Hirschsprung Hastalığı Tanısı ve Tedavisinin 5 Temel Yolu

100 / 100

Hirschsprung hastalığı (HH), doğuştan gelen bir hastalıktır ve bebeklerde bağırsak problemlerine neden olur. Bu hastalık, kalın bağırsaktaki sinir hücrelerinin eksikliği nedeniyle gelişir ve bu eksiklik bağırsak hareketlerinin düzgün gerçekleşememesine yol açar. Normalde, sindirim sistemi boyunca yiyeceklerin hareket etmesi için belirli kasların kasılıp gevşemesi gerekir. Ancak Hirschsprung hastalığında, bu sinir hücrelerinin eksik olduğu kısım kasılamaz ve dışkı bağırsak boyunca ilerleyemez. Bu durum, bebeklerde ciddi kabızlık, karında şişlik ve bağırsak tıkanıklığı gibi belirtilerle kendini gösterir.

Hirschsprung Hastalığı Tanısı ve Tedavisinin 5 Temel Yolu

Hirschsprung hastalığının yaygınlığı 5000 doğumda 1’dir ve erkek bebeklerde kadınlara oranla daha sık görülür. Bu hastalık, genetik yatkınlıkla da ilişkilidir ve bazı vakalarda aile öyküsü mevcuttur. Özellikle Down sendromu gibi genetik rahatsızlıklarla birlikte görülen Hirschsprung hastalığı, farklı şiddetlerde ve formlarda ortaya çıkabilir. Bazı bebeklerde sadece küçük bir bağırsak kısmı etkilenirken, diğerlerinde tüm kalın bağırsak boyunca sinir hücreleri eksik olabilir. Bu durum, hastalığın ciddiyetini ve tedavi yöntemini de etkiler.

Hirschsprung hastalığının temel nedeni, embriyonik gelişim sürecinde bağırsak duvarına sinir hücrelerinin göç etmemesidir. Sindirim sisteminin sağlıklı çalışabilmesi için enterik sinir sistemi olarak adlandırılan bir sinir ağı gereklidir. Ancak bu hastalıkta, bu sinir ağı eksik kalır. Sonuç olarak, bağırsak duvarında düzgün bir kasılma gerçekleşmez ve yiyecekler bağırsaklardan atılamaz. Hastalığın etkilediği bölge genellikle rektum ve sigmoid kolon civarındadır. Ancak bazı şiddetli vakalarda, tüm kalın bağırsak ve ince bağırsağın bir kısmı da etkilenebilir.

Erken tanı ve tedavi, Hirschsprung hastalığında oldukça önemlidir. Tanı konulmadığı durumlarda bebeklerde ciddi komplikasyonlar gelişebilir. Özellikle bağırsak tıkanıklığı nedeniyle gelişen enterokolit, hayatı tehdit eden bir enfeksiyon haline gelebilir. Bu nedenle, hastalığın belirtilerinin farkında olmak ve erken dönemde tıbbi yardım almak kritik bir öneme sahiptir. Çeşitli cerrahi yöntemlerle tedavi edilebilen bu hastalık, hastanın yaşam kalitesini artırabilir ve normal bağırsak fonksiyonlarına kavuşmasını sağlayabilir.

Hirschsprung Hastalığı Tanısı ve Tedavisinin 5 Temel Yolu

Hirschsprung Hastalığı Belirtileri

Hirschsprung hastalığının en yaygın belirtileri, bebeklerde doğumdan hemen sonra ortaya çıkar. Yeni doğan bir bebekte, ilk 24-48 saat içinde mekonyum (ilk dışkı) çıkarılamaması, hastalığın önemli bir işareti olabilir. Bebekler, genellikle doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde mekonyum çıkarırlar. Ancak Hirschsprung hastalığı olan bebeklerde, bu süreç gecikebilir ya da tamamen durabilir. Bu durumda bebekte karın şişliği, kusma, şiddetli kabızlık gibi diğer belirtiler de gözlemlenir. Hirschsprung hastalığının şiddetine bağlı olarak bu semptomlar değişkenlik gösterebilir.

