. Ancak, insülin dozu kişiye özgü olarak belirlenir ve hamilelik ilerledikçe sık sık ayarlanması gerekebilir.
Gebelikte İnsülin Kullanımının Temel İlkeleri
Gebelikte insülin tedavisine başlamadan önce, annenin kan şekeri düzenli olarak izlenir. Genellikle açlık kan şekeri ve yemek sonrası kan şekeri değerleri takip edilir. Gebelikte hedeflenen kan şekeri seviyeleri şu şekildedir:
- Açlık kan şekeri: 95 mg/dL’nin altında.
- Yemek sonrası 1. saat kan şekeri: 140 mg/dL’nin altında.
- Yemek sonrası 2. saat kan şekeri: 120 mg/dL’nin altında.
Bu hedeflerin üzerine çıkan değerlerde, insülin tedavisi gerekli olabilir. İnsülinin vücutta çalışmaya başlaması için cilt altına enjekte edilmesi gerekir çünkü ağız yoluyla alınan insülin, sindirim sisteminde etkisiz hale gelir. Gebelikte kullanılan insülin tipleri genellikle kısa etkili, orta etkili ve uzun etkili olmak üzere farklı çeşitlere ayrılır. Doktorlar genellikle kısa ve orta etkili insülinleri kombinleyerek, hastanın kan şekerini günün farklı saatlerinde kontrol altında tutmayı hedefler.
İnsülin Tipleri ve Gebelikte Kullanımı
Gebelik sırasında kullanılan insülin tipleri, annenin günlük yaşamına ve kan şekeri düzeylerine göre uyarlanır. Genellikle kısa etkili insülin yemeklerden önce, uzun etkili insülin ise gün boyunca kan şekeri seviyelerini dengelemek için kullanılır.
- Kısa etkili (hızlı etkili) insülin: Bu tür insülin genellikle yemeklerden önce alınır. Yemekle birlikte kan şekeri seviyesinin hızla yükselmesi durumunda, kısa etkili insülin kan şekerini hızla düşürerek denge sağlar. Kısa etkili insülin enjeksiyonu genellikle yemeğin hemen öncesinde yapılır ve etkisi yaklaşık 15-30 dakika içinde başlar. Enjekte edildikten yaklaşık 2 saat sonra en yüksek etkisini gösterir ve 4-6 saat boyunca kan şekeri seviyesini kontrol eder. Kısa etkili insülin, yemekten sonra oluşan kan şekeri artışını kontrol altına almak için idealdir.
- Uzun etkili insülin: Bu tür insülin, gün boyunca daha sabit bir kan şekeri seviyesi sağlamak amacıyla kullanılır. Uzun etkili insülinin etkisi daha yavaş başlar ve genellikle 24 saat boyunca kan şekeri seviyelerini düzenler. Uzun etkili insülin, özellikle gece boyunca kan şekeri seviyelerinin dengede tutulması için önemlidir ve çoğunlukla günde bir kez uygulanır.
- Kombine insülin rejimi: Bazı gebelik şekeri vakalarında, hem kısa hem de uzun etkili insülinin birlikte kullanılması gerekebilir. Kombine insülin tedavisinde, hastaya gün içinde kısa etkili insülin enjeksiyonu yapılırken, sabah veya gece uzun etkili insülin uygulanır. Bu, annenin gün boyunca hem yemekten sonra oluşan ani kan şekeri yükselmelerini kontrol altına almasını hem de genel kan şekeri seviyesini sabit tutmasını sağlar.
İnsülin Dozunun Ayarlanması
Gebelikte insülin tedavisinin en kritik noktalarından biri, annenin ihtiyacına göre doğru insülin dozunun belirlenmesi ve bu dozun gebelik boyunca değişen hormon seviyelerine göre ayarlanmasıdır. Gebelik ilerledikçe insülin ihtiyacı artabilir çünkü plasentadan salgılanan hormonlar insülin direncini artırır. Bu direnci dengelemek için daha fazla insüline ihtiyaç duyulabilir.
