Sepsis Tedavisinde 8 Güncel Yaklaşım
Sepsis, vücudun enfeksiyona karşı verdiği kontrolsüz ve aşırı tepkidir. Bu durum, enfeksiyon kaynaklı organ fonksiyon bozukluklarına neden olabilir ve ölümcül sonuçlar doğurabilir. Ggenellikle bağışıklık sisteminin enfeksiyonu kontrol edemediği durumlarda ortaya çıkar ve enfeksiyon vücut genelinde yayılabilir. Bağışıklık sisteminin bu aşırı tepkisi, organlarda hasara yol açarak ciddi komplikasyonlara neden olur. Her ne kadar en çok hastanelerde gözlemlense de, topluluk içinde gelişen vakalar da oldukça yüksektir.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Sepsis Tedavisinde 8 Güncel Yaklaşım
Dünya genelinde yüksek ölüm oranına sahip bir sağlık sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, her yıl milyonlarca insan bu tabloyla hayatını kaybetmektedir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olan bireyler risk altındadır. Böylelikle, sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de büyük bir halk sağlığı sorunu olarak öne çıkmaktadır. Bu durum, sepsisin küresel sağlık üzerindeki yıkıcı etkisinin altını çizmektedir.
Her ne kadar ciddi bir sağlık sorunu olsa da, erken tanı ve tedavi ile ölümcül sonuçlardan kaçınılabilir. Ancak, sepsis belirtileri genellikle genel enfeksiyon belirtileriyle karıştırılabileceği için, tanısı zor olabilir. Bu nedenle, farkındalığı artırmak ve halkı bu konuda bilgilendirmek hayati öneme sahiptir. Bu makalede, sepsis belirtileri ve tedavi yöntemleri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Ayrıca, sepsis tanısı konulmuş hastaların tedavi süreçleri ve iyileşme dönemleri hakkında da bilgi verilecektir.
Yaygınlığı ve ölümcül potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda, hastalığın erken evrede tanınması ve tedavi edilmesi hayati önem taşır. Genellikle bakteriyel enfeksiyonlar sonucunda ortaya çıkar, ancak viral, fungal veya parazitik enfeksiyonlar da yol açabilir. Bu nedenle, sepsis belirtilerini bilmek ve enfeksiyonların erken evrede tedavi edilmesi tablonun gelişimini önlemede kritik bir rol oynar. Makalenin devamında, sepsis belirtileri, nedenleri ve tedavi yaklaşımları hakkında kapsamlı bilgi verilecektir.
Sepsis Nedir?
Sepsis, vücudun enfeksiyona karşı verdiği anormal bir bağışıklık tepkisidir ve bu tepki organlara zarar verebilecek kadar şiddetli olabilir. Enfeksiyonun kaynağı çoğunlukla bakteriyel olsa da, viral veya fungal enfeksiyonlar da yol açabilir. Temelde, bağışıklık sisteminin enfeksiyonu kontrol altına alamadığı ve bunun sonucunda organlarda hasar oluşmasına yol açan bir durumdur.
Sepsisin üç ana aşaması vardır:
- Sepsis: Vücudun enfeksiyona aşırı tepki verdiği durumdur. Bu aşamada, enfeksiyon belirtilerinin yanı sıra, anormal derecede yüksek ya da düşük vücut ısısı, hızlı kalp atışı ve hızlı solunum gibi belirtiler ortaya çıkar.
- Şiddetli Sepsis: Enfeksiyon ve vücudun aşırı tepkisi, organların hasar görmesine neden olur. Bu aşamada, organ fonksiyonlarında bozulmalar başlar ve hasta genellikle yoğun bakım tedavisine ihtiyaç duyar.
- Septik Şok: En ileri aşamadır. Kan basıncının tehlikeli derecede düşmesi ve organ yetmezlikleri septik şokun en belirgin özellikleridir. Bu aşamada, ölüm riski oldukça yüksektir ve acil tıbbi müdahale gereklidir.