Bebeklerde şiddetli kabızlık, genellikle tedaviye dirençlidir ve dışkının bağırsakta birikmesine neden olur. Bu durum karın bölgesinde şişlik yaratır ve bebekte huzursuzluk, iştahsızlık ve kilo alamama gibi sorunlara yol açabilir. Daha ciddi vakalarda, dışkı bağırsakta birikerek megakolon adı verilen genişlemiş bir bağırsak bölgesine yol açar. Bu genişleme, bağırsak duvarının gerilmesine ve bağırsak dokusunda hasara neden olabilir. Hastalığın ilerlemesi durumunda bağırsak enfeksiyonları, ateş ve kanlı dışkı gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu enfeksiyonlar, tedavi edilmediğinde sepsis gibi hayati tehlike arz eden komplikasyonlara yol açabilir.

Hirschsprung Hastalığı Nedenleri

Hirschsprung hastalığının kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik faktörlerin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Hastalık, genellikle enterik sinir hücrelerinin gelişimini kontrol eden genlerdeki mutasyonlarla ilişkilidir. RET ve EDNRB genleri, Hirschsprung hastalığında sıkça etkilenir. Ayrıca, Down sendromlu bebeklerde bu hastalığa yakalanma riski daha yüksektir. Genetik yatkınlığın yanı sıra çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynayabilir. Ancak bu faktörlerin hastalığı nasıl tetiklediği henüz tam olarak anlaşılamamıştır.

Hirschsprung Hastalığı Tanısı

Hirschsprung hastalığının tanısı, birçok yöntemle doğrulanabilir ve genellikle çok adımlı bir süreç gerektirir. Hastalığın belirtilerinin diğer bağırsak hastalıklarıyla benzerlik göstermesi nedeniyle, kesin tanı için çeşitli tıbbi testlerin yapılması gerekir. Tanı süreci, hastanın yaşına, hastalığın şiddetine ve doktorun klinik değerlendirmesine göre farklılık gösterebilir. Aşağıda, Hirschsprung hastalığının tanısında kullanılan başlıca yöntemler detaylı şekilde açıklanmıştır.

1. Klinik Değerlendirme

Hirschsprung hastalığının tanısında ilk adım, doktorun bebekteki belirtileri gözlemlemesi ve detaylı bir anamnez almasıdır. Özellikle yeni doğan bebeklerde ilk birkaç gün içinde mekonyum çıkaramama, karın şişliği, şiddetli kabızlık ve kusma gibi belirtiler dikkat çekicidir. Bu belirtiler genellikle bağırsakta ciddi bir tıkanıklığı işaret eder ve doktorun Hirschsprung hastalığından şüphelenmesine neden olabilir.

Daha büyük çocuklarda veya nadiren yetişkinlerde ise kabızlık, karında kronik şişlik, büyüme geriliği ve bağırsak hareketlerinde düzensizlik gibi belirtiler ön plandadır. Klinik değerlendirme sırasında doktor, karın bölgesinde dolgunluk ve sertlik hissedebilir. Ancak, sadece klinik belirtilere dayanarak kesin bir tanı konulamaz. Bunun için daha ileri tanı testleri gereklidir.

2. Radyolojik Görüntüleme Yöntemleri

Radyolojik görüntüleme, Hirschsprung hastalığının tanısında önemli bir role sahiptir. En yaygın kullanılan yöntemlerden biri kontrastlı röntgen veya baryumlu lavman testidir. Bu test, hastanın bağırsaklarının genişlemiş ve daralmış bölgelerini görselleştirmeye yardımcı olur.