- İlk doz ayarı: İnsülin tedavisine başlandığında, doktor hastanın vücut ağırlığı, kan şekeri ölçümleri ve hamileliğin hangi aşamasında olduğu gibi faktörlere göre başlangıç insülin dozunu belirler. Genellikle anne adaylarının insülin ihtiyaçları hamileliğin ilk aylarında daha düşük olur ve ikinci trimesterden itibaren insülin ihtiyacı artmaya başlar. Hamileliğin sonlarına doğru ise insülin ihtiyacı zirve yapar.
- Düzenli izlem ve ayarlama: Hamileliğin ilerlemesiyle birlikte, insülin dozunun sık sık gözden geçirilmesi gerekir. Annenin günlük kan şekeri ölçümleri, insülin dozunun ayarlanmasında en önemli rehberdir. Eğer açlık kan şekeri veya yemek sonrası kan şekeri hedeflenen seviyelerin üzerinde seyrediyorsa, insülin dozunun artırılması gerekir. Aynı şekilde, eğer kan şekeri normalden düşük seviyelerde seyrediyorsa, hipoglisemiyi önlemek için insülin dozunun azaltılması gerekir.
- Vücut ağırlığı ve doz ilişkilendirmesi: İnsülin doz ayarlamaları genellikle annenin vücut ağırlığına göre yapılır. Vücut kütlesi arttıkça insülin ihtiyacı da artar. İnsülin dozu kilogram başına belirli bir oranda ayarlanır. Örneğin, gebelik şekeri olan bir kadına başlangıçta kilogram başına 0.7 ila 1.0 ünite insülin reçete edilebilir. Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde bu oran kilogram başına 1.5 ünitelere kadar çıkabilir.
- Kan şekeri takibi: İnsülin dozunun doğru bir şekilde ayarlanabilmesi için kan şekeri seviyelerinin düzenli olarak izlenmesi şarttır. Anne adayları günde birkaç kez açlık ve yemek sonrası kan şekeri ölçümü yapmalıdır. Bu ölçümler, insülin dozlarının ayarlanmasında doktorlar için kritik bilgiler sağlar. Genellikle, sabah açlık kan şekeri ve yemek sonrası 1. ve 2. saat ölçümleri yapılır. Bu düzenli izlem, insülin dozunun gebeliğin her aşamasında doğru bir şekilde ayarlanmasını sağlar.
İnsülin Tedavisinin Uzun Vadeli Faydaları
Gebelikte insülin tedavisi, anne ve bebek sağlığı açısından birçok uzun vadeli fayda sağlar. Düzenli insülin kullanımı ile kan şekeri seviyeleri dengede tutulduğunda, gebelikte oluşabilecek komplikasyonlar büyük ölçüde önlenebilir. Bu faydalar şunları içerir:
- Doğum komplikasyonlarının azalması: Kontrol altına alınmamış gebelik şekeri, bebeğin aşırı büyümesine (makrozomi) yol açarak doğumun zorlaşmasına neden olabilir. İnsülin tedavisi ile bu risk azaltılır.
- Preeklampsi riskinin azalması: Gebelik şekeri preeklampsi riskini artırabilir, ancak insülin tedavisi bu riski azaltmaya yardımcı olur.
- Doğum sonrası hipoglisemi riskinin önlenmesi: Bebek, anne karnındayken yüksek şeker seviyelerine maruz kaldığında doğum sonrası kan şekeri hızla düşebilir. İnsülin tedavisi ile bu risk minimalize edilir.
- Annenin tip 2 diyabet riskinin azaltılması: Gebelik şekeri geçiren kadınlar, ilerleyen yıllarda tip 2 diyabet geliştirme riski altındadır. Gebelik sırasında iyi yönetilen insülin tedavisi, bu riski azaltabilir.
