Sıtma Hastalığının 8 Belirtisi, Nedenleri, Tanısı, Tedavisi
Sıtma hastalığı, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ciddi ve ölümcül bir hastalıktır. Özellikle tropikal ve subtropikal bölgelerde daha yaygın olan bu hastalık, sıtma paraziti (Plasmodium) taşıyan sivrisineklerin ısırması yoluyla insanlara bulaşır. Bu parazitler, insan vücuduna girdikten sonra hızla çoğalarak kan dolaşımına karışır ve özellikle karaciğere yerleşerek burada üremeye başlar. Her yıl milyonlarca insan bu hastalığa yakalanmakta ve önemli sayıda ölüm vakası rapor edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre 2020 yılında dünya genelinde yaklaşık 241 milyon sıtma hastalığı vakası bildirilmiş ve bunların 627 bini ölümle sonuçlanmıştır. Bu rakamlar, sıtmanın küresel sağlık üzerindeki etkisini net bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Sağlık Bilgisi İçeriği
Sıtma Hastalığının 8 Belirtisi, Nedenleri, Tanısı, Tedavisi
Sıtma hastalığı, yalnızca sağlık sistemi üzerinde değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik faktörler üzerinde de ciddi etkilere sahiptir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde hastalığın yaygın olduğu bölgelerde iş gücü kaybı, üretkenliğin azalması ve sağlık harcamalarının artması gibi birçok ekonomik sorun ortaya çıkar. Bunun yanı sıra, sıtma özellikle çocuklar ve hamile kadınlar üzerinde daha ölümcül sonuçlar doğurabilir. Çocuklar, bağışıklık sistemlerinin tam olarak gelişmemiş olması nedeniyle sıtma karşısında daha savunmasızdır. Hamile kadınlarda ise sıtma, düşük yapma, erken doğum ve doğum komplikasyonlarına neden olabilir. Bu nedenle sıtma, halk sağlığı politikaları açısından da büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Sıtma hastalığı, tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalık olmasına rağmen, birçok insan hâlâ bu hastalıktan korunma ve tedavi yöntemlerine erişememektedir. Özellikle Afrika’nın Sahra altı bölgeleri, sıtma vakalarının ve ölümlerinin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Yetersiz sağlık altyapısı, maddi kaynakların eksikliği ve bilinçsizlik, hastalığın yayılmasının başlıca nedenleri arasında yer alır. Bu bölgelerde sıtma hastalığı ile mücadele etmek için çeşitli uluslararası programlar ve kampanyalar düzenlenmiş olsa da, bu çabaların yeterli olup olmadığı tartışmalıdır. Bu yüzden sıtma hastalığı ile ilgili farkındalığı artırmak ve etkili çözüm önerileri geliştirmek, küresel sağlık topluluğu için büyük bir öncelik olmalıdır.
Sıtma hastalığının küresel sağlık üzerindeki etkileri ve bu hastalıkla mücadelede izlenen yollar oldukça karmaşık ve geniş kapsamlıdır. Bu makalede, sıtmanın tarihçesi, bulaşma yolları, belirtileri, teşhisi, tedavisi ve korunma yöntemleri gibi çeşitli yönleri ele alınacaktır. Ayrıca, sıtma hastalığı ile ilgili güncel gelişmeler ve hastalığın gelecekteki durumu da tartışılacaktır. Bu bağlamda, sıtma hastalığına karşı bilinçlenmenin, bu hastalıkla mücadeledeki en önemli adımlardan biri olduğu vurgulanacaktır.
Sıtmanın Tarihçesi
Sıtma hastalığı, insanlık tarihi boyunca var olan ve birçok toplumun sağlığını tehdit eden eski bir hastalıktır. Antik Mısır ve Yunan dönemlerinden bu yana sıtma hakkında kayıtlara rastlanmaktadır. Antik Yunanlılar, sıtmayı “periyodik ateş” olarak adlandırmış ve bu ateşlenmenin doğadaki su kaynaklarıyla ilişkili olduğunu düşünmüşlerdir. Ayrıca, Çin’in eski tıbbi metinlerinde de sıtma hastalığının belirtilerine dair birçok referans bulunmuştur. 17. yüzyılda ise Güney Amerika’da keşfedilen kinin bitkisi, sıtmanın tedavisinde kullanılmaya başlanmış ve uzun yıllar boyunca bu hastalıkla mücadelede başlıca yöntemlerden biri olmuştur.
19. yüzyılda sıtmanın nedenlerine dair bilimsel araştırmalar artmış ve bu hastalığın Plasmodium paraziti tarafından ortaya çıktığı keşfedilmiştir. 1897 yılında İngiliz doktor Ronald Ross, sıtmanın Anofel cinsi sivrisineklerin ısırmasıyla bulaştığını kanıtlamış ve bu keşfi ona Nobel Tıp Ödülü’nü kazandırmıştır. 20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ise sıtma ile mücadelede büyük ilerlemeler kaydedilmiş, özellikle insektisitlerle sivrisinek kontrolü sağlanarak hastalığın yayılması büyük ölçüde durdurulmuştur. Ancak, sıtma parazitinin bazı ilaçlara direnç kazanması ve iklim değişiklikleri gibi faktörler, hastalığın tekrar yayılmasına neden olmuştur.
Sıtmanın Bulaşma Yolları
Sıtma hastalığı, Plasmodium cinsi parazitlerin neden olduğu bir hastalıktır. Bu parazitler, insanlara genellikle Anofel cinsi sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşır. Sivrisinek, sıtmalı bir kişiyi ısırdığında parazitleri alır ve bu parazitler sivrisineğin tükürük bezlerine yerleşir. Daha sonra sivrisinek, sağlıklı bir kişiyi ısırdığında bu parazitler tükürük yoluyla kan dolaşımına geçer. Parazitler, insan vücuduna girdikten sonra karaciğerde çoğalmaya başlar ve ardından kan dolaşımına karışarak kırmızı kan hücrelerine saldırır.
Sıtma hastalığının bulaşmasında başka yollar da bulunmaktadır. Özellikle kan nakli, organ nakli veya enfekte iğnelerin kullanımı gibi durumlar, sıtmanın bulaşmasına neden olabilir. Ayrıca sıtma, anneden bebeğe doğum sırasında geçebilir. Bununla birlikte, sıtmanın yaygın bulaşma yolu sivrisineklerdir. Anofel sivrisinekleri genellikle gece aktif olduğu için sıtma vakaları genellikle geceleri artar. Bu nedenle, yatak örtüleri ve cibinlikler gibi önlemler sıtma ile mücadelede önemli bir rol oynar.
Sıtma Hastalığı Belirtileri
Sıtma hastalığı belirtileri, enfekte sivrisineğin ısırmasının ardından birkaç gün ila birkaç hafta içinde ortaya çıkar. Ancak bazı durumlarda belirtiler aylar veya yıllar sonra da görülebilir; bu durum özellikle Plasmodium vivax ve Plasmodium ovale enfeksiyonlarında yaygındır. Semptomlar, enfeksiyona neden olan parazitin türüne ve hastanın bağışıklık sistemine göre farklılık gösterebilir.
Aşağıda sıtma hastalığının yaygın belirtileri detaylandırılmıştır:
- Ateş Nöbetleri ve Üşüme:
Sıtma hastalığının en karakteristik belirtisi tekrarlayan ateş nöbetleridir. Bu nöbetler genellikle üç aşamada seyreder: önce üşüme ve titreme ile başlar, ardından yüksek ateş ortaya çıkar ve son olarak yoğun terleme ile ateş düşer. Bu döngü sıklıkla 2 ila 3 gün aralıklarla tekrar eder ve hastalar bitkin hisseder. Ateşin düzenli aralıklarla tekrarlanması, özellikle P. malariae enfeksiyonlarında belirgindir. - Baş Ağrısı ve Kas Ağrıları:
Enfekte bireylerde şiddetli baş ağrısı ve kas ağrıları sıklıkla görülür. Hastalar kendilerini grip olmuş gibi hissederler; bu yüzden sıtma, başlangıçta diğer viral enfeksiyonlarla karıştırılabilir. Kas ağrıları, parazitlerin bağışıklık sistemiyle olan savaşı ve vücutta oluşturduğu inflamasyon nedeniyle oluşur. - Yorgunluk ve Halsizlik:
Sıtma enfeksiyonu, bağışıklık sistemini zayıflatarak kişinin enerjisini tüketir. Özellikle ağır enfeksiyon geçiren hastalar günlük aktivitelerini yapamayacak kadar yorgun hisseder. Sık sık terleme, vücudun aşırı sıvı kaybetmesine neden olur ve bu durum halsizlik hissini artırır. - Bulantı, Kusma ve İştahsızlık:
Bazı hastalarda mide bulantısı, kusma ve iştahsızlık gibi gastrointestinal belirtiler ortaya çıkar. Sindirim sistemi belirtileri, hastalığın ağırlaştığının bir göstergesi olabilir ve sıvı kaybına yol açarak durumu daha da kötüleştirebilir. - Anemi:
Parazitler, kırmızı kan hücrelerini istila eder ve bu hücrelerin parçalanmasına neden olur. Bunun sonucunda hastalarda anemi gelişir. Aneminin belirtileri arasında solgun cilt, nefes darlığı, kalp çarpıntısı ve sürekli yorgunluk hissi yer alır. - Sarılık:
Ağır sıtma vakalarında karaciğer de etkilenir ve bu durum sarılık belirtisiyle kendini gösterir. Göz aklarında ve ciltte sararma görülmesi, karaciğer fonksiyonlarının bozulduğunun bir işaretidir. - Nöbetler ve Bilinç Kaybı:
Beyin tutulumu olan vakalarda hastada nöbetler, konfüzyon ve bilinç kaybı görülebilir. Bu durum, özellikle P. falciparum enfeksiyonlarında yaygındır ve “serebral sıtma” olarak adlandırılır. Tedavi edilmezse kalıcı beyin hasarı ya da ölüm meydana gelebilir. - Çoklu Organ Yetmezliği:
Ağır enfeksiyon vakalarında böbrek yetmezliği, akciğer ödemi (sıvı birikmesi) ve kan dolaşımında şok gibi hayati komplikasyonlar gelişebilir. Bu tür komplikasyonlar, genellikle tıbbi müdahalenin geciktiği durumlarda ortaya çıkar.
Sıtma Hastalığı Teşhisi
Sıtma hastalığının erken teşhisi, hastalığın tedavisinde hayati önem taşır. Belirtilerin diğer enfeksiyon hastalıklarıyla benzerlik göstermesi nedeniyle sıtmanın doğru teşhis edilmesi zor olabilir. Özellikle tropikal bölgelere seyahat eden kişilerde veya bu bölgelerde yaşayan insanlarda görülen ateş vakaları, mutlaka sıtma şüphesiyle değerlendirilmelidir. Teşhis sürecinde kullanılan başlıca yöntemler ve bu yöntemlerin ayrıntıları aşağıda açıklanmıştır.
- Mikroskop ile Kan İncelemesi (Kalın ve İnce Yayma Testleri):
Mikroskop altında kan incelemesi, sıtma teşhisinde altın standart olarak kabul edilir. Hastadan alınan kan örneği, iki şekilde incelenir:- Kalın yayma: Parazit yoğunluğunu tespit etmek için kan damlası mikroskop lamına kalın bir tabaka halinde yayılır. Bu yöntemle, parazitlerin varlığı hızlı bir şekilde belirlenir.
- İnce yayma: Parazit türünü tanımlamak için daha ince bir kan yayma işlemi yapılır. Bu yöntem, hangi Plasmodium türünün enfeksiyona neden olduğunu belirlemek açısından önemlidir.
- Hızlı Tanı Testleri (RDT – Rapid Diagnostic Test):
Mikroskop imkânlarının bulunmadığı ya da hızlı teşhisin gerekli olduğu durumlarda RDT’ler yaygın olarak kullanılır. Bu testler, hastanın kanında parazitin ürettiği antijenleri tespit eder ve birkaç dakika içinde sonuç verir. Ancak RDT’lerin hassasiyeti mikroskop incelemesine göre daha düşüktür ve bu testler, parazit yoğunluğunun düşük olduğu vakaları tespit edemeyebilir. - Moleküler Tanı Yöntemleri (PCR – Polimeraz Zincir Reaksiyonu):
PCR, sıtma parazitlerinin DNA’sını tespit eden hassas bir tanı yöntemidir. Bu yöntem, özellikle birden fazla Plasmodium türüyle oluşan karmaşık enfeksiyonların teşhisinde kullanılır. PCR testleri, yüksek doğruluğa sahip olmasına rağmen zaman alıcı ve maliyetli olduğu için genellikle araştırma amaçlı kullanılır ya da karmaşık vakalarda tercih edilir. - Serolojik Testler:
Serolojik testler, hastanın bağışıklık sistemi tarafından üretilen antikorları tespit eder. Ancak bu testler, aktif enfeksiyonu değil, daha önce geçirilmiş sıtma enfeksiyonlarını belirler. Bu nedenle, hastalığın mevcut teşhisi için değil, epidemiyolojik araştırmalarda ve geçmiş enfeksiyonların taranmasında kullanılır. - Kan Sayımı ve Biyokimya Testleri:
Sıtma hastalığı, anemiye ve bazı durumlarda organ hasarına neden olabilir. Bu nedenle, tanı sürecinde tam kan sayımı ve karaciğer ile böbrek fonksiyonlarını değerlendiren biyokimya testleri de yapılabilir. Özellikle anemi, trombositopeni (düşük trombosit sayısı) ve elektrolit dengesizlikleri, sıtma teşhisinde dolaylı belirtiler olarak değerlendirilir. - Hastalığın Klinik Belirtileri ile Tanı:
Sıtma hastalığının bazı vakalarda klinik belirtilere dayanarak teşhis edilmesi gerekebilir. Tropikal bölgelerde ateş, üşüme ve terleme nöbetleri yaşayan bir hastada sıtma ihtimali yüksek kabul edilir ve tedaviye başlanabilir. Ancak, yanlış tanı konulması ihtimali göz önünde bulundurularak kan testleri ile tanının teyit edilmesi önemlidir. - Seyahat ve Epidemiyolojik Bilgiler:
Hastanın son zamanlarda sıtma riski taşıyan bir bölgeye seyahat edip etmediği, teşhis sürecinde önemli bir ipucu sağlayabilir. Tropikal bölgelere seyahat öyküsü olan hastalarda görülen ateş vakalarında, mutlaka sıtma testi yapılmalıdır. - Takip ve Tekrarlayan Enfeksiyonların İzlenmesi:
Bazı sıtma türleri (örneğin P. vivax ve P. ovale), karaciğerde uzun süre uyku halinde kalabilir ve aylar ya da yıllar sonra yeniden aktifleşebilir. Bu tür enfeksiyonların izlenmesi için hastalar tedavi sonrası da düzenli olarak kontrol edilmelidir.
Teşhis sürecindeki bu yöntemler, sıtmanın doğru ve hızlı bir şekilde tespit edilmesini sağlayarak, hastalığın erken tedavi edilmesine olanak tanır. Erken teşhis edilen sıtma vakaları, uygun tedaviyle hızla iyileşir ve komplikasyon riski en aza indirilir.
Sıtma Hastalığı Tedavisi
Sıtma hastalığı tedavisinde amaç, enfeksiyonu hızla kontrol altına almak, komplikasyonları önlemek ve parazitin yayılmasını engellemektir. Tedavi, enfeksiyona neden olan Plasmodium türüne, hastanın sağlık durumuna, yaşına ve enfeksiyonun şiddetine göre planlanır. Aşağıda sıtma tedavisinde kullanılan yöntemler ve uygulamalar ayrıntılı şekilde açıklanmıştır.
1. Antimalaryal İlaçlar
Sıtma hastalığı tedavisinde kullanılan temel ilaçlar, enfeksiyona neden olan Plasmodium parazitinin türüne göre değişir.
Günümüzde kullanılan başlıca antimalaryal ilaçlar şunlardır:
- Artemisinin Bazlı Kombinasyon Tedavisi (ACT):
Plasmodium falciparum gibi dirençli türlerin tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. ACT, iki farklı antimalaryal ilacın birlikte kullanılmasını içerir ve böylece parazitin direnç geliştirmesi önlenir. Örneğin, artemisinin ile lumefantrin kombinasyonu sıkça kullanılır. - Klorokin:
Plasmodium vivax ve bazı hafif seyirli sıtma enfeksiyonlarında etkili bir ilaçtır. Ancak, P. falciparum türünün klorokine direnç geliştirdiği birçok bölgede bu ilaç kullanılmaz. - Primakin:
Karaciğerde gizli kalabilen P. vivax ve P. ovale türlerinin neden olduğu tekrarlayan enfeksiyonların önlenmesinde kullanılır. Bu ilaç, karaciğer safhasındaki parazitleri yok ederek hastalığın yeniden aktifleşmesini engeller. - Meflokin:
Özellikle klorokine dirençli bölgelerde alternatif tedavi olarak kullanılır. Ancak meflokin bazı hastalarda uyku bozuklukları ve anksiyeteye neden olabileceği için dikkatli kullanılmalıdır.
2. Ağır Sıtma Vakalarının Tedavisi
Ağır sıtma vakaları, intravenöz (damar içi) ilaç tedavisi ve yoğun bakım desteği gerektirebilir.
Aşağıdaki uygulamalar ağır vakalarda yaygındır:
- Artesunat: Ciddi P. falciparum enfeksiyonlarında intravenöz olarak uygulanır.
- Quinine: Şiddetli vakalarda kullanılan bir diğer intravenöz ilaçtır, ancak yan etkileri nedeniyle kullanım alanı daralmaktadır.
- Kan Transfüzyonu: Anemi gelişen hastalarda kırmızı kan hücrelerinin takviye edilmesi için kan nakli gerekebilir.
- Sıvı ve Elektrolit Tedavisi: Dehidrasyonun önlenmesi için hastalara damar yoluyla sıvı ve elektrolit desteği sağlanır.
3. Destekleyici Tedavi
Sıtma hastalığı, ateş, kusma ve ağrı gibi semptomlarla seyreder.
Semptomları hafifletmek için şu destekleyici tedaviler uygulanır:
- Ateş Düşürücüler: Parasetamol gibi ilaçlarla ateş kontrol altına alınır.
- Ağrı Kesiciler: Kas ağrıları ve baş ağrıları için analjezik ilaçlar verilir.
- Antiemetikler: Mide bulantısı ve kusmayı önlemek amacıyla antiemetik ilaçlar kullanılır.
4. Tedavi Sonrası İzlem
Tedavi sonrasında hastalar düzenli olarak kontrol edilmelidir. Özellikle P. vivax ve P. ovale gibi parazitlerin yol açtığı enfeksiyonlarda karaciğerde uyku halinde kalan parazitlerin yeniden aktifleşmesi riski vardır. Bu nedenle, tedavi bittikten sonra hastaların birkaç ay boyunca izlenmesi önemlidir.
Sıtma Hastalığından Korunma
Sıtma hastalığı, tedavi edilebilse de en etkili strateji hastalığın önlenmesidir. Koruyucu önlemler almak, özellikle yüksek riskli bölgelerde hastalığın yayılmasını engellemek için büyük önem taşır. Sıtma hastalığından korunmak için bireysel ve toplumsal düzeyde alınabilecek önlemler aşağıda ayrıntılı şekilde açıklanmıştır.
1. Sivrisineklerden Korunma Yöntemleri
Sıtma hastalığı, dişi Anofel sivrisineklerinin ısırıkları yoluyla bulaştığı için sivrisineklerle teması engellemek, en önemli korunma yoludur.
- Sivrisinek Kovucu Spreyler ve Losyonlar: DEET içerikli sivrisinek kovucu spreylerin kullanımı, sivrisinek ısırıklarından korunmada etkilidir.
- Yatak Tülü (Mosquito Net) Kullanımı: Yatakların etrafına yerleştirilen ince tüller, özellikle gece aktif olan sivrisineklerden korunmayı sağlar. İnsektisit kaplı tüller daha etkilidir.
- Koruyucu Giyim: Uzun kollu gömlekler ve uzun pantolonlar giymek, sivrisineklerin cilde ulaşmasını engeller.
- İç Mekân İlaçlama: Sivrisineklerin yoğun olduğu bölgelerde evlerin içi insektisitlerle ilaçlanmalıdır.
2. Kemoprofilaksi (Koruyucu İlaç Kullanımı)
Yüksek riskli bölgelere seyahat eden kişiler, sıtma riski taşımamak için koruyucu ilaçlar almalıdır. Kemoprofilaksi, enfeksiyon riskini büyük ölçüde azaltır. Seyahat öncesi ve sonrası alınan ilaçlarla parazitlerin vücutta gelişmesi engellenir. Sık kullanılan koruyucu ilaçlar şunlardır:
- Meflokin: Haftalık olarak alınır ve seyahatten önce başlatılır.
- Doksisiklin: Seyahat süresince her gün alınması gerekir.
- Atovakuon-proguanil: Kolay tolere edilen ve kısa süreli seyahatlerde tercih edilen bir ilaçtır.
3. Sıtma Aşısı
Sıtma aşısı geliştirme çalışmaları uzun yıllardır devam etmektedir. Son yıllarda geliştirilen RTS,S aşısı, bazı Afrika ülkelerinde çocuklara uygulanmaya başlanmıştır. Bu aşı, Plasmodium falciparum kaynaklı sıtma vakalarını önlemede sınırlı bir etkiye sahip olsa da özellikle çocuklar arasında ölüm oranlarını azaltmada önemli bir adımdır.
4. Çevresel Önlemler ve Vektör Kontrolü
Sıtmayı önlemenin en etkili yollarından biri, sivrisineklerin üreme alanlarının yok edilmesidir. Bu amaçla şu önlemler alınabilir:
- Durmuş Su Birikintilerinin Temizlenmesi: Sivrisinekler, durgun sularda ürediği için su birikintilerinin yok edilmesi önemlidir.
- Biyolojik Mücadele: Sivrisinek larvalarını yiyen balıkların kullanılması veya larvasitlerin uygulanması etkili yöntemlerdir.
- Toplumsal İlaçlama Kampanyaları: Riskli bölgelerde yapılan toplu ilaçlama çalışmaları, sivrisinek popülasyonunu azaltır.
5. Eğitim ve Bilinçlendirme Çalışmaları
Halkın sıtma hastalığı konusunda bilinçlendirilmesi, hastalığın yayılmasını önlemede önemli bir adımdır. Özellikle riskli bölgelerde yaşayan insanlar, sivrisineklerden korunma yöntemleri ve sıtma belirtileri hakkında bilgilendirilmelidir. Seyahat eden kişiler de sıtma riski taşıyan bölgelere gitmeden önce gerekli önlemleri almalıdır.
Sıtma Hastalığı ile Mücadelede Küresel Çabalar
Sıtma hastalığı ile mücadele küresel sağlık politikalarının en önemli önceliklerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü ve diğer uluslararası kuruluşlar, sıtmayı kontrol altına almak ve bu hastalığı ortadan kaldırmak için çeşitli programlar yürütmektedir. Özellikle Sahra altı Afrika’da sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde bu programlar önemli başarılar elde etmiştir. 2000 yılından bu yana sıtma vakalarının ve ölümlerinin sayısında önemli bir azalma sağlanmıştır.
Sonuç
Sıtma hastalığı, dünya genelinde ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Ancak erken teşhis ve uygun tedavi ile hastalık büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Enfeksiyon riskini azaltmak için sivrisineklerden korunma, kemoprofilaksi ve çevresel önlemler hayati öneme sahiptir. Ayrıca, geliştirilen sıtma aşılarının yaygınlaştırılması ve vektör kontrolüne yönelik stratejiler, hastalığın yayılımını önlemeye yardımcı olacaktır. Koruyucu önlemler ve toplum sağlığı çalışmalarıyla sıtmanın tamamen ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.
Referanslar:
- Sıtma Hastalığının 8 Belirtisi, Nedenleri, Tanısı, Tedavisi
- Breman JG, Alilio MS, Mills A. Conquering the Intolerable Burden of Malaria: What’s New, What’s Needed: A Summary. American Journal of Tropical Medicine and Hygiene. 2004.
- WHO. World Malaria Report 2021. Geneva: World Health Organization.
- Murray CJL, Rosenfeld LC, Lim SS, et al. Global Malaria Mortality Between 1980 and 2010: A Systematic Analysis. Lancet. 2012.
- White NJ, Pukrittayakamee S, Hien TT, et al. Malaria. Lancet. 2014.
- Olliaro P, Wells TNC. The Global Malaria Vaccine Pipeline: Progress and Challenges. Journal of Infectious Diseases. 2009.
- Greenwood BM, Bojang K, Whitty CJM, et al. Malaria. Lancet. 2005.
- Snow RW, Guerra CA, Noor AM, et al. The Global Distribution of Clinical Episodes of Plasmodium falciparum Malaria. Nature. 2005.
- Roberts L, Enserink M. Malaria: Did They Really Say… Eradication? Science. 2007.
- Alonso PL, Brown G, Arevalo-Herrera M, et al. A Research Agenda for Malaria Eradication: Vaccines. PLoS Medicine. 2011.
- Kappe SHI, Vaughan AM, Boddey JA, et al. Malaria Parasites Transmitting from Mosquito to Man: The Process of Sporozoite Invasion of the Liver. Annual Review of Microbiology. 2010.
- Doolan DL, Dobano C, Baird JK. Acquired Immunity to Malaria. Clinical Microbiology Reviews. 2009.
- Rieckmann KH. The Chequered History of Malaria Control: Are New and Better Tools the Ultimate Answer? Annals of Tropical Medicine & Parasitology. 2006.
- Fairhurst RM, Wellems TE. Plasmodium falciparum’s Diverse Array of Erythrocyte Invasion Pathways. Proceedings of the National Academy of Sciences. 2006.
- Beeson JG, Amin N, Kinyanjui SM, et al. Antibodies Targeting Glycophorin A Mediate Antibody-Dependent Cellular Inhibition of Plasmodium falciparum. Journal of Clinical Investigation. 2004.
- Greenwood BM. The Microbiology of Malaria. Journal of Tropical Medicine. 2009.
- https://scholar.google.com/
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/
- https://www.researchgate.net/
- https://www.mayoclinic.org/
- https://www.nhs.uk/
- https://www.webmd.com/