  • Baryumlu Lavman: Baryumlu lavman testinde, rektumdan baryum adı verilen bir kontrast madde bağırsaklara verilir ve bu madde, bağırsakların röntgen ile daha iyi görüntülenmesini sağlar. Hirschsprung hastalığında, normal bağırsak kısımlarına göre genişlemiş olan bağırsak segmentleri ve sinir hücrelerinin eksik olduğu daralmış kısımlar tespit edilir. Lavman sonrası çekilen röntgenlerde, bu daralmış ve genişlemiş bölgeler tipik olarak belirginleşir.
  • Abdominal Ultrason: Hirschsprung hastalığı olan bazı bebeklerde, bağırsaklardaki anormal genişlemeyi ve sıvı birikimini görmek için abdominal ultrason da kullanılabilir. Ultrason, radyasyon içermediği için özellikle yenidoğan bebeklerde güvenli bir alternatif olarak tercih edilir.

Bu görüntüleme yöntemleri, doktorlara bağırsaklardaki anatomik sorunları gösterebilir, ancak kesin tanı için bu testler yeterli değildir. Kesin tanı, genellikle biyopsi ve diğer fonksiyonel testlerle desteklenmelidir.

3. Anorektal Manometri

Anorektal manometri, Hirschsprung hastalığının tanısında sıklıkla kullanılan bir diğer testtir. Bu test, rektumdaki sinir ve kas fonksiyonlarını ölçer. Hirschsprung hastalığında, rektumdaki sinir hücrelerinin eksikliği nedeniyle normal kasılma refleksi gerçekleşmez. Manometri testi, rektumun dolmasına rağmen anal sfinkter kasının gevşemediğini gösterir.

Anorektal manometri testi, özellikle daha büyük çocuklar ve yetişkinler için kullanışlı bir tanı aracıdır. Testin nasıl yapıldığına dair temel aşamalar şunlardır:

  • İnce bir tüp rektuma yerleştirilir ve rektumun içine hafifçe hava verilir.
  • Normal şartlarda, rektum hava ile dolduğunda anal sfinkter gevşemelidir. Ancak Hirschsprung hastalığı olan hastalarda bu refleks gerçekleşmez, çünkü o bölgede sinir hücreleri eksiktir.

Bu test, özellikle Hirschsprung hastalığının şiddetini belirlemek ve diğer bağırsak hastalıklarıyla ayırıcı tanı yapmak için önemlidir. Ancak, yine de kesin tanı için biyopsi gereklidir.

4. Rektal Biyopsi

Rektal biyopsi, Hirschsprung hastalığının kesin tanısını koymak için en güvenilir yöntemdir ve genellikle “altın standart” olarak kabul edilir. Bu işlem sırasında, rektumun duvarından küçük bir doku örneği alınır ve mikroskop altında incelenir. Biyopsi, enterik sinir hücrelerinin eksikliğini belirlemek amacıyla yapılır.

Biyopsi işlemi sırasında, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak farklı teknikler kullanılabilir:

  • Emme Biyopsisi: Bu yöntem, özellikle yenidoğan ve küçük çocuklarda yaygın olarak kullanılır. Lokal anestezi altında, küçük bir tüp yardımıyla rektum duvarından bir doku örneği alınır. İşlem genellikle ağrısızdır ve hızlıdır.
  • Cerrahi Biyopsi: Daha büyük çocuklar veya biyopsi sırasında yeterli doku alınamadığı durumlarda cerrahi biyopsi yapılabilir. Bu işlem, genel anestezi altında yapılır ve rektum duvarından daha büyük bir doku örneği alınarak sinir hücrelerinin eksik olup olmadığı tespit edilir.

Biyopsi sonuçları, bağırsak duvarındaki sinir hücrelerinin eksikliğini ve Hirschsprung hastalığının şiddetini ortaya koyar. Hastalığın en önemli ayırıcı özelliği, sinir hücrelerinin eksik olduğu bölgenin yerleşimidir. Bu eksiklik, genellikle rektumda başlar ve bağırsak boyunca devam edebilir. Rektal biyopsi sonucuna göre, cerrahi tedavi planlanır.

5. Genetik Testler

Hirschsprung hastalığı, bazı genetik mutasyonlarla ilişkili olabileceğinden, genetik testler de tanı sürecinde kullanılabilir. Özellikle RET, EDNRB ve GDNF gibi genlerde mutasyonlar, Hirschsprung hastalığına neden olabilir. Eğer ailede Hirschsprung hastalığı öyküsü varsa, genetik testler daha fazla önem kazanır. Genetik testler, hastalığın kalıtsal olup olmadığını belirlemek ve hastalığın şiddeti hakkında öngörülerde bulunmak için kullanılır.

