Narkolepsi Nedir? 7 Belirtisi, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi
Narkolepsi, nadir görülen ancak yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen kronik bir uyku bozukluğudur. Genellikle aniden ortaya çıkan aşırı gündüz uykululuğu ve beklenmedik uyku atakları ile karakterizedir. Bu durum, kişinin günlük aktivitelerini yerine getirmesini zorlaştırabilir ve sosyal, iş ya da okul hayatında çeşitli zorluklara neden olabilir. Bu bireyler, uyku ihtiyaçlarını kontrol etmekte güçlük çekerler ve bu durum, bireyin hem fiziksel hem de psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Çok daha yaygın olan diğer uyku bozukluklarından farklı olarak, kişiyi aniden uykuya dalmaya zorlar ve bu da trafik kazalarından iş kazalarına kadar birçok tehlikeye yol açabilir.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Narkolepsi Nedir? 7 Belirtisi, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi
Narkolepsinin doğası gereği, bu hastalıktan muzdarip olan kişiler gün içinde sürekli olarak yorgun hissederler ve ne kadar uyurlarsa uyusunlar bu yorgunluk hissinden kurtulamazlar. Gündüz uykululuğu, bireyin konsantrasyonunu ve verimliliğini düşürürken, kişinin sosyal ilişkilerinde de sorunlara yol açabilir. Genellikle genç yaşlarda, özellikle ergenlik ve erken yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkar, ancak bazı vakalarda çocukluk döneminde de başlayabilir. Bu durum, bireyin eğitim ve kariyer hayatında ciddi sorunlara yol açabileceği gibi, sosyal yaşamını da önemli ölçüde etkileyebilir. Ayrıca, hastalığın yaygınlığı göz önüne alındığında, hala yeterince tanınmayan bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünya genelinde yaklaşık her 2.000 kişiden birini etkiler. Ancak birçok teşhis edilememiş vaka da bulunmaktadır. Bu da hastaların doğru teşhis konulmadığı için gerekli tedavi ve desteği alamamasına neden olur. Teşhis konulmamış veya yanlış teşhis edilmiş narkolepsi, bireylerin yaşam kalitesini daha da kötüleştirir ve başka sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Hastalığı anlamak ve teşhis etmek, bu rahatsızlıkla mücadele eden bireylerin hayatlarını daha iyi yönetmelerine yardımcı olabilir. Narkolepsinin belirtileri, nedenleri, teşhisi ve tedavisi hakkında daha fazla bilgi edinmek, bu durumu daha iyi anlamamıza ve daha etkili çözümler geliştirmemize olanak tanıyacaktır.
Bu makalede, hastalığın ne olduğu, belirtileri, nedenleri, teşhis yöntemleri ve tedavi seçenekleri hakkında kapsamlı bilgi sunacağız. Sorunun bireylerin hayatlarını nasıl etkilediği, hangi faktörlerin bu duruma yol açtığı ve tedavi süreçlerinin nasıl işlediği konusunda derinlemesine bir inceleme yaparak, bu hastalıkla mücadele eden kişilere ve yakınlarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Bu sayede, hastalık hakkında farkındalığı artırarak, hem bireylerin bu durumu daha iyi anlamasına hem de toplumsal düzeyde daha fazla destek sağlanmasına katkıda bulunmayı hedefliyoruz.
Narkolepsi Nedir?
Narkolepsi, uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen mekanizmaların bozulması sonucu ortaya çıkan kronik bir nörolojik bozukluktur. Bu durum, bireylerde gündüz aşırı uykululuk hali, ani uyku atakları ve uyku sırasında anormal davranışlar gibi belirtilerle kendini gösterir. Genellikle iki ana türde sınıflandırılır: Katapleksi ile birlikte görülen Tip 1 narkolepsi ve katapleksi olmaksızın görülen Tip 2 narkolepsi. Tip 1 narkolepsi, hipokretin adı verilen nörotransmitterin eksikliğiyle ilişkilendirilirken, Tip 2 narkolepsinin nedenleri henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Her iki tür de yaşam kalitesini derinden etkileyen ciddi semptomlarla karakterizedir ve bu durum hastaların sosyal, duygusal ve profesyonel yaşamlarında zorluklara neden olabilir.