Gebelikte İnsülin Tedavisine Alternatif Yaklaşımlar
Her ne kadar insülin, gebelik şekeri yönetiminde en güvenilir tedavi yöntemi olsa da, bazı hastalar için alternatif tedavi yöntemleri de düşünülebilir. Bunlar arasında metformin gibi oral antidiabetik ilaçlar yer alır. Ancak, insülinin aksine bu ilaçların gebelikte kullanımına dair tartışmalar mevcuttur ve genellikle insülin tedavisi daha güvenli bir seçenek olarak kabul edilir.
Sonuç olarak, gebelik şekeri yönetiminde insülin tedavisi, annenin kan şekerini güvenli seviyelerde tutmak ve komplikasyonları en aza indirmek için vazgeçilmez bir tedavi yöntemidir. Doğru insülin dozunun belirlenmesi ve düzenli takip, hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından kritik öneme sahiptir.
HbA1c Testi ve Gebelikte Önemi
HbA1c testi, son üç aylık dönemdeki ortalama kan şekeri seviyesini ölçen bir testtir ve diyabet yönetiminde önemli bir rol oynar. Normalde, HbA1c seviyesi %6,5’in altında tutulmaya çalışılır. Ancak gebelik sırasında hedeflenen HbA1c seviyeleri biraz daha düşük olabilir. Çünkü gebelik süresince kan şekeri kontrolünün daha sıkı bir şekilde yapılması gerekir. Bu test, kan şekeri seviyelerinin uzun vadeli kontrolünü değerlendirdiği için diyabet yönetiminde önemli bir kriterdir.
Gebelik şekeri olan kadınlarda HbA1c seviyelerinin sürekli izlenmesi, hem annenin hem de bebeğin sağlığını korumada kritik öneme sahiptir. HbA1c seviyeleri, kan şekerinin anlık dalgalanmalarından etkilenmez, bu nedenle gebelik boyunca düzenli olarak yapılması önerilir. Diyabet yönetiminde kullanılan bu test, annenin uzun vadeli kan şekeri kontrolünü izlemek ve gerektiğinde insülin dozlarını ayarlamak için kullanılır. Ayrıca, yüksek HbA1c seviyeleri doğum komplikasyonları riskini artırabilir, bu yüzden sıkı bir kontrol önerilir.
Gebelikte HbA1c seviyelerini yönetmek, hem annenin hem de bebeğin sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Düşük HbA1c seviyeleri, kan şekerinin iyi kontrol edildiğini ve komplikasyon risklerinin düşük olduğunu gösterir. Ancak bu testin de tek başına yeterli olmadığı ve günlük kan şekeri ölçümleri ile desteklenmesi gerektiği unutulmamalıdır. Gebelik sırasında hem günlük kan şekeri ölçümleri hem de HbA1c testleri, sağlıklı bir gebelik süreci için bir arada kullanılmalıdır.
Hipoglisemi ve Gebelikte Yönetimi
İnsülin tedavisi sırasında en sık karşılaşılan yan etkilerden biri hipoglisemidir (kan şekerinin normalin altına düşmesi). Hipoglisemi özellikle yanlış insülin dozları ya da öğün atlandığında ortaya çıkabilir. Gebelikte hipoglisemi, hem anne hem de bebek için risk taşıyabilir. Hipoglisemi belirtileri arasında:
- Terleme,
- Baş dönmesi,
- Titreme,
- Çarpıntı,
- Bulanık görme,
- Şiddetli açlık hissi,
- Bilinç bulanıklığı yer alır.
Hipoglisemi geliştiğinde hızlı bir şekilde müdahale edilmelidir. Bu, genellikle şeker içeren bir yiyecek ya da içecek tüketimi ile sağlanır. Gebelik sırasında hipoglisemi riski yüksek olduğu için, anne adaylarının yanında her zaman hızlı etkili şeker kaynakları (örn. glukoz tabletleri, meyve suyu) bulundurması önerilir. Ayrıca, hipoglisemi geçiren annenin doktoruyla hemen iletişime geçerek insülin dozunun yeniden ayarlanması gerekebilir.