Bazı vakalarda, özellikle Down sendromu ve diğer genetik hastalıklarla birlikte görülen Hirschsprung hastalığında, genetik testlerin yapılması tanıya katkıda bulunur. Bu testler, ayrıca, hastalığın gelecekteki çocuklarda tekrar edip etmeyeceğini değerlendirmek açısından da aileler için önemlidir.

6. Diğer Laboratuvar Testleri

Bazı durumlarda, özellikle enterokolit gibi komplikasyonların varlığını değerlendirmek için laboratuvar testleri de yapılabilir. Enterokolit, Hirschsprung hastalığı olan bebeklerde hayatı tehdit eden bir enfeksiyon olabilir ve hızlı müdahale gerektirir. Bu nedenle, kan testleri ile enfeksiyon belirtileri kontrol edilir ve hastalığın seyrine göre antibiyotik tedavisi başlanabilir.

Hirschsprung Hastalığı Tanısı ve Tedavisinin 5 Temel Yolu

Hirschsprung Hastalığı Tedavisi

Hirschsprung hastalığı (HH), sinir hücrelerinin (ganglion hücreleri) eksik olduğu bağırsak bölümünün cerrahi olarak çıkarılması ile tedavi edilir. Hastalığın tedavisindeki temel amaç, bu hücrelerin eksik olduğu kısmı ortadan kaldırarak, bağırsak hareketlerinin yeniden sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktır. Bu tedavi süreci, cerrahi müdahaleler, preoperatif (ameliyat öncesi) ve postoperatif (ameliyat sonrası) bakım gibi çeşitli aşamalardan oluşur. Hirschsprung hastalığı tedavisi, hastalığın şiddetine, bağırsakların hangi bölgesinin etkilendiğine ve hastanın genel sağlık durumuna göre şekillenir.

1. Preoperatif (Ameliyat Öncesi) Bakım

Ameliyat öncesi süreçte, hastanın genel sağlık durumu değerlendirilir ve varsa enfeksiyonlar tedavi edilmeye çalışılır. Enfeksiyon riski özellikle enterokolit gelişimi açısından önemlidir, çünkü bu tür enfeksiyonlar hayati risk taşır. Enterokolit gelişen hastalarda acil tedavi gereklidir. Hastalara intravenöz (damar yoluyla) antibiyotik tedavisi uygulanarak, enfeksiyon kontrol altına alınmaya çalışılır. Bununla birlikte, ameliyat öncesinde bağırsakların temizlenmesi için bağırsak yıkama işlemi uygulanabilir.

Bazı hastalarda ameliyat öncesi süreçte geçici olarak kolostomi veya ileostomi açılması gerekebilir. Bu prosedürde, dışkı bağırsaktan dışarı atılabilsin diye bağırsak ucundan karın duvarına bir açıklık yapılır. Bu sayede, bağırsaklar üzerinde baskı azalır ve ameliyat öncesinde enfeksiyon riskinin azalması sağlanır. Kolostomi, hastanın genel sağlık durumunu düzeltmek ve bağırsakları rahatlatmak için geçici bir çözümdür. Ameliyat sonrası dönemde bu açıklık kapatılır ve bağırsakların normal fonksiyonlarına dönmesi sağlanır.