Hastalık çoğunlukla ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde başlasa da, daha ileri yaşlarda da teşhis edilebilir. Kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık ve çevresel tetikleyicilerin (örneğin enfeksiyonlar veya otoimmün süreçler) birlikte rol oynadığı düşünülmektedir. Uyku ile rüyaların gerçekleştiği REM evresi arasındaki anormallik, narkolepsiye özgü birçok semptomun temelinde yer alır. Örneğin, katapleksi, güçlü bir duyguya bağlı olarak kas tonusunun aniden kaybolması durumudur ve genellikle bu bireylerde REM uykusunun kontrolsüz şekilde gündüz saatlerine sızmasıyla ilişkilendirilir. Bu bozukluğun etkileri yalnızca fiziksel düzeyde değil, aynı zamanda psikososyal düzeyde de geniş çaplıdır; bu nedenle hastalığın farkındalığının artırılması ve erken müdahale büyük önem taşımaktadır.
Narkolepsi Belirtileri Nelerdir?
Bireylerin günlük yaşamlarını önemli ölçüde etkileyebilen karmaşık bir nörolojik uyku bozukluğudur. Belirtileri, genellikle ani ve beklenmedik şekillerde ortaya çıkar ve çoğu zaman diğer sağlık sorunlarıyla karıştırılabilir. Narkolepsinin belirtileri genellikle aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1. Aşırı Gündüz Uyku Hali (Excessive Daytime Sleepiness – EDS)
Bu, en yaygın ve belirgin belirtidir. Aşırı gündüz uyku hali yaşayan kişiler, yeterli gece uykusu almalarına rağmen gün boyunca uyanık kalmakta zorlanırlar. Bu durum:
- İşte, okulda veya araç kullanırken konsantrasyon kaybına neden olabilir.
- Gün içinde aniden uykuya dalmalarla sonuçlanabilir.
- Kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir.
2. Katapleksi (Kas Kontrolünün Aniden Kaybı)
Narkolepsisi olan bireylerin yaklaşık %70’inde görülür ve genellikle güçlü duygularla tetiklenir. Bu belirtiler:
- Ani bir kahkaha, korku, öfke veya heyecan sırasında ortaya çıkabilir.
- Kas tonusunda kısmi veya tam bir kayıp yaşanabilir, bu da kişinin ayakta duramamasına veya konuşmakta güçlük çekmesine neden olabilir.
- Ataklar genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika arasında sürer.
3. Uyku Paralizisi
Uyku paralizisi, uykuya dalma veya uyanma sırasında kısa süreli hareket veya konuşma yeteneği kaybı ile kendini gösterir. Kişi bu durumdayken:
- Çevresinin farkında olabilir ancak hareket edemez.
- Bu durum korkutucu olabilir ancak genellikle kısa sürelidir.
- Uyku paralizisi, narkolepsi hastalarında sık görülen bir belirtidir.
4. Hipnogojik veya Hipnopompik Halüsinasyonlar
Bu tür halüsinasyonlar uykuya dalarken (hipnogojik halüsinasyonlar) veya uyanırken (hipnopompik) yaşanabilir ve genellikle çok gerçekçi ve korkutucu olabilir.
- Görsel, işitsel veya dokunsal halüsinasyonlar şeklinde olabilir.
- Bu deneyimler rüya ile gerçeklik arasındaki sınırın belirsizleşmesine neden olabilir.
5. Parçalanmış Gece Uykusu
Bu bireylerde gece uykusu da sıklıkla etkilenir. Parçalanmış gece uykusu belirtileri şunları içerebilir:
- Sık sık uyanma ve yeniden uykuya dalmakta güçlük çekme.
- Uyku sırasında rahatsız edici rüyalar veya hareket bozuklukları.
6. Otomatik Davranışlar
Kişiler bazen uyuklama sırasında otomatik olarak davranışlar sergileyebilirler. Örneğin:
- Yazı yazarken, konuşurken veya araç kullanırken uyuklama hali fark edilmeyebilir.
- Bu tür durumlar kişinin güvenliğini tehdit edebilir.
7. Diğer Belirtiler
Bazı hastalarda aşağıdaki belirtiler de görülebilir:
- Konsantrasyon ve hafıza sorunları.
- Günlük aktivitelerde motivasyon kaybı.
- Baş ağrıları veya depresyon belirtileri.
Narkolepsi Nedenleri Nelerdir? Narkolepsi Neden Olur?