Sepsis Belirtileri
Sepsis, vücudun bir enfeksiyona karşı verdiği kontrolsüz ve aşırı tepkinin sonucunda organ disfonksiyonuna yol açabilen hayatı tehdit eden bir durumdur. Bu durumun erken belirtilerinin tanınması, hastaların hızlı ve etkili bir tedavi sürecine yönlendirilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Sepsis belirtileri, genellikle enfeksiyonun türüne, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve evresine göre farklılık gösterebilir
1. Genel Belirtiler
- Yüksek Ateş veya Hipotermi: Vücut sıcaklığında ciddi değişimlere neden olabilir. Hastalar genellikle yüksek ateş (38°C ve üstü) gösterir; ancak özellikle yaşlılarda veya bağışıklığı baskılanmış bireylerde düşük vücut sıcaklığı (hipotermi) da görülebilir.
- Titreme ve Üşüme: Ani ve şiddetli üşüme hissi, ilk evrelerde sıkça görülen belirtilerden biridir.
- Genel Halsizlik ve Yorgunluk: Hastalar genellikle kendilerini aşırı derecede yorgun hisseder ve günlük aktivitelerini gerçekleştirmekte zorlanır.
2. Kardiyovasküler Belirtiler
- Hızlı Kalp Atışı (Taşikardi): Sepsiste, vücut enfeksiyona karşı savaşmak için kalp atış hızını artırır. Dinlenme anında bile kalp atış hızının 90 bpm’in üzerine çıkması önemli bir belirtidir.
- Düşük Kan Basıncı (Hipotansiyon): İlerleyen evrelerde kan basıncı düşer ve şok tablosuna dönüşebilir. Düşük tansiyon, organlara yeterince kan ve oksijen ulaşamamasına neden olarak organ hasarına yol açar.
3. Solunum Belirtileri
- Hızlı Soluk Alıp Verme (Taşipne): Solunum hızı dakikada 20’nin üzerine çıkabilir. Bu, vücudun enfeksiyonla mücadele ederken oksijen ihtiyacını karşılamaya çalıştığını gösterir.
- Nefes Darlığı: İlerlemiş vakalarda, akciğerlerin yeterli oksijen sağlayamaması nedeniyle hastalar nefes almakta güçlük çekebilir.
4. Deri ve Dolaşım Belirtileri
- Ciltte Solgunluk veya Renk Değişikliği: Kan akışındaki azalma nedeniyle cilt soğuk ve solgun hale gelebilir. Morarma veya benekli deri görünümü, dolaşım problemlerinin ciddi bir işareti olabilir.
- Terleme ve Nemli Cilt: Bu hastalarda aşırı terleme ve soğuk, nemli cilt yaygın bir belirtidir.
5. Nörolojik Belirtiler
- Zihin Bulanıklığı ve Bilinç Değişiklikleri: Ciddi bir belirti, hastaların kafa karışıklığı yaşaması ve yanıt verme yeteneklerinin azalmasıdır. Bu semptomlar, özellikle yaşlılarda daha belirgin olabilir.
- Ajitasyon ve Huzursuzluk: Hastalar, normalden daha gergin ve huzursuz hissedebilir. Bu durum, beyine yeterli oksijen ve kan ulaşmamasının bir sonucu olabilir.
6. Gastrointestinal Belirtiler
- Mide Bulantısı ve Kusma: Sindirim sistemini etkileyerek mide bulantısı ve kusma gibi belirtilere yol açabilir.
- İshal: Bağırsaklarda kan akışının azalması ve enfeksiyonun etkisiyle ishal görülebilir.
- Karın Ağrısı: Organ disfonksiyonu ve bağışıklık yanıtı nedeniyle karın ağrısına sebep olabilir.
7. İdrar Üretiminde Azalma (Oligüri)
Bu hastalarda böbrek fonksiyonları bozulduğunda idrar üretimi belirgin şekilde azalır. Bu, böbrek yetmezliğinin erken bir işareti olabilir ve tedaviye acil müdahale gerektirir.
8. Sepsisin Ciddi Evre Belirtileri (Septik Şok)
- Şiddetli Hipotansiyon: Tedaviye rağmen düzelmeyen düşük kan basıncı, septik şokun karakteristik özelliğidir.
- Çoklu Organ Yetmezliği: Tablo ilerledikçe, böbrekler, akciğerler ve karaciğer gibi birden fazla organ işlevini kaybedebilir. Bu durum, ölüm riski taşıyan ciddi bir durumdur.
Sepsis Nedenleri
Sepsis, vücudun enfeksiyona karşı verdiği yanıtın aşırı ve düzensiz hale gelerek organ hasarına yol açtığı karmaşık ve potansiyel olarak ölümcül bir durumdur. Genellikle enfeksiyonun kan dolaşımına yayıldığı durumlarda ortaya çıkar. Bu enfeksiyonlar, farklı türdeki patojenlerden (bakteri, virüs, mantar) kaynaklanabilir ve sepsisin gelişme olasılığına katkıda bulunan çeşitli faktörler mevcuttur.
İşte sepsis nedenleri:
1. Bakteriyel Enfeksiyonlar
Sepsis vakalarının büyük bir çoğunluğu bakteriyel enfeksiyonlara dayanır. Özellikle Gram negatif bakteriler (örneğin Escherichia coli ve Pseudomonas aeruginosa) ve Gram pozitif bakteriler (örneğin Staphylococcus aureus ve Streptococcus pneumoniae), sepsise neden olabilecek yaygın etkenlerdir. Bu bakteriler, enfekte bölgede hızla çoğalarak kana ve diğer vücut bölgelerine yayıldığında, sepsis gelişme riski artar. Bakteriler tarafından salınan toksinler ve vücudun bu patojenlere karşı verdiği yoğun yanıt, sepsis tablosunu tetikleyebilir.
2. Akciğer Enfeksiyonları
Pnömoni, sık rastlanan sepsis nedenlerinden biridir. Akciğerlerde gelişen enfeksiyonlar, özellikle de bakteriyel kaynaklı olanlar, kana hızla karışarak süreci başlatabilir. Pnömoninin şiddeti ve tedaviye yanıt vermeyen vakalar, sepsis riskini artırır. Özellikle yaşlılar, bağışıklık sistemi zayıf bireyler ve altta yatan akciğer hastalığı olanlar yüksek risk altındadır.
3. İdrar Yolu Enfeksiyonları (İYE)
İdrar yolu enfeksiyonları, özellikle böbrekleri etkileyen üst idrar yolu enfeksiyonları, sepsise neden olabilir. Bu tür enfeksiyonlar genellikle Escherichia coli gibi bakterilerden kaynaklanır ve idrar yolundan kan dolaşımına yayılabilir. İleri yaş, diyabet ve üriner kateter kullanımı gibi faktörler, İYE’nin sepsise dönüşme riskini artırır.
4. Karın İçi Enfeksiyonlar
Apandisit, divertikülit veya safra kesesi iltihabı gibi karın içi enfeksiyonlar da sepsise yol açabilir. Bu enfeksiyonlar, karın boşluğunda yayıldığında veya perforasyon (yırtılma) geliştiğinde enfeksiyon hızla sistemik hale gelebilir. Karın içi apseler ve peritonit, genellikle bakteriyel patojenler içeren karmaşık enfeksiyonlar olup, sepsis için önemli risk faktörleridir.
5. Cilt Enfeksiyonları
Cilt enfeksiyonları, özellikle açık yaralar veya ciltteki derin enfeksiyonlar sepsise neden olabilir. Staphylococcus aureus ve Streptococcus pyogenes gibi bakteriler cilt yoluyla vücuda girerek ciddi enfeksiyonlar oluşturabilir. Yanıklar, cerrahi kesiler ve deri ülserleri bu tür enfeksiyonlar için giriş kapısı oluşturur.
6. Kateter ve Tıbbi Cihaz Enfeksiyonları
Hastanelerde kullanılan intravenöz kateterler ve diğer tıbbi cihazlar, enfeksiyonun giriş noktası olabilir. Steril olmayan koşullarda kullanılan kateterler, özellikle uzun süreli kullanımda, bakterilerin kan dolaşımına geçişini kolaylaştırabilir. Bu da riski artıran önemli faktörlerden biridir.
7. Bağışıklık Sistemi Baskılanmış Durumlar
Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar, örneğin HIV/AIDS hastaları, organ nakli alıcıları veya kemoterapi gören bireyler, enfeksiyonlara karşı daha hassastır. Vücudun enfeksiyonla baş edememesi durumunda risk önemli ölçüde artar. Ayrıca, immünsüpresif ilaçlar kullanan hastalar, basit enfeksiyonların bile hızla sistemik hale gelme potansiyeline sahiptir.
8. Viral ve Fungal Enfeksiyonlar
Viral enfeksiyonlar da nadiren sepsise yol açabilmekle birlikte, özellikle bağışıklığı baskılanmış hastalarda ciddi risk oluşturur. Örneğin, influenza ve COVID-19 gibi ciddi viral enfeksiyonlar, pnömoni ve sekonder bakteriyel enfeksiyonlarla komplike olduğunda sepsis gelişebilir. Mantar enfeksiyonları, özellikle Candida türleri, bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde invaziv hale gelebilir ve sepsis tablosuna yol açabilir.
9. Endokardit ve Kardiyovasküler Enfeksiyonlar
Kalp kapakçıkları üzerinde oluşan enfeksiyonlar (endokardit) da riski beraberinde getirir. Bakterilerin kan dolaşımına karışması ile birlikte, bu enfeksiyonlar diğer organlara yayılabilir ve sistemik inflamatuar yanıtı tetikleyebilir.
Sepsis Tanısı
Sepsis tanısı, erken evrede konulduğunda tedavi ve müdahalelerin etkinliğini önemli ölçüde artırır. Ancak, tanı zor olabilir, çünkü belirtileri spesifik değildir ve diğer enfeksiyonlara veya tıbbi durumlara benzeyebilir. Tanıda kullanılan yöntemler, hastanın klinik durumu, laboratuvar bulguları ve tıbbi geçmişine dayanır.
1. Klinik Değerlendirme: Tablo, genellikle enfeksiyonun varlığına ve bunun organ disfonksiyonuna neden olup olmadığına göre değerlendirilir. Hastalarda yüksek ateş, hızlı kalp atışı (taşikardi), hızlı solunum (taşipne), düşük tansiyon, zihin bulanıklığı ve ciltte renk değişiklikleri gibi semptomlar sepsisin habercisi olabilir. Özellikle yaşlı hastalar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde semptomlar daha belirsiz veya farklı seyredebilir.
2. SOFA ve qSOFA Skorları: Sepsis tanısında kullanılan önemli araçlardan biri SOFA (Sequential Organ Failure Assessment) Skorudur. Bu skor, bir hastanın organ fonksiyonlarını ve sepsisin ciddiyetini değerlendirmek için kullanılır. Solunum, merkezi sinir sistemi, dolaşım, böbrek, karaciğer ve koagülasyon parametreleri bu skorlama sisteminde dikkate alınır. qSOFA (Quick SOFA) ise basit ve hızlı bir değerlendirme aracıdır ve riski yüksek olan hastaları belirlemek için kullanılır. Hastanın üç ana kriterine (sistolik kan basıncı ≤100 mmHg, solunum hızı ≥22/dk, mental durum değişikliği) dayalı olarak değerlendirme yapılır; bu üç kriterden ikisinin mevcut olması sepsis şüphesini artırır.
3. Laboratuvar Testleri:
- Kan Testleri: Sepsis tanısında genellikle tam kan sayımı, kan gazı analizi, C-reaktif protein (CRP), prokalsitonin ve laktat seviyesi gibi laboratuvar testleri yapılır. Laktat seviyesi, özellikle doku hipoperfüzyonunun bir göstergesi olarak kullanılır ve yüksek laktat seviyeleri ciddi sepsis belirtisi olabilir.
- Kan Kültürleri ve Mikrobiyolojik Testler: Enfeksiyona neden olan organizmayı tanımlamak için kan kültürleri önemlidir. Antibiyotik tedavisine başlamadan önce kültürlerin alınması, doğru tedavi protokolünün seçilmesini sağlar.
- Diğer Testler: Böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, elektrolitler, pıhtılaşma profili ve inflamatuar belirteçler gibi ek testler, organ fonksiyonlarının sepsis tarafından etkilenip etkilenmediğini belirlemeye yardımcı olur.
4. Görüntüleme Yöntemleri: Sepsis tanısında enfeksiyon kaynağını tespit etmek için röntgen, ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Örneğin, akciğer kaynaklı bir sepsis şüphesinde göğüs röntgeni veya BT çekilebilir.
5. Prokalsitonin (PCT) ve CRP Değerleri: Prokalsitonin, bakteriyel enfeksiyonların ve sepsisin belirlenmesinde önemli bir biyomarkerdir. Bakteriyel sepsis vakalarında PCT seviyeleri yükselebilirken, virüs kaynaklı enfeksiyonlarda bu seviyeler genellikle daha düşüktür. CRP ise inflamasyonun yaygın bir göstergesi olup, enfeksiyonun varlığına işaret eder.
6. Erken Tanının Önemi: Erken tanı, sepsis tedavisinin başarılı olması için kritik öneme sahiptir. Tablo hızla septik şoka ilerleyebilir ve çoklu organ yetmezliğine yol açabilir. Bu nedenle, sağlık çalışanlarının sepsis belirtilerini hızlıca tanıması ve erken müdahale etmesi önemlidir. İlk müdahalede, enfeksiyonun kaynağını belirlemek ve uygun antimikrobiyal tedaviye başlamak temel adımlardır.
Sepsis tanısının karmaşıklığı, multidisipliner bir yaklaşımı ve kapsamlı hasta takibini gerektirir. Klinisyenler, hem klinik gözlem hem de laboratuvar ve görüntüleme sonuçlarını entegre ederek en uygun tanıyı ve tedavi planını oluşturmalıdır.
Sepsis Tedavisi
Sepsis, hızla ilerleyen ve vücutta yaygın inflamasyona, organ yetmezliğine ve potansiyel olarak ölümcül sonuçlara yol açabilen bir durumdur. Tedavinin amacı, enfeksiyonu kontrol altına almak, organ fonksiyonlarını desteklemek ve inflamatuar yanıta müdahale ederek hastanın yaşamını kurtarmaktır. Tedavi sürecinde multidisipliner bir yaklaşım benimsenir ve genellikle yoğun bakım gerektirir.
1. Hızlı Tanı ve Antibiyotik Tedavisi
Sepsis tedavisinde ilk ve en kritik adım, hızlı bir şekilde tanı koymak ve tedaviye başlamaktır. Enfeksiyona sebep olan organizmanın belirlenmesi için kan kültürü gibi tanısal testler uygulanır. Antibiyotik tedavisi, hastanın durumu stabil hale getirildikten hemen sonra başlatılır. Geniş spektrumlu antibiyotikler genellikle ilk aşamada kullanılır ve daha sonra kültür sonuçlarına göre dar spektrumlu antibiyotiklerle değiştirilir.
- Geniş spektrumlu antibiyotikler: İlk tedavi olarak karbapenemler, sefalosporinler veya piperasilin-tazobaktam gibi antibiyotikler kullanılır.
- Antibiyotik seçimi: Enfeksiyonun kaynağına ve hastanın geçmiş tıbbi öyküsüne göre belirlenir.
2. Sıvı Replasman Tedavisi
Genellikle hipotansiyon ve doku perfüzyonunun bozulması gibi durumlar görülür. Bu nedenle, intravenöz sıvı tedavisi hemodinamik stabilitenin sağlanması açısından önemlidir.
- Kristalloid sıvılar (örneğin, normal salin veya Ringer laktat), genellikle ilk tercihtir.
- Tedaviye yanıt alınmazsa, vazopressör ilaçlar (örneğin, noradrenalin) kullanılarak kan basıncı desteklenir.
3. Vazopressör ve İnotropik Destek
Sıvı tedavisine rağmen kan basıncının yeterli düzeyde tutulamadığı durumlarda, vazopressörler kullanılır. Noradrenalin, ilk tercih edilen vazopressördür.
- Noradrenalin: Periferik damarları daraltarak kan basıncını artırır ve kalp debisini destekler.
- Diğer ajanlar: Eğer noradrenaline rağmen yeterli cevap alınamazsa, vasopressin veya adrenalin eklenebilir.
- İnotropik ilaçlar: Kalp yetmezliği olan hastalarda kalp debisini artırmak amacıyla dobutamin gibi ilaçlar tercih edilebilir.
4. Organ Destekleyici Tedaviler
Tablo, organ fonksiyonlarını etkileyebildiği için organ destek tedavisi gerekebilir.
- Solunum desteği: Akciğer hasarı gelişen hastalarda mekanik ventilasyon uygulaması yapılır.
- Böbrek fonksiyonları: Böbrek yetmezliği belirtileri varsa, diyaliz gibi renal replasman tedavileri uygulanabilir.
- Karaciğer ve koagülasyon destekleri: Karaciğer fonksiyon testleri izlenir ve kanama riski yüksekse uygun kan ürünleri ile destek sağlanır.
5. Kortikosteroid Kullanımı
Kortikosteroidler, septik şokun tedavisinde bazı hastalarda kullanılır. Hidrokortizon gibi düşük doz kortikosteroidler, vazopressör tedaviye rağmen kan basıncı düzelmeyen hastalarda tercih edilebilir.
- Hidrokortizon: Günlük 200 mg dozunda verilebilir, ancak rutin kullanım yerine sadece belirli durumlarda kullanılması önerilir.
6. İmmünomodülatör ve Destekleyici Tedaviler
Araştırmalar, immün yanıtı modüle eden tedavilerin sepsis tedavisinde potansiyel yararlarını incelemektedir. Örneğin, intravenöz immünoglobulinler (IVIG) bazı vakalarda kullanılabilir.
- IVIG: Ağır vakalarda enfeksiyonun kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.
- Beslenme desteği: Hastanın enerji ihtiyacını karşılamak için erken enteral beslenme önerilir.
7. Enflamasyon ve Sitokin Yanıtı Kontrolü
Sepsiste inflamatuar yanıtın yönetimi, hastalığın gidişatını etkileyen önemli bir faktördür. Sitokin fırtınasını kontrol altına almak için çeşitli immün modülatörler ve antienflamatuar tedaviler denenmektedir.
- Araştırmalar: Sepsis ile ilişkili sitokin yanıtını azaltmayı hedefleyen spesifik biyolojik tedavi seçenekleri klinik çalışmalarda test edilmektedir.
8. Prognostik Değerlendirme ve Yoğun Bakım Yönetimi
Sepsis tedavisinin başarısı, erken müdahale ve sürekli izlem gerektirir. Bu nedenle hastaların yoğun bakım ünitelerinde izlenmesi önem taşır. Günlük değerlendirmeler ile tedavi protokolü gerektiğinde revize edilir.
Sepsis tedavisi, bütüncül bir yaklaşımla hastanın hemodinamik durumu, organ fonksiyonları ve enfeksiyonun kaynağına yönelik tedavi planlarının yapılmasını gerektirir. Tedavi sürecinde multidisipliner bir ekip çalışması ve sürekli izlem, başarılı sonuçların elde edilmesi için temel taşlardır.
Sepsisten Korunma Yolları
Sepsisten korunmak için enfeksiyonlardan kaçınmak ve erken müdahale önemlidir.
- Aşılar: Zatürre ve grip gibi yaygın enfeksiyonlara karşı aşı olmak, bu enfeksiyonların sepsise dönüşme riskini azaltabilir.
- Hijyen: Ellerin düzenli olarak yıkanması ve yaralanmaların temiz tutulması enfeksiyonların yayılmasını engelleyebilir.
- Sağlık Kontrolleri: Kronik hastalığı olan bireyler düzenli sağlık kontrolleri ile enfeksiyon belirtilerini erken fark edebilirler.
- Enfeksiyon Belirtilerine Dikkat: Ateş, halsizlik veya diğer enfeksiyon belirtileri fark edildiğinde derhal tıbbi yardım alınmalıdır.
Sepsis Sonrası İyileşme Süreci
Sepsis, tedavi edilse bile uzun vadeli etkiler bırakabilir. Bazı hastalar, tedaviden sonra haftalar veya aylar sürebilecek bir iyileşme süreci yaşayabilirler. Bu süreçte dikkat edilmesi gerekenler şunlardır:
- Fiziksel Rehabilitasyon: Sepsis sonrası kas güçsüzlüğü ve hareket kabiliyetinde azalma sık görülen bir durumdur. Fiziksel terapi, hastaların eski hareket kabiliyetlerine dönmelerine yardımcı olabilir.
- Psikolojik Destek: Bazı hastalar, anksiyete, depresyon veya posttravmatik stres bozukluğu (PTSD) gibi psikolojik sorunlar yaşayabilir. Bu durumda profesyonel destek almak önemlidir.
Referanslar:
- Sepsis Tedavisinde 8 Güncel Yaklaşım
- Singer, M., Deutschman, C. S., Seymour, C. W., et al. (2016). “The Third International Consensus Definitions for Septic Shock (3).” JAMA.
- Angus, D. C., & van der Poll, T. (2013). “Severe Septic Shock.” New England Journal of Medicine.
- Fleischmann, C., Scherag, A., Adhikari, N. K. J., et al. (2016). “Assessment of Global Incidence and Mortality of Hospital-treated Septic Shock.” American Journal of Respiratory and Critical Care Medicine.
- Vincent, J. L., Marshall, J. C., Namendys-Silva, S. A., et al. (2014). “International Study of the Prevalence and Outcomes of Infection in Intensive Care Units.” JAMA.
- Hotchkiss, R. S., & Karl, I. E. (2003). “The Pathophysiology and Treatment of Septic Shock.” New England Journal of Medicine.
- Rello, J., Valenzuela-Sánchez, F., Ruiz-Rodriguez, M., & Moyano, S. (2017). “Septic Shock: A Review of Advances in Management.” Advances in Therapy.
- Cohen, J., Vincent, J. L., Adhikari, N. K., et al. (2015). “Septic Shock: A Roadmap for Future Research.” Lancet Infectious Diseases.
- Schouten, M., Wiersinga, W. J., Levi, M., & van der Poll, T. (2008). “Inflammation, Endothelial Function, and Coagulation in Septic Shock.” Journal of Leukocyte Biology.
- Bone, R. C., Balk, R. A., Cerra, F. B., et al. (1992). “Definitions for Septic Shock and Organ Failure and Guidelines for the Use of Innovative Therapies in Septic Shock.” Chest Journal.
- Russell, J. A. (2006). “Management of Septic Shock.” New England Journal of Medicine.
- Seymour, C. W., Kennedy, J. N., Wang, S., et al. (2019). “Derivation, Validation, and Potential Treatment Implications of Novel Clinical Phenotypes for Septic Shock.” JAMA.
- van der Poll, T., van de Veerdonk, F. L., Scicluna, B. P., & Netea, M. G. (2017). “The Immunopathology of Septic Shock and Potential Therapeutic Targets.” Nature Reviews Immunology.
- Dellinger, R. P., Levy, M. M., Rhodes, A., et al. (2013). “Surviving Campaign: International Guidelines for Management of Severe Septic Shock.” Critical Care Medicine.
- Angus, D. C., & van der Poll, T. (2013). “Severe Septic Shock.” New England Journal of Medicine.
- Shankar-Hari, M., Phillips, G. S., Levy, M. L., et al. (2016). “Developing a New Definition and Assessing New Clinical Criteria for Septic Shock.” JAMA.
- Rhodes, A., Evans, L. E., Alhazzani, W., et al. (2017). “Surviving Campaign: International Guidelines for Management of Septic Shock.” Intensive Care Medicine.
- Iskander, K. N., Osuchowski, M. F., Stearns-Kurosawa, D. J., et al. (2013). “Multiple Abnormal Pathways.” Clinical Microbiology Reviews.
- Bhatia, M., & Moochhala, S. (2004). “Role of Inflammatory Mediators in the Pathophysiology of Acute Respiratory Distress Syndrome.” Journal of Pathology.
- Vincent, J. L., & Moreno, R. (2010). “Clinical Review: Scoring Systems in the Critically Ill.” Critical Care.
- Martin, G. S., Mannino, D. M., Eaton, S., & Moss, M. (2003). “The Epidemiology of Septic Shock in the United States from 1979 through 2000.” New England Journal of Medicine.
- Levy, M. M., Fink, M. P., Marshall, J. C., et al. (2003). “2001 SCCM/ESICM/ACCP/ATS/SIS International Septic Shock Definitions Conference.” Intensive Care Medicine.
- Evans, T. (1999). “Diagnosis and Management of Septic Shock.” Clinical Microbiology Reviews.
- Pinsky, M. R., Vincent, J. L., & Deviere, J. (2008). “Septic Shock and Organ Failure.” Annals of Internal Medicine.
- Opal, S. M., & van der Poll, T. (2015). “Endothelial Barrier Dysfunction in Septic Shock.” Journal of Infectious Diseases.
- Rittirsch, D., Flierl, M. A., & Ward, P. A. (2008). “Harmful Molecular Mechanisms in Septic Shock.” Nature Reviews Immunology
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/