2. Cerrahi Tedavi Yöntemleri

Hirschsprung hastalığının ana tedavi yöntemi, eksik sinir hücrelerinin bulunduğu bağırsak bölgesinin çıkarılmasıdır. Bu cerrahi müdahale, pull-through (çekme) operasyonu olarak bilinir. Bağırsaklardaki sağlıklı kısmın anüse bağlanması ile dışkının normal yollarla atılması sağlanır. Cerrahi tedavi birkaç farklı teknikle uygulanabilir ve bunlar hastalığın şiddetine göre seçilir:

  • Soave Yöntemi: Bu teknikte, kalın bağırsağın hastalıklı kısmı çıkarılır ve bağırsakların sağlıklı kısmı rektum içinden geçirilerek anüse bağlanır. Bu teknik, çocuklarda yaygın olarak kullanılır ve minimal invaziv (az hasar veren) bir cerrahi yöntem olarak bilinir.
  • Swenson Yöntemi: Swenson prosedürü, hastalıklı bağırsak kısmının doğrudan çıkarılmasını içerir. Sağlıklı bağırsak kısmı, doğrudan rektuma bağlanarak dışkının normal yollarla atılması sağlanır. Bu yöntem, daha geleneksel bir tekniktir ve hala bazı durumlarda kullanılmaktadır.
  • Duhamel Yöntemi: Duhamel yöntemi, hastalıklı bağırsak bölgesinin çıkarılmasını ve sağlıklı bağırsak kısmının anüse doğrudan bağlanmasını içerir. Ancak bu yöntemde, çıkarılmayan bir rektum parçası bırakılır ve bu parça yeni oluşturulan rektuma eklenir. Bu, bağırsak tıkanıklığını azaltmak için kullanılan bir tekniktir ve özellikle genişlemiş bağırsak (megakolon) olan vakalarda tercih edilir.

Cerrahi müdahale sırasında genellikle laparoskopik (kapalı) yöntem tercih edilir. Laparoskopik cerrahi, hastanın karın bölgesine yapılan küçük kesilerle gerçekleştirilir ve iyileşme süreci daha hızlı olur. Ayrıca minimal invaziv cerrahi, enfeksiyon riskini de azaltır ve hasta için daha az ağrılı bir iyileşme süreci sağlar.

3. Postoperatif (Ameliyat Sonrası) Bakım ve Komplikasyonlar

Cerrahi işlemden sonra, hastaların dikkatli bir şekilde izlenmesi gerekir. Bağırsak fonksiyonlarının yeniden normale dönmesi zaman alabilir. Ameliyat sonrası dönem, bağırsakların iyileşmesi ve normal işlevlerine dönmesi açısından kritik öneme sahiptir. Bu süreçte ortaya çıkabilecek bazı komplikasyonlar ve tedavi yöntemleri şunlardır:

  • İshal ve Kabızlık: Ameliyat sonrası birçok çocukta ishal veya kabızlık görülebilir. Bağırsakların yeniden işlev kazanmaya çalışması nedeniyle, dışkı geçişi düzensiz olabilir. Bu durumu yönetmek için doktorlar genellikle beslenme düzeninde değişiklikler önerir ve dışkı düzenleyici ilaçlar reçete edebilirler.
  • Enterokolit: Hirschsprung hastalığı olan hastalar, ameliyat sonrasında bile enterokolit riski taşırlar. Bu durum, bağırsak enfeksiyonlarının bir komplikasyonu olarak ortaya çıkabilir. Enterokolit, acil bir durum olarak kabul edilir ve hastaların tekrar hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir. Bu durumda, damardan antibiyotik tedavisi ve sıvı replasmanı uygulanır. Enterokolitin erken belirtileri arasında ateş, kanlı ishal ve karın ağrısı yer alır, bu nedenle ameliyat sonrası dikkatli bir takip şarttır.
  • Bağırsak Hareketlerinin Düzensizliği: Ameliyat sonrası bağırsak hareketlerinin tamamen düzelmesi aylar hatta yıllar alabilir. Bağırsak kaslarının ameliyat sonrası yeniden sağlıklı bir ritme kavuşması zaman alabilir. Bu dönemde dışkı düzenleyici ilaçlar ve diyet değişiklikleri büyük önem taşır. Hastaların cerrahi müdahale sonrası düzenli doktor kontrollerine gitmeleri ve bağırsak fonksiyonlarının izlenmesi önemlidir.
  • Yara İyileşmesi ve Enfeksiyon: Ameliyat sonrası yaranın enfekte olma riski bulunmaktadır. Özellikle bağırsaklardan kaynaklanan komplikasyonlar nedeniyle, yaranın bakımı dikkatlice yapılmalıdır. İyileşme sürecinde hijyen kurallarına sıkı şekilde uyulması, enfeksiyon riskini azaltacaktır.

4. Kolostomi ve Bağırsak Fonksiyonları

Bazı vakalarda, cerrahi müdahale öncesinde veya sonrasında geçici olarak kolostomi yapılması gerekebilir. Kolostomi, bağırsakların iyileşmesi için bağırsaktan dışkının geçici olarak vücut dışına yönlendirilmesidir. Bu durumda, dışkı karın duvarına açılan bir açıklıktan özel bir torbaya toplanır. Kolostomi, bağırsakların iyileşmesine zaman tanıyan bir yöntemdir ve genellikle birkaç ay sonra kaldırılarak bağırsakların normal fonksiyonlarına dönmesi sağlanır.

Kolostomi uygulanan hastalar, bu süreç boyunca düzenli bakım ve hijyen kurallarına dikkat etmelidir. Kolostomi torbalarının düzenli olarak değiştirilmesi ve temizlenmesi, enfeksiyon riskini azaltır. Ayrıca, bu süreçte hasta ve ailesine kolostomi bakımı konusunda eğitim verilmesi önemlidir. Kolostomi sonrası bağırsak fonksiyonlarının düzelmesi, birkaç ay sürebilir ve bağırsakların ameliyat sonrası tekrar düzenli çalışması beklenir.

5. Uzun Vadeli Takip ve Yaşam Kalitesi

Hirschsprung hastalığı tedavisi sonrasında hastaların yaşam kalitesi büyük ölçüde artar. Çoğu hasta, cerrahi müdahale sonrası normal bir yaşam sürdürebilir. Ancak uzun vadede bazı çocuklarda bağırsak hareketlerinin düzelmesi zaman alabilir ve dışkılama alışkanlıkları tam anlamıyla normale dönmeyebilir. Düzenli takip, bağırsak fonksiyonlarının izlenmesi ve komplikasyonların erken tespit edilmesi açısından önemlidir.

  • Beslenme Düzenlemeleri: Cerrahi müdahale sonrası dönemde, çocukların beslenme alışkanlıklarında değişiklikler yapılması gerekebilir. Lifli gıdalar, bol su tüketimi ve bağırsak hareketlerini destekleyen yiyecekler önerilir. Doktorlar, çocuğun bağırsak fonksiyonlarına ve genel sağlık durumuna uygun bir diyet planı oluşturacaktır.
  • Psikolojik Destek: Hirschsprung hastalığı olan çocuklarda, özellikle uzun süreli kabızlık ve ameliyat gibi deneyimler sonrasında psikolojik desteğe ihtiyaç duyulabilir. Özellikle ameliyat sonrası yaşanabilecek bağırsak düzensizlikleri, çocuklarda stres ve kaygıya neden olabilir. Bu nedenle, hem çocuk hem de aile için psikolojik destek sağlanması önemlidir.
  • Bağırsak Düzenleyici Tedaviler: Bazı hastalarda ameliyat sonrası bağırsak hareketleri tam anlamıyla normale dönmeyebilir. Bu durumda, doktorlar bağırsak düzenleyici ilaçlar, diyet takviyeleri veya probiyotikler önerebilir. Düzenli doktor kontrolleri, bu tür sorunların tespiti ve yönetimi açısından önem taşır.

Sonuç

Hirschsprung hastalığı, özellikle yeni doğan bebeklerde ciddi bağırsak sorunlarına yol açabilen bir hastalıktır. Ancak erken tanı ve cerrahi müdahale ile hastaların yaşam kalitesinde önemli iyileşmeler sağlanabilir. Hastalığın genetik ve çevresel nedenleri hala tam olarak anlaşılmamış olsa da, günümüzde kullanılan tanı ve tedavi yöntemleri oldukça etkilidir. Ailelerin, çocuklarındaki belirtileri erken fark etmeleri ve tıbbi yardım almaları, hastalığın komplikasyonlarını önlemek açısından kritik öneme sahiptir. Tedavi sonrası düzenli takip, bağırsak fonksiyonlarının düzelmesine katkıda bulunur ve hastaların uzun vadede normal bir yaşam sürmelerini sağlar.

Referanslar:

  1. Hirschsprung Hastalığı Tanısı ve Tedavisinin 5 Temel Yolu
  2. Langer JC. “Hirschsprung disease.” Curr Opin Pediatr. 2013.
  3. Heuckeroth RO. “Hirschsprung disease—integrating basic science and clinical medicine to improve outcomes.” Nat Rev Gastroenterol Hepatol. 2018.
  4. Amiel J, Sproat-Emison E, Garcia-Barcelo M, et al. “Hirschsprung disease, associated syndromes and genetics: a review.” J Med Genet. 2008.
  5. Moore SW. “The contribution of RET mutations to the understanding of Hirschsprung disease.” Pediatr Surg Int. 2006.
  6. Bolk S, et al. “RET proto-oncogene mutations in Hirschsprung’s disease.” Clin Genet. 2000.
  7. Martucciello G, Ceccherini I, Lerone M, Jasonni V. “Pathogenesis of Hirschsprung’s disease.” J Pediatr Surg. 2000.
  8. Svensson PJ, Berg G, Johansson O, et al. “RET mutations in Hirschsprung disease.” Clin Genet. 2008.
  9. Butler Tjaden NE, Trainor PA. “The developmental etiology and pathogenesis of Hirschsprung disease.” Neural Dev. 2013.
  10. Whitehouse FR, Kernohan JW. “Myenteric plexus in congenital megacolon; study of 11 cases.” Arch Intern Med. 1948.
  11. Okamoto N, et al. “The role of imaging in Hirschsprung disease.” Clin Pediatr Radiol. 2011.
  12. Kapur RP. “Hirschsprung disease and the enteric nervous system.” J Pediatr Gastroenterol Nutr. 2008.
  13. Wang Y, Chan P, Tam PKH. “Enterocolitis in Hirschsprung disease: risk factors and pathogenesis.” Pediatr Surg Int. 2017.
  14. Puri P, et al. “Hirschsprung disease: current diagnosis and management.” Semin Pediatr Surg. 2007.
  15. Weidner N, et al. “Histopathologic features of Hirschsprung’s disease.” Pediatr Pathol. 1987.
  16. De Lorijn F, et al. “Diagnosis of Hirschsprung’s disease.” J Pediatr Gastroenterol Nutr. 2006.
  17. Fuchs JR, et al. “Diagnosis of Hirschsprung disease.” Pediatr Clin North Am. 1998.
  18. Holschneider A, et al. “Surgical management of Hirschsprung’s disease.” World J Surg. 2008.
  19. Goyal A, et al. “Hirschsprung’s disease and its genetic basis.” Pediatr Surg Int. 2020.
  20. De Lorijn F, et al. “Clinical aspects of Hirschsprung’s disease.” J Pediatr Gastroenterol Nutr. 2006.
  21. Tam PKH, Garcia-Barcelo M. “Genetics and genomics of Hirschsprung’s disease.” J Pediatr Surg. 2009.
  22. Kapur RP, Kennedy AJ. “Histopathological diagnosis of Hirschsprung disease.” Clin Pediatr Surg. 2013.
  23. Amiel J, Lyonnet S. “Hirschsprung disease, associated syndromes, and genetics: a review.” J Med Genet. 2008.
  24. Wang Y, et al. “Advances in the diagnosis and treatment of Hirschsprung disease.” Front Pediatr. 2020.
  25. https://scholar.google.com/
  26. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
  27. https://www.researchgate.net/
  28. https://www.mayoclinic.org/
  29. https://www.nhs.uk/
  30. https://www.webmd.com/
Hirschsprung Hastalığı Tanısı ve Tedavisinin 5 Temel Yolu
Hirschsprung Hastalığı Tanısı ve Tedavisinin 5 Temel Yolu
Sağlık Bilgisi Paylaş !