Nedenleri tam olarak anlaşılmamıştır, ancak genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Bağışıklık sistemi ile ilişkili bir faktör olan orexin (hipokretin) eksikliği, narkolepsiye yol açabilecek bir etken olarak öne çıkmaktadır.
- Hypocretin (Orexin) Azalması: Narkolepsi ile ilişkilendirilen en önemli neden, beyindeki hypocretin (veya orexin) adı verilen bir kimyasalın azalması veya yokluğudur. Hypocretin, uyanıklık ve uykunun düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Vakaların çoğunda, beyindeki hypocretin üreten hücrelerde bir kayıp meydana gelir.
- Genetik Faktörler: Genetik yatkınlık, riski artırabilir. Aile bireylerinde öyküsü olan kişilerde bu durumun daha yaygın olduğu gözlemlenmiştir. Ancak, genetik faktörler tek başına narkolepsiyi açıklamayabilir ve çevresel faktörler de etkili olabilir.
- Bağışıklık Sistemi Sorunları: Bazı durumlarda, hastalık gelişiminde bağışıklık sistemi sorunları rol oynayabilir. Özellikle, bir virüs enfeksiyonu sonrasında bağışıklık sisteminin, hypocretin üreten hücrelere karşı saldırgan olması düşünülmektedir.
- Çevresel Faktörler: Hastalığın gelişiminde çevresel faktörlerin rolü de araştırılmıştır. İkiz çalışmaları, genetik faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de riski etkileyebileceğini göstermektedir. Ancak, bu çevresel faktörlerin ne olduğu tam olarak bilinmemektedir.
- Beyin Kimyasındaki Denge Bozuklukları: Beyindeki uyku ve uyanıklık döngülerini düzenleyen kimyasal maddelerdeki dengesizliklerle ilişkilidir. Özellikle hipotalamus ve beyincik gibi uyku düzenleme merkezlerinde bu dengesizlikler gözlemlenebilir.
- Stres ve Travma: Bazı durumlarda, stres veya travma gibi çevresel faktörlerin narkolepsi semptomlarının başlangıcını hızlandırabileceği düşünülmektedir. Ancak, bu faktörler genellikle narkolepsi gelişimine katkıda bulunan diğer temel nedenlerle birleşir.
Genellikle ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkar. Belirtiler genellikle yavaş yavaş gelişir ve birkaç yıl sürebilir.
Narkolepsi Teşhisi
Tanı uzman bir sağlık profesyoneli tarafından konulmalıdır. Hastanın semptomları ve uyku kayıtları değerlendirilir. Polisomnografi ve multiple sleep latency test (MSLT) gibi uyku testleri, teşhisinde kullanılan yöntemlerdir.
- Klinik Değerlendirme: Bir sağlık profesyoneli, narkolepsi belirtileri ile ilgili detaylı bir anamnez alacaktır. Hastanın uykuya dalma sorunları, gündüz uykusallığı, katapleksi (ani kas güçsüzlüğü), hipnogojik veya hipnopompik halüsinasyonlar ve uyku paralizisi gibi semptomları hakkında bilgi toplanacaktır.
- Polisomnografi (PSG): Bu test, uyku sırasında beyin aktivitesini, göz hareketlerini, kalp atışını, solunumu ve diğer vücut fonksiyonlarını ölçer. Narkolepsi teşhisi koymak için genellikle bir gece boyunca gerçekleştirilir.
- Multiple Sleep Latency Test (MSLT): MSLT, bir gün boyunca belirli zaman aralıklarında uyuma eğilimini ölçer. Normal bir durumda, bir kişi gece boyunca uyandığında uykuya dalma süresi uzun olacaktır. Ancak bu kişiler, bu testte kısa süre içinde uyuma eğiliminde olabilirler.
- Hypocretin (Orexin) Testi: Genellikle hypocretin düzeylerinde bir azalmayla ilişkilidir. Bu test, beyin omurilik sıvısındaki hypocretin seviyelerini ölçer.
- Kan Testleri: Bazı durumlarda, kan testleri narkolepsi ile ilişkilendirilebilecek diğer durumları elemek için yapılabilir.
Narkolepsi Tedavisi Nasıl Yapılır?
Narkolepsi nasıl tedavi edilir? Narkolepsi, kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen kronik bir uyku bozukluğudur. Bu durumun kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, belirtileri yönetmek ve hastaların yaşamını kolaylaştırmak için çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Tedavi süreci genellikle ilaç tedavileri, yaşam tarzı değişiklikleri ve destekleyici terapilerden oluşur.