Referanslar:
- Gebelik Şekeri, İnsülin Dozu ve HbA1c Hesaplama (Gestasyonel Diyabet)
- American Diabetes Association. “Gestational Diabetes Mellitus.” Diabetes Care, vol. 33, no. 7, 2010, pp. S62-S69.
- Buchanan, T.A., et al. “Gestational Diabetes: Risk Factors and Management.” Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism, vol. 97, no. 4, 2012, pp. 1219-1225.
- Catalano, P.M., and Ehrenberg, H.M. “The Short- and Long-Term Implications of Maternal Obesity on the Mother and Her Offspring.” BJOG, vol. 113, no. 10, 2006, pp. 1126-1133.
- Metzger, B.E., et al. “International Association of Diabetes and Pregnancy Study Groups Recommendations on the Diagnosis and Classification of Hyperglycemia in Pregnancy.” Diabetes Care, vol. 33, no. 3, 2010, pp. 676-682.
- Crowther, C.A., et al. “Effect of Treatment of Gestational Diabetes Mellitus on Pregnancy Outcomes.” New England Journal of Medicine, vol. 352, no. 24, 2005, pp. 2477-2486.
- Landon, M.B., et al. “A Multicenter, Randomized Trial of Treatment for Mild Gestational Diabetes.” New England Journal of Medicine, vol. 361, no. 14, 2009, pp. 1339-1348.
- Gabbe, S.G., et al. Obstetrics: Normal and Problem Pregnancies. 6th ed., Elsevier, 2012.
- Jovanovic, L., and Pettitt, D.J. “Gestational Diabetes Mellitus.” Journal of the American Medical Association, vol. 286, no. 20, 2001, pp. 2516-2518.
- King, H., et al. “Global Burden of Diabetes, 1995–2025: Prevalence, Numerical Estimates, and Projections.” Diabetes Care, vol. 21, no. 9, 1998, pp. 1414-1431.
- Silverman, B.L., et al. “Long-Term Effects of the Intrauterine Environment. The Northwestern University Diabetes in Pregnancy Center.” Diabetes Care, vol. 21, no. 2, 1998, pp. B142-B149.
- Damm, P. “Gestational Diabetes Mellitus and Subsequent Development of Overt Diabetes Mellitus.” Diabetes Care, vol. 31, no. 2, 2009, pp. S207-S211.
- Langer, O., et al. “Intensified Versus Conventional Management of Gestational Diabetes.” American Journal of Obstetrics and Gynecology, vol. 176, no. 3, 1997, pp. 523-529.
- Ferrara, A. “Increasing Prevalence of Gestational Diabetes Mellitus: A Public Health Perspective.” Diabetes Care, vol. 30, no. 2, 2007, pp. S141-S146.
- Bellamy, L., et al. “Type 2 Diabetes Mellitus After Gestational Diabetes: A Systematic Review and Meta-Analysis.” Lancet, vol. 373, no. 9677, 2009, pp. 1773-1779.
- Ryan, E.A. “Hormones and Insulin Resistance During Pregnancy.” Lancet, vol. 375, no. 9727, 2010, pp. 226-227.
- Reece, E.A., et al. Diabetes in Women: Adolescence, Pregnancy, and Menopause. 3rd ed., Wolters Kluwer Health, 2009.
- Lowe, L.P., et al. “Hyperglycemia and Adverse Pregnancy Outcomes.” New England Journal of Medicine, vol. 358, no. 19, 2008, pp. 1991-2002.
- Black, M.H., et al. “Prevalence of Overweight and Obesity in Pregnant Women with Gestational Diabetes Mellitus.” Diabetes Care, vol. 33, no. 6, 2010, pp. 1204-1206
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.nhs.uk/