1. İlaç Tedavileri
Narkolepsi tedavisinde kullanılan ilaçlar, genellikle semptomlara odaklanır ve uyanıklığı artırmak, gündüz uyuklamalarını azaltmak veya katapleksi gibi durumları kontrol altına almak için reçete edilir. Bu ilaçlar şunları içerebilir:
- Uyanıklık Artırıcı İlaçlar: Modafinil veya armodafinil gibi ilaçlar, hastanın gündüzleri daha uyanık kalmasına yardımcı olur. Bu ilaçlar, narkolepsinin yol açtığı aşırı gündüz uykululuğunu yönetmek için birincil tercih edilen ilaçlardır.
- Merkezi Sinir Sistemi Uyarıcıları: Metilfenidat veya amfetamin türevleri gibi uyarıcı ilaçlar, uyanıklığı artırabilir. Ancak, bu ilaçlar yan etkiler nedeniyle daha dikkatli bir şekilde kullanılır.
- Katapleksi Tedavisi İçin İlaçlar: SSRI’lar (seçici serotonin geri alım inhibitörleri) veya SNRI’lar (serotonin-noradrenalin geri alım inhibitörleri) gibi antidepresanlar, katapleksi, uyku paralizisi ve hipnogojik halüsinasyonların şiddetini azaltabilir.
- Sodyum Oksibat: Narkolepsinin hem aşırı gündüz uykululuğunu hem de katapleksiyi tedavi etmek için kullanılan güçlü bir ilaçtır. Gece uykusunun kalitesini artırabilir.
2. Yaşam Tarzı Değişiklikleri
İlaç tedavisinin yanı sıra yaşam tarzı değişiklikleri, narkolepsi semptomlarının kontrol altına alınmasında önemli bir rol oynar. Hastaların günlük rutinlerini düzenlemeleri ve uyku hijyenine dikkat etmeleri önerilir. Bu değişiklikler şunları içerebilir:
- Düzenli Uyku Programı: Her gün aynı saatte uyumak ve uyanmak, vücudun biyolojik ritmini düzenlemeye yardımcı olabilir.
- Kısa ve Planlı Şekerlemeler: Gündüz kısa (15-20 dakikalık) şekerlemeler, hastaların daha uyanık hissetmelerine yardımcı olabilir.
- Uyku Ortamının İyileştirilmesi: Karanlık, sessiz ve rahat bir uyku ortamı sağlamak, gece uykusunun kalitesini artırabilir.
- Sağlıklı Beslenme ve Egzersiz: Dengeli bir diyet ve düzenli fiziksel aktivite, genel enerji seviyesini artırabilir ve semptomları hafifletebilir.
- Stresten Kaçınma: Stres yönetimi teknikleri, semptomları tetikleyebilecek duygusal dalgalanmaları kontrol etmeye yardımcı olabilir.
3. Psikolojik ve Sosyal Destek
Bu hastaları, bu kronik durumla başa çıkmak için genellikle psikolojik destekten fayda görür. Destekleyici terapiler şunları içerebilir:
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Hastaların semptomlarını kabul etmelerine ve başa çıkma mekanizmalarını geliştirmelerine yardımcı olabilir.
- Destek Grupları: Benzer zorlukları yaşayan diğer kişilerle bağlantı kurmak, yalnızlık hissini azaltabilir ve faydalı tavsiyeler sunabilir.
- Aile ve İş Destekleri: Hastaların aileleri ve işverenleri, durumları hakkında bilgilendirilmeli ve hastaların ihtiyaçlarına uygun destek sağlanmalıdır.
4. Alternatif ve Tamamlayıcı Yaklaşımlar
Bazı hastalar, geleneksel tedavilere ek olarak tamamlayıcı yaklaşımlardan fayda sağlayabilir. Bu yaklaşımlar, dikkatle değerlendirilip doktor gözetiminde uygulanmalıdır:
- Mindfulness ve Meditasyon: Bu teknikler, stresten arınmaya ve uyku kalitesini artırmaya yardımcı olabilir.
- Bitkisel Takviyeler: Melatonin veya valerian gibi uyku düzenleyici takviyeler, uyku düzenine destek olabilir. Ancak bu ürünlerin kullanımı öncesinde bir uzmana danışılmalıdır.
5. Araştırma ve Deneysel Tedaviler
Hastalığın tedavisinde yeni yaklaşımlar üzerinde sürekli araştırmalar yapılmaktadır. Gen terapileri, yeni farmakolojik ajanlar ve beyindeki uyku düzenleyici mekanizmaları hedefleyen deneysel tedaviler gelecekte umut vaat etmektedir. Araştırmaların sonuçlarına göre, daha etkili tedaviler geliştirilmesi beklenmektedir.
Tedavi, hastaların yaşam kalitesini artırmaya yönelik bir dizi tedavi yöntemini içerir. Bu süreçte en önemli faktör, hastaya özel bir tedavi planının oluşturulmasıdır. Tedavi yöntemlerinin düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gerektiğinde güncellenmesi, hastalıkla mücadelede başarıyı artırabilir.
Sonuç
Narkolepsi, bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen karmaşık ve nörolojik bir uyku bozukluğu olarak dikkat çekmektedir. Bu durum, genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve otoimmün mekanizmalar arasındaki karmaşık etkileşimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen hipokretin sistemindeki anormalliklerin hastalığın temelinde yer aldığı anlaşılmıştır. Gündüz aşırı uykululuk hali, katapleksi atakları, uyku felci ve hipnogojik halüsinasyonlarla kendini gösteren semptomları, bireylerin sosyal, mesleki ve kişisel hayatlarında ciddi zorluklara yol açmaktadır. Bu semptomların şiddeti, hastaların bireysel özelliklerine göre değişiklik gösterebilir, ancak tüm vakalarda erken tanı ve etkin bir tedavi yaklaşımının önemi büyüktür.
Tedavi alanında kaydedilen ilerlemelere rağmen, hala tam olarak tedavi edilemeyen bir durumdur. Farmakolojik yaklaşımlar ve davranışsal stratejiler semptomları kontrol altına almayı hedeflerken, genetik ve immünolojik araştırmalar bu alanda yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine ışık tutmaktadır. Gelecekte, hipokretin düzeylerini artırmaya yönelik biyoteknolojik uygulamaların ve kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının hastalık yönetiminde devrim yaratması beklenmektedir. Ayrıca, toplumsal farkındalık kampanyaları ve erken tanı programları, hastalık ile mücadelede hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha etkili bir yaklaşım sağlayabilir. Bu bağlamda, multidisipliner çalışmaların artırılması, yalnızca hastaların yaşam kalitesini iyileştirmekle kalmayıp, bu kompleks bozukluğun altında yatan mekanizmaların daha iyi anlaşılmasına da olanak tanıyacaktır.
Referanslar:
- Narkolepsi Nedir? 7 Belirtisi, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi
- American Academy of Sleep Medicine. (2014). International Classification of Sleep Disorders, Third Edition. Darien, IL: American Academy of Sleep Medicine.
- Bassetti, C. L., & Aldrich, M. S. (1997). Narcolepsy. Neurologic Clinics, 15(4), 875-891.
- Dauvilliers, Y., Arnulf, I., & Mignot, E. (2007). Narcolepsy with cataplexy. The Lancet, 369(9560), 499-511.
- Mignot, E. (1998). Genetic and familial aspects of narcolepsy. Neurology, 50(2 Suppl 1), S16-S22.
- Thannickal, T. C., Moore, R. Y., Nienhuis, R., et al. (2000). Reduced number of hypocretin neurons in human narcolepsy. Neuron, 27(3), 469-474.
- Mahlios, J., De la Herrán-Arita, A. K., & Mignot, E. (2013). The autoimmune basis of narcolepsy. Current Opinion in Neurobiology, 23(5), 767-773.
- Scammell, T. E. (2015). Narcolepsy. New England Journal of Medicine, 373(27), 2654-2662.
- Bassetti, C., & Adamantidis, A. (2015). Narcolepsy: Pathophysiology and neurobiology. Nature Reviews Neuroscience, 16(7), 393-407.
- Kornum, B. R., Kawashima, M., Faraco, J., et al. (2011). Common variants in P2RY11 are associated with narcolepsy. Nature Genetics, 43(1), 66-71.
- Mignot, E. (2005). Genetic and familial aspects of narcolepsy and idiopathic hypersomnia. Neurologic Clinics, 23(4), 857-873.
- Nishino, S., & Kanbayashi, T. (2005). Symptomatic narcolepsy, cataplexy and hypersomnia, and their implications in the hypothalamic hypocretin/orexin system. Sleep Medicine Reviews, 9(4), 269-310.
- Partinen, M., & Kornum, B. R. (2011). Narcolepsy and H1N1 influenza vaccination: What we know and what we need to know. Sleep, 34(7), 829-831.
- Ohayon, M. M., & Black, J. (2013). Epidemiology of narcolepsy. Sleep Medicine Clinics, 8(3), 257-266.
- Andlauer, O., Moore, H., Hong, S. C., et al. (2012). Predictors of hypocretin (orexin) deficiency in narcolepsy without cataplexy. Sleep, 35(9), 1247-1255.
- Nishino, S. (2007). Clinical and neurobiological aspects of narcolepsy. Sleep Medicine, 8(4), 373-399.
- Krahn, L. E., Pankratz, V. S., & Oliver, L. (2003). Narcolepsy: A review of its features, diagnosis, and treatment. Journal of Clinical Psychiatry, 64(Suppl 16), 4-11.
- Fronczek, R., Overeem, S., Lammers, G. J., et al. (2007). Hypocretin/orexin disturbances in neurological disorders. The Lancet Neurology, 6(8), 725-735.
- Longstreth, W. T., Koepsell, T. D., Ton, T. G., et al. (2007). The epidemiology of narcolepsy. Sleep, 30(1), 13-26.
- Black, J., & Reaven, N. L. (2015). The burden of narcolepsy disease. Sleep Medicine Reviews, 21, 35-44.
- Dauvilliers, Y., & Arnulf, I. (2021). Narcolepsy and hypersomnias. The Lancet Neurology, 20(9), 732-742.
- Szakács, A., Darin, N., Hallböök, T., et al. (2015). Increased childhood incidence of narcolepsy in western Sweden after H1N1 influenza vaccination. Neurology, 85(24), 2137-2143.
- Kornum, B. R., Pizza, F., Knudsen, S., et al. (2013). Cerebrospinal fluid cytokine levels in type 1 narcolepsy patients very close to onset. Brain, 136(Pt 12), 3697-3706.
- Ruoff, C., & Black, J. (2016). Treatment options for narcolepsy. Current Treatment Options in Neurology, 18(9), 1-18.
- Baumann, C. R., & Scammell, T. E. (2017). Narcolepsy: Pathogenesis and management. CNS Drugs, 31(9), 777-790.
- Lin, L., Faraco, J., Li, R., et al. (1999). The REM sleep disorder canine narcolepsy is caused by a mutation in the hypocretin (orexin) receptor 2 gene. Cell, 98(3), 365-376.
- Peyron, C., Faraco, J., Rogers, W., et al. (2000). A mutation in a norexin gene is associated with narcolepsy-cataplexy in dogs. Nature Genetics, 25(3), 319-323.
- Mignot, E. (2008). Why we sleep: The temporal organization of recovery. PLoS Biology, 6(4), e106.
- Knudsen, S., Gammeltoft, S., Jennum, P., et al. (2010). A critical evaluation of hypocretin deficiency as a diagnostic biomarker for narcolepsy type 1. Sleep, 33(10), 1334-1340.
- Kornum, B. R., Faraco, J., & Mignot, E. (2011). Narcolepsy with hypocretin/orexin deficiency, infections, and autoimmunity of the brain. Current Opinion in Neurobiology, 21(6), 897-903.
- Silber, M. H., Krahn, L. E., & Olson, E. J. (2002). The epidemiology of narcolepsy and its treatment implications. Sleep Medicine Reviews, 6(6), 457-469.
- Ohayon, M. M. (2008). Narcolepsy is a lifelong disorder. Sleep Medicine Clinics, 3(1), 55-66.
- Overeem, S., Lammers, G. J., & van Dijk, J. G. (2001). Cataplexy: ‘Tonic immobility’ rather than ‘REM-sleep atonia’? Sleep Medicine, 2(3), 281-285.
- Partinen, M. (2014). Narcolepsy and influenza vaccinations. European Neurology, 72(1-2), 8-16.
- Thorpy, M., & Krieger, A. C. (2014). Delayed diagnosis of narcolepsy: Characterizing the gap from symptom onset to diagnosis. Journal of Clinical Sleep Medicine, 10(3), 361-365.
- Arnulf, I. (2011). Narcolepsy: A clinical overview. Nature Reviews Neurology, 7(7), 384-